https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

FİŞİ ÇEKEBİLMEK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Okunması Gerekenler

FİŞİ ÇEKEBİLMEK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Öncelikle Lefter Küçükandonyadis gibi bir efsanenin adını taşıyan yeni sezonun, bu beyefendi isme yakışır geçmesini ülke futbolu adına diliyorum.

 

Beşiktaş’ın 2015 Kasım ayında başlayan iç saha yenilmezlik serisi, Akhisar maçıyla beraber 45 maça ulaşarak etkileyici bir istatistik haline geldi. Kuşkusuz, bu başarının son 3 sezonda alınan 2 şampiyonlukta ve Avrupa’daki iyi sonuçlarda payı büyük. Taraftarıyla bütünleşebilen ve bunu sonuçlara da yansıtabilen takımlar lig yarışına bir adım önde başlıyor, geçen sezon çok kötü bir deplasman performansı gösteren Galatasaray’ın şampiyonluğu buna iyi bir örnek.

 

Beşiktaş maça son Lask Linz maçındaki ilk 11 ile çıktı; stoperde Pepe’nin yanında yine Necip yer alırken, Lens-Babel-Larin ileri üçlüsü de bozulmadı. Her zamanki yerimi aldığım tribünlerin hemen hemen dolması ve büyük desteğiyle maça hırslı ve istekli bir başlangıç yaptı Beşiktaş. Rakip takımın ciddi anlamda ceza sahasına dahi yaklaşamadığını gördük ilk yarıda.

Gecenin tartışmasız yıldızı diyebileceğimiz Jeremain Lens, aldığı hiçbir topu ezmeyip en iyi şekilde kullanması bir yana, geçen sezonun aksine tam bir takım oyuncusu gibi yeri geldi defansa yardım için depar attı, yeri geldi rakiple boğuşa boğuşa bazı hücum organizasyonlarını yoktan var etti. Bize de şu soruyu sormak düştü: “Geçen sezon neredeydin be arkadaş!”

 

Geçtiğimiz sezonu unutturmaya kararlı görünen bir diğer isim de Oğuzhan’dı. Takımın futbol zekası hiç şüphesiz en yüksek oyuncusu olan Oğuzhan, aslında hiç istemediği bir mevkii olan forvet arkasında oynamasına rağmen oldukça etkili oldu. Kilidin açılması için zorlanılan anlarda, son Linz maçındaki gibi -bu kez sol ayağıyla- çok güzel bir orta açarak Pepe’nin golünde pay sahibi oldu. Ancak hep savunduğum gibi Oğuzhan’ı o bölgede oynatmak, kendisinin 8 numara bölgesinde verebileceği muazzam verimden de mahrum olmak anlamına geliyor. Zaten bu nedenle bir 10 numara transferi ihtiyacı derinden hissediliyor.

İlk golün hemen sonrasında 42. dakikada Lens ile uyumlu bir görüntü çizen Gökhan Gönül akıl dolu bir ara pasıyla Lens’i kaçırdı ve o da doğru zamanda, doğru yerde olup, doğru hızda yaptığı asistle Babel’e boş kaleye golü attırdı.

2.golün ardından gardı düşen Akhisar’a devre arasının ilaç gibi geldiğini söylemek yanlış olmazdı doğrusu. İkinci yarıda da Beşiktaş iyi başlamış ve rakibe pozisyon imkanı vermeden oyun üstünlüğünü elinde tutarken, Necip Akhisar’ın fırsatçı forvet Seleznyov’a yaptığı ikramla kalesine bile gelmekte zorlanan rakibe bir gol hediye etmiş oldu.

Burada suçu Necip’te değil Şenol hocada buluyorum şahsen. Pepe’nin yanında henüz Vida’yı oynatamıyor olabilirsin, Roco’yu da 11’de başlatmak için henüz hazır bulmayabilirsin, ama senin elinde bugüne kadar aldığı süreleri hep iyi kullanmış Fatih gibi orjinal mevkiisi stoper olan, gelecek vaadeden bir genç varken bugün de onu kullanmayacaksan, o zaman Beşiktaş kulübü kapatsın altyapısını olsun bitsin!

 

Necip yaptığı pas hatasını bir kenara bırakırsak çoğu zaman yaptığı müdahalelerde de hatalı tercihlerde bulunarak o bölgenin oyuncusu olmadığını ve mecbur kalmadıkça orada oynatılmaması gerektiğini gösterdi zaten. Yenilen golden sonra Tolgay çıkıp Roco oyuna girince, Necip de asıl faydalı olabildiği orta sahaya geçerek verimli olabilmeye başladı.

Hocanın bir diğer anlam veremediğim tercihi de Larin yerine Vagner Love’u girmesiydi. Tamam biz Şenol hoca gibi onları idmanlarda izleme şansına sahip değiliz ve güncel form durumlarını kendisi kadar iyi bilemeyiz. Ancak Love’un halinin ne derece içler acısı olduğunu görmek için asgari futbol bilgisine sahip olmak yeterli! Yeteneği var, futbol aklı var ama uygulayacak hali kalmamış. Normalde rahatlıkla gol yapabileceği bir pozisyonda 3. golü atamayıp tribünlerden de tepkiyi alması iyice tuz biber oldu!

 

Bunların dışında günün iyileri olarak Pepe, tabii ki Medel ve  Caner’i gösterebiliriz. Caner bu kez her aldığı topta orta açma takıntısını azaltıp sık sık ceza sahasında dikine paslar attı. Daha önemlisi öncelikli görevi olan savunma noktasında da takdire değer bir mücadele göstererek alkışı hak etti. Bu formunu sürdürürse takımın şahsen olmazsa olmazı gördüğüm Adriano’nun 11’de yer almak için takımdan keseceği isim sağ bekteki Gökhan Gönül olabilir gibi görünüyor.

 

Gecenin ana fikrine gelecek olursak; Beşiktaş’ın geçen yıldan bu yana süren en büyük probleminin, Akhisar’a karşı da gördüğümüz gibi baştan sona oyunu domine eden taraf olduğu maçlarda bile fişi çekecek golleri geç bulması veya bulamayıp galibiyeti tehlikeye atması olduğu gerçeği bir kez daha görüldü. Sırf bu sebeple geçtiğimiz sezon adeta tek kale oynanan 7-8 tane maç beraberlikle tamamlanmıştı. (Sezon sonu şampiyonun sadece 4 puan gerisinde 4. olmanın acısı yaşanmıştı, halbuki o berabere biten maçların sadece iki tanesi kazanılsa şampiyon olunabilecekti!)

Aynı acı sonun yeniden yaşanmaması için Beşiktaş’ın ne yapıp edip bir şekilde golcü takviyesi yapması gerekiyor. Aynı zorlu mali şartlar içindeki Fenerbahçe kiralık da olsa etkili bir forvet transferi yapabiliyorsa, Beşiktaş yönetiminin yapamıyoruz gibi bir mazereti olamaz!

Ligde şampiyonluk için belki mevcut kadro da yeterli olabilir, zira şu haliyle bile rakiplerden daha geniş, daha derin ve kaliteli bir kadroya sahip Beşiktaş. Ancak bitirici bir golcü eksikliğinin tüm bunları silip atarak sezonu kupasız bitirmeye yol açtığı bir kez tecrübe edilmişken aynı dersi bir daha almaya hiç gerek yok…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: olcay.nurlu@abcspor.com

twitter: @olcynrlu

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular