Son 8 senede 5 kez kazanılan Türkiye Ligi Şampiyonluklarının ‘ARTIK’ kimseyi tatmin etmediği aşikar. Sadece yönetim veya seyirci değil, istisnasız şekilde tüm camianin TEK hayali, arzusu Avrupa’da elde edilecek başarılar. Yani Ülker ile birleştikten sonra hem maddi yönden bir sıkıntısı kalmayan, hem de ligdeki derecesi ne olursa olsun Euroleague vizesini otomatik olarak her sene cebine koyan Sarı-Lacivertliler’in ulaşamadığı en büyük hedef hepimizin hemfikir olduğu üzere; FINAL FOUR..
Her sene ‘BU SENE O SENE’ parolası ile çıkılan yolda, geçen 9 senede F4 yapılan hiçbir sezon olmadı ve pahalı, kariyerli oyuncular alınmasına rağmen, TAKIM KİMYASI ve KADRO MÜHENDİSLİĞİ gibi olmazsa olmaz iki etken sağlanamadığı için, istikrarsız kadrolarla istikrarlı bir şekilde?!! sükutu hayale uğrandı. HATTA Final Four’u geçelim, 2007-08 sezonundaki Tanjevic’li ÇEYREK FİNAL sonrası TOP16’dan bile çıkmayı başaramadılar.
Bu seneye de yine O SENE parolası ile çıkılıyor ve bu kez umutlar önceki senelerden çok daha fazla. Çünkü hem artan kadro derinliği, kalitesi hem de ZOC gibi bir coach’un artık ülkeyi, ligi, sistemi tanıyıp, eksik puzzle’ı tamamlayacak kadar takıma hakim olması bu pozitif düşünceyi pekiştiren etkenler..
PEKİ FB ÜLKER bu yaz ne yaptı?
Oncelikle sezon bitmeden, Fenerbahçe Ülker’in Genel Menajerliğine, 15 sene Benetton Treviso takımında yöneticilik yaptıktan sonra, Benetton’u Avrupa Arenası’nın önemli isimlerinden biri haline getirmiş, NBA’de görev alan ilk Avrupalı yönetici ünvanıyla Oklahoma City Thunder ve Toronto Raptors takımlarından görev almış MAURIZIO GHERARDINI getirildi.
Transferlere gelince; Oyun kurucu pozisyonuna Maccabi ile, daha yeni Euroleague Şampiyonluğu kazanmış RICKY HICKMAN transfer edildi. Gerçek anlamda tam bir combo-guard, yani safkan bir oyun kurucu olmasa da, delici özelliği, şut kalitesi, sürati ve mükemmel olmasa da rakipleri rahatsız eden savunması ile çok doğru bir hamle..
Ayrıca iki oyun kurucu kullanmayı seven ZOC’un, gözbebeği Kenan Sipahi ile birlikte, aynı Maccabi’deki Rice ile birlikte olduğu gibi, 2 numarada da kullanılabilme özelliği mecvut.
Sonrasında senelerdir kanayan yara olan, atletik, siyahi bir şutör guard eksiği, Eurocup’i toza dumana katan GOUDELOCK’la giderildi. Baktığımız zaman savunma özellikleri yok gibi ama öyle bir ofans kalitesi var ki, masanın diğer tarafındaki eksiklikleri görmemezlikten getirtiyor. El üstü, uzak mesafe tanımaksızın atan, cesareti ve titremeyen bilekleri olan, ilk adımı inanılmaz hızlı, alev aldı mı da motora bağlayıp, istatistik kağıtlarının yetişemeyeceği tarzda bir oyuncu.
Bu iki siyahi, seyircinin gözüne hoş gelecek formatta oyuncudan sonra bence asıl NOKTA VURUŞU transfer BOGDAN BOGDANOVİC ile geldi. Transer edildiği hafta kendisi hakkında kısa bir analiz yapmıştık. Sporseverler onu Sırbistan formasıyla daha yeni Dünya Kupasında alıcı gözüyle izleme şanlı buldular ve ne kadar ‘ALL AROUND’ bir oyuncu olduğunu gördüler.
Saha görüşü, şut kalitesi, sorumluluk alması, takım oyununa uyumu, savunma becerisi ve genç yaşına rağmen baskıya karşı titremeyen bilekleri ile bu seneki EN ÖNEMLİ TRANSFER olduğunu düşünüyorum!
Daha bitmedi.. Partizan yıllarının uçan 3 numarası, sonrasında mutasyona uğramış tavuk misali evrilen vücudu ile kaydığı 4 numara ve gayya kuyusu NBA’de başarısız yıllar ama KISTAS Avrupa basketbolu ise, çok çok önemli bir uzun JAN VESELY alındı..
ZOC onu 3 mü 4 mü yoksa bazen BJELICA’yı kullandığı gibi 5 numarada mı kullanacak bilinmez ama, bilinen gerçek, senelerdir maç başına 2-3 ribaunt zor çekebilen uzunlardan ağzı çok yanan Fenerbahçe, birçok maçta 7-8 üstü ribaunt yapacak bir pota altı canavarına sahip oldu.
Rotasyon için ikisi daha önce bu kulübün formasını giymiş, üç önemli yerli; NBA dönüşü dibe vurmuş gözükse de, ülkenin en önemli 3-4 uzunundan biri olan SEMİH ERDEN– Karşıyaka’nın ele avuca sığmaz guardı CAN ALTINTIĞ ve savunma özellikleri ile şut yüzdesi azımsanmayacak kalitede SERHAT ÇETİN kadroya katıldı.
GEÇEN SENENİN EN ÖNEMLİ kanayan yarası, Avrupa’nın senelik 3.5 Milyon Euro kontratı ile en pahalı oyuncusu LINAS KLEIZA ile yollar ayrılırken, emektar kaptan ÖMER ONAN basketbolu bıraktı ve GASPAR VİDMAR ile de sözleşme feshedilerek güle güle dendi. Geçirdiği ağır sakatlık sonrası eski ritmini bulamayan İLKAY KARAMAN da bu seneki kadroda yer almayacak.
VE DE BENCE en önemli iki kayıp. Takımın senelerdir tartışmasız en skorer ismi ve en önemli hücum silahı olan BOJAN BOGDANOVIC’in NBA’e gitmesi olarak gözükse de, savunma nosyonunda yoksun Hırvat forvetin attığı kadar, tuttuğu her oyuncunun da sayı bulması gözardı edilmemeli!
Ayrıca o sahadayken skor bulmada sarı lacivertliler bir problem yaşamıyor gibi gözükseler de, takım savunmasında, çok net Fizan’dan bile görülecek şekilde çuvallıyorlardı.
DİĞERİ DE, dış alan savunmasının en önemli isimlerinden, delici özellikli, açık sahada yakalanması güç, bence çok iyi bir oyuncu ama ne 1 ne 2, tam bir 1.5 numara olan, bardağın boş tarafından da bakarsak; oyun kuramaz, dış şut atamaz, saha görüşü yok, pick and roll oynamayı bilmez bir 1 numara BO MCCALEBB’in yokluğu..
Ben yeni transfer RICKY’nin yerine geldiği BO’dan çok daha iyi oyuncu olduğunu düşünmüyorum ama sürat ve aynı renkte olmaları dışında, tamamen birbirine zıt oyuncu özellikleriyle, ZOC’un sistemine çok daha uygun bir isim olduğu kanaatindeyim.
ŞİMDİ olay, yeni gelen 4’ü yabancı 7 transferle, Bjelica-Emir Preldzic-Zoric-Kenan Sipahi-Melih Mahmutoğlu- Oğuz Savaş–İzzet Türkyılmaz 7’lisini birbirine tokuşturup güzel bir yemek çıkartmakta.. Bunun içinde AVRUPANIN EN İYİ AHÇISI OBRADOVIC mutfağın başındaki isim olduğuna göre, herkes son derece umutlu ve F4’e kitlenmiş vaziyette!
ALTYAPINDAN çıkan BERK UĞURLU’yu bilerek yazmadım. Çünkü hem Kenan hem yeni transfer Can, yanlarında da Hickman varken bench‘te havlu sallayıp, belki yerel ligde zorluk derecesi düşük maçlarda maksimum 8-10 dakika süre alacağına, 1 seneliğine aynı METECAN BİRSEN gibi kiraya verilmesi taraftarıyım.. Tam vites atma yaşında, parkelerde kalabildiği kadar kalmalı ve her maç 25-30 dakika süre alabileceği bir takıma gitmesi, kariyeri açısından çok iyi olacaktır.
TOZ PEMBE bir portre çizdik ama bu takımın eksiği yok mu diyecek olanlara; Hickman’ın gerçek bir 1 numara olmamasını, 5 numara özellikli 3 oyuncunun da işte budur denecek, boyalı alanı rakip uzunlara mundar edip, her maç çift haneli ribaunt çekecek ve 10 küsür sayı atacak isimler olmadığını ve takımda BUÇUK konumunda birçok oyuncu olmasını sayabiliriz.
NEDİR bu buçuk? Ne 1 ne 2, ne 2 ne 3, ne 3 ne 4, ne 4 ne 5 diyebileceğimiz en az 3-4 kilit oyuncu bulunuyor ve bunlardan ‘maksimum fayda sağlanacak‘ bölgeyi bulmak çok kolay olmayacak !
AKLIMA EN ÇOK TAKILANI da ; 3-4-5’den hangi role bürünecek veya her maç ya da maç içinde ordan oraya mı geçecek diye papatya falı açtığım, uçan Helikopter lakaplı Jan Vesely !!!
BEN OLSAM, limitsiz bir maddi gücü olan Ülker gibi bir sponsora sahipken, Zoric yerine cok kaliteli, 5 gibi 5 numara alır ve sezona öyle girerdim ama anlaşılan ‘en azından‘ devre arasına dek, Zoric-Oğuz-Semih üçlüsünden VOLTRANI oluşturmalarını beklemekten başka çaremiz olmayacak..
GEÇEN SENEYE fişek gibi bir giriş yapılmış ama GAZOZUNA oynanan ilk tur maçları sonrası TOP16’da takke düşüp kel görünmüştü!
Umutsuz bir tablo çizmiyorum ama ne yazık ki benim bakışımla İŞTE BUDUR denecek bir kadro da oluşmadı. Yine de geçen seneye göre çok daha TAKIM GİBİ TAKIM bir oyuncu topluluğu, derin bir rotasyon ve daha dengeli isimler bulunduğunu da söylememiz gerekiyor.
Sırf giden ve gelen BOGDANOVİC’lerin farkından da bunu çok net anlayabiliriz!
Bu takımın yıldızı kim sorusuna da cevabım tereddütsüz şekilde bu toprakların gördüğü en önemli coach olan ZOC. Bu arada hazır konu açılmışken ona rakip olabilecek tek Avrupa ismi olan IVKOVIC’in de bu sene Anadolu Efes’in başında olacağını belirtmiş olalım. Tekradan konumuza dönersek, saha içindeki liderin de BOGDAN olacağını düşünüyorum ve genç yaşına rağmen bu sorumluluğu da rahatlıkla kaldırabileceği kanaatindeyim..
Ordaki tek şüphem, PARTIZAN YILLARINDA hep takımın en önemli skoreri, maç başına kullanılan 2 toptan birini potaya sallayan kişi ve açık ara lideri olarak oynadı ama burada çarkın en önemli dişlilerinden biri de olsa, yine de SAHİBİ DEĞİL bir parçası olacak!!!
ZOC’un bu seneki tempo basketbolunda, iki siyahi ve her ne kadar kas yapısı değiştiği için eski elastikiyetinde olmasa da, bir BEYAZ UZUN için yine de çok hızlı Vesely ile alınan ribaundlar sonrası 4-5 saniyede rakip potada biten hücumlar görebiliriz.
Geçen sene takımın, asist ve ribaunt kısırlığı yanında, ‘Bo McCalebb harici‘ en önemli handikapı olan ATLETİZM bu sene EN AZ 1 hatta 2 vites artmış durumda olacak.
Bir de nasılsa Bo atamaz diye içeri gömülen ve FB hücumlarını kitleyen savunma setlerini bu sene görmemiz çok zor çünkü 3 yeni transfer Hickman-Goudelock-Bogdan, 1 saniyelik boşluğu anında 3 sayıya çevirebilecek kalitede sniper’lar!
Daha sezon başlamadı ve hazırlık maçları yeni yeni oynanıyor ama topu çok dolaştıran, aynı ZOC’un PAO yıllarındaki gibi ‘boştaki adamı bulana dek pas‘ kurgusu da bu seneki anahtar kelime olacakmış gibi.
UMARIZ kazasız, belasız, tüm takımlarımız hatta dünya yüzeyindeki her oyuncu için sakatlıktan uzak bir sezon olur..
FINAL FOUR GELİR Mİ? Şu an daha yepyeni bir takım, kısaca piyasaya çıkmamış bir film var. Önce fragmanları sonrasında da filmi 3-5 kez izleme şerefine erişelim.
Ondan sonra çok daha net yorumlar yapabiliriz diye düşünüyorum ama şahsi fikrim bu sene en azından TOP8’in geleceği şeklinde.
