Süper Lig’te yeni düdük çalmaya başlayan hakemlerin bazılarında şöyle bir özellik göze çarpıyor. İlk Fenerbahçe maçına çıktıklarında adeta bir ”rüştünü ispatlama” çabası içerisine giriyorlar.Sanki ”büyüklerine” mesaj veriyorlar , ”ben daha önemli görevler almaya hazırım” diyorlar. Bunu kanıtlamak için de Fenerbahçe’ye karşı cesur ve acımasız düdükler çalmaktan çekinmiyorlar.
Örnek mi? Mesela Serkan Tokat. Bu hakem kardeşimiz Fenerbahçe’lilerin hayatına hafta arası bir öğlen saatinde oynanan ve muhtemelen az sayıda kişinin seyrettiği bir Bayburtspor – Fenerbahçe maçı ile girdi. O maçı seyredenler ise gözlerine inanamadı. Verdiği vermediği penaltılar, çıkartıp çıkartmadığı kartlarla sahada adeta şov yaptı. Tüm dikkatleri üzerine çekti. Mesaj alınmıştı. O Serkan Tokat 2015/2016 sezonunda çok eleştirilen Perreira’nın Fenerbahçe’si liderliğe yükselir yükselmez Gaziantepspor-Fenerbahçe maçına atandı. Yaşananlar malum. Serkan Tokat Fenerbahçe’yi doğradı, görevini yerine getirdi ve Beşiktaş sezon sonuna kadar sürecek şekilde tekrar liderliğe yükseldi.
Bir başka örnek, Halil Umut Meler. Pırıl pırıl gelecek vaadeden bir hakem olarak çıktı ilk kez Kadiköy’e. Daha maçın başında İsmail Köybaşı’nı tartışmalı bir kararla oyundan attı. O da mesajı vermişti artık. 2016/2017 sezonunun kritik Bursa deplasmanında çıktı karşımıza. Zirveden kopmamaya çalışan Fenerbahçe’ye 90. dakikada Kjaer’in eli aracılığı ile yarattığı penaltıyla son darbeyi vurdu. O gün Fenerbahçe için lig bitti.
Yenilerden örnek veriyoruz ama Aykut Kocaman’ın söylediği gibi bu ”organizasyon” yeni değil aslında. Faal hakemlerin eskilerinden örnek verelim.
Mesela Bülent Yıldırım. İlk Fenerbahçe maçı onun da bir federasyon kupası karşılaşması ne tesadüf. Dönemin Alex’li, Tuncay’lı, Appiah’lı Fenerbahçe’si, Kadiköy’de Gaziantepspor’a karşı. Sonuç 0-2’lik büyük bir sürpriz. Ardından hangi Fenerbahçe maçına çıkıyor biliyor musunuz Bülent Yıldırım? 2006’da şampiyonluğun kaçmasında çok önemli rolü bulunan 5-3 ‘lük Manisaspor-Fenerbahçe maçında. Ancak biz onu daha çok Fenerbahçe-Sakaryaspor maçında kaleci Martinez’in Semih Şentürk’e attığı uçan tekme ile tanıdık. Bu çarpıcı performanslar onu Türkiye’de ”elit” hakem kategorisine soktu, ”önemli” görevler almasını sağladı. Bir başka şampiyonluğun kaybına sebep olan Istanbul’daki 2-3’lük Bursa mağlubiyetinde, Melo Emre Belözoğlu’nu tahrik edip sahadan attırdığında, hatta bu sezon Fenerbahçe’nin Beşiktaş galibiyeti sonrası oluşturulan algı operasyonu ardından Akhisar’da doğranması gerektiğinde hep o vardı karşımızda.
Başka örnek mi? Halis Özkahya. Hakkını yemeyelim o rüştünü 1 değil 2. Fenerbahçe maçında ispat etti. Hani İzmir’de oynanan bir Ankaragücü Fenerbahçe maçı vardır hatırlar mısınız? Kaleci Serkan Kırıntılı’nın Alex’in ayaklarını ceza alanı içinde yerden kestiği. Hepimiz penaltı + kırmızı kart beklerken hakemin Alex’e sarı kart gösterdiği. Bakın bunlar küçük detaylar, hatta o maçı kazanan da Fenerbahçe ama kimin kazandığı önemli değil. O zaman henüz 26 yaşında olan bir hakemin vermiş olduğu mesaj önemli olan. İşte o genç hakem ileriki yıllarda önemli derbiler yönettiğinde Galatasaray maçında Meireles’e kırmızı kart gösterip raporuna ”bana tükürdü” yazabiliyor. Sonra tv görüntüleriyle tükürük olmadığı anlaşılıyor ve Meireles’in cezası 10 maçtan 4 maça iniyor. Ancak asıl önemli olan görüntülerle ortaya çıkıyor ki Halis Özkahya raporunda ”yalan söylüyor”. Fırat Aydınus’un olmayan ”LAN” ile Caner’i atması gibi , o da olmayan bir Meireles tükürüğü uyduruyor. Finali ise hepimizin bildiği Olimpiyat Stadı’ndaki 3-2’lik Beşiktaş maçıyla yapıyor. Beşiktaş’ın faul ve ofsayt gollerini geçtim (o yan hakeme yazar) Ersan Gülüm’ü 3 kez oyundan atmayarak, Selçuk Dereli’ye ait olan Baki Mercimek’li rekoru egale ediyor. Zaten bu da görevini yerine getirmiş olmanın rahatlığıyla onun bugüne kadarki son Fenerbahçe maçı oluyor. Şampiyonluk o gün bir takımdan alınıp diğer takıma veriliyor.
Serkan Çınar da 1 beraberlik,1 galibiyet,1 yenilgi ile başlamış Fenerbahçe maçlarını yönetmeye. Az Fenerbahçe maçında öz görev yapmış. Geçen sezonki performansı ise zirve. Önce ilk Kadiköy maçı Kayseri’ye karşı Kjaer’i atıp kolunu kanadını kırmış Fenerbahçe’nin , en son da Kadiköy’de Adana’ya karşı Jozef’in %1000 penaltısını gözünün önünde vermemiş. Maçın kopması engellenmiş, dönüp 2-2 bitmiş. Lütfen ”Lig sonuncusu Adana’ya karşı hakem konuşma” demeyin. Zaten ne geliyorsa başımıza bu zihniyetten geliyor.
Uzun süredir Fenerbahçe maçı yönetemeyen Özgür Yankaya. İlk 2 yönettiği Fenerbahçe maçında 2 mağlubiyet almış Fenerbahçe. Kendini göstermiş hemen. Sonra örneğin 2014/2015 sezonunda çıkmış sahneye, Kadiköy’de Akhisar’a 2-1 yenildiğimiz maçı yönetmiş. Resmen doğramış Fenerbahçe’yi. İsmail Kartal sezonu hep Rize’deki kurşunlanma ile kaybedildi denir, halbuki ilk kurşunu Özgür Yankaya sıkmış bize. O günden sonra da Fenerbahçe maçı yönetmemiş. Yönetse ne olur? Görevini yapmış, şampiyonluk gitmiş.
Mete Kalkavan farklı mı sanki? İlk yönettiği Fenerbahçe maçı skorunu veriyorum. Kadiköy’de Fenerbahçe: 1 Antalyaspor: 3 . Yahu rakamlarla konuşuyorum, işkembeden sallayarak değil. Bunların hepsi tesadüf olabilir mi? Gencecik hakemlerin rüştünü ispatlama yolu Fenerbahçe’yi doğramak mıdır?
Bakın Mete Kalkavan o Antalya maçı sonrası performansıyla bir sonraki Fenerbahçe maçı olarak bir Beşiktaş derbisi yönetmiş. Derbi ile ödüllendirilmiş. Sonuç mu ? Beşiktaş : 3 Fenerbahçe: 2. Tabii ki aralarda Fenerbahçe’nin kazandığı maçlar da olmuş onun yönetiminde ama gerekli olduğu anda sahneye çıkmayı , görevini yapmayı hiç ihmal etmemiş,bu hafta Gençlerbirliği maçında olduğu gibi.
Örnekler çok , saymakla bitecek gibi değil.
Bir de tabii hasbelkader Fenerbahçe lehine düdük çalanlar var.
Örneğin Özgüç Türkalp nerelerde? Anelka’nın golü sonrası cezasını çekmiş, sonrası Spor Toto 1.Lig ağırlıklı vasat bir kariyer.
Peki Hakan Sivriselvi adını hatırlayanınız var mı?
Bu hakem Kadiköy’de 90+’da Fenerbahçe’ye bir penaltı veriyor ve Fenerbahçe Kayserispor’u son dakika golü ile yeniyor. Ardından Kayserispor hakeme düdüğünü astırıyor. Evet yanlış duymadınız Kayseri bunu, o zamanki başkanının siyasi gücü sayesinde yapıyor. Hakan Sivriselvi hakemliği Fenerbahçe lehine çaldığı bir penaltı yüzünden bırakmak zorunda kalıyor.
Son dönemlerde düdük bıraktırılan başka isimler de var.
Mesela Ali Aydın. O da ilk Kadiköy maçında Fenerbahçe’ye 1-3’lük bir Gençlerbirliği mağlubiyeti yaşatıyor. Ardından çok makbul, yetenekli bir hakem olarak hızla yükseliyor. Fenerbahçe Galatasaray maçında 4 tane haklı kırmızı kartla Galatasaray’ı 7 kişi bırakınca yıldızı sönüyor. Sonra da bir Beşiktaş-Galatasaray maçında yaptığı hatalarla düdüğü bırakmaya zorlanıyor. Aynı Muslera’yı Karabük’te atan Bünyamin Gezer’e hakemliği bıraktırdıkları gibi, ya da meşhur Samsun maçını yöneten Cem Papila’ya yaptıkları gibi. Son dönemin örneği ise Deniz Ateş Bitnel. Türk Futbolu’nun şımarık çocuğu Trabzonspor’un gazını almak için ona da düdük astırılıyor.
Şimdi size soruyorum.
Tüm bunları yeni çıkış yapmak isteyen genç hakemler görüyorlar.
”Operasyon” yapılan, ciddi hakem hatalarının olduğu maçlarda nasıl bol keseden yüksek notlar dağıtıldığını , hangi hatalardan sonra hakemlerin dinlendirildiğini takip ediyorlar. Kafalarında ”ne yaparsak daha çok maç alırız, kariyerimiz yükselişe geçer?” diye bir fikir oluşuyor.
Bakın Ali Palabıyık buna güzel bir örnek.
O da ilk dikkat çekişini Başakşehir Stadı’nda Galatasaray’ın şampiyonluğunu ilan ettiği gün 4 Fenerbahçe’li futbolcuyu atarak yaptı. O Ali Palabıyık bu sezon 2-1’lik Fenerbahçe-Beşiktaş maçını yönetti. Beşiktaş’lı Pepe ve Quaresma’ya göstermediği net kırmızılar hiç konuşulmadı.Negredo’nun ofsayt diye sayılmayan golünde hata yan hakeminindi. Bir tek cezaalanında kalabalık içinde Cenk’in düşürülüşünü atladı diye dinlendirildi. Ceza yemiş oldu. Ama aynı Ali Palabıyık’a geçen hafta Trabzon-Fenerbahçe maçının ilk 30 dakikasında Trabzon’lu oyunculara vermediği 2 kırmızı kart sonrası 8.4’lük başarılı performans notu layık görülüyor. Mete Kalkavan’ın bu haftaki Gençlerbirliği maçı ve vermediği kırmızı kart sonrası aldığı 8.4 te aynı.
Tüm hakemler bunları görüyor.
Hepsi mesajı alıyor.
Kimi doğrarsam önüm açılır yükselirim, kimin lehine hata yaparsam başım derde girer bunların cevabını alıyorlar.
Bakın kimse bir hakeme gidip ”Bu maçı o takıma kazandıracaksın, bu takımı doğrayacaksın” demez. Federasyon’dan, MHK’dan kimse bunu yapmaz,yapamaz.
Ama verdikleri notlarla, maç adetleriyle, yazdıkları raporlarla gerekli mesajı verirler,hakemler de çok kolay alırlar bu mesajı.
Diyeceksiniz ki ”Bu hakemlerin hepsi Fenerbahçe düşmanı mı kardeşim?”
Tabii ki değil.
Hatta hiçbiri değil.
Ancak hepsi bu işten önemli paralar kazanıyorlar.
Önlerinde ciddi kariyer yapma şansları var Cüneyt Abi’leri gibi (Cüneyt Çakır konusuna hiç girmiyorum, o kendi içinde bambaşka bir hikaye ama ilk Fenerbahçe maçını sorarsanız Istanbulspor :2 Fenerbahçe:0).
Dolayısıyla kariyer basamaklarını çıkmak için sadece ne gerekiyorsa onu yapıyorlar. Son derece insanı bir davranış bu, herkes kariyerini, ailesini, geleceğini düşünür. Talimat falan aldıkları yok, sadece önlerine bir yol açılıyor ve o yoldan yürüyorlar. Fenerbahçe’yi doğramanın dayanılmaz hafifliği işte buradan geliyor.
Onlara açılan bu yolun başında da şu anda, daha önce bir kaç dönem olduğu gibi Yusuf Namoğlu oturuyor. Hangi Yusuf Namoğlu mu? 80’li yıllarda oynanan bir Fenerbahçe Beşiktaş maçı var. Pesiç ve Önder’in arasında kalan topa verdiği penaltıyı unutmak mümkün değil. Lütfen arşivden bulun seyredin. Seyredin ve ‘‘İşte Yusuf Namoğlu buymuş” deyin.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72