Müslüman Türk’ün mutlaka görmesi gereken yerlerden biri de Suudi Arabistan’ın Cidde kentindeki King Abdülaziz Hava Limanı. Tamı tamına 6 kez, birinde 13 saat, diğerinde 10 saat olmak üzere aktarma içim beklemek zorunda kaldım bu hava limanında. Küçük bir terminal ve daha çok Umre’ye yolcu taşıyan seyahat şirketlerinin kullandığı bir hava limanı ve aklınıza gelebilecek bütün Müslüman ülkelerden Umre’ci görmeniz mümkün burada. Türk kafileleri de uğruyor, akça pakça ninem, dedem, espritüel Karadenizli kardeşim, Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş, kibar, saygılı amcam hep oradalar.
Ya diğerleri ? Usame tipli çam yarması gibi adamlar, kafalar sıfır numara, göbeğe kadar bir sakal, yanında sığıntı gibi duran zevceleri, dikmiş gözlerini, erkek adam korkar be. Öyle bir bakmak ki “kendini tren sanmamak” elde değil. Suudi Arabistan çok zengin ülke. Pek çok temizlik görevlisi var, havalimanı da dahil. Havalimanındakiler temizlik yapmaya yetiştiremiyorlar, yediğinin içtiğinin ambalajını yerlere atıyorlar, yedikleri yerlere dökülüyor, nimettir yahu, alırsın yerden, öpersin bir kere alnına koyup bir kenara bırakırsın. Yok kardeşim, nerdeee ? Dünyada en yaşanabilir Müslüman ülke Türkiye ve en elit Müslüman halk Türk halkı. Aramızda kocaman bir fark var, O farkın adı da Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Memleketin şu karışık günlerinde etrafında toplanmamız gereken tek ideolojinin Mustafa Kemal Atatürk felsefesi olması gerekir. Yurtta da sulhe, cihanda da sulhe şiddetle ihtiyacımız var, 4 siyasi parti liderinin “devletçilik” anlayışını tekrar kavraması gerekiyor, birileri başkasının “mabadının kılı olmak” için uğraşa dursun bakalım, biz onlardan olmayacağız. Yarın bir gün bir Müslüman yıldız daha gelecek İspanya’dan, golleri sıralayacak, secde’ye yatarak gol sevincini kutlayacak, en hassas noktasından kalbimize temasedecek ve biz de onu görkemli bir şekilde karşılayacağız Sabiha Gökçen’de. Kendisine bir Türk bayrağı ve bir Atatürk posteri hediye edelim derim, Cidde Abdülaziz havalimanındaki müslümanlara kendi çapımızda yapabileceğimiz en büyük hizmet bu olur ve tabii ki de tüm islam alemine, Fenerbahçe taraftarına da yakışan bu. Moussa’yı reklam yüzü ve islam alemine Türkiye’yi anlatacak bir isim olarak kullanamadık, Anelka’yı da. Hiç biri çıkıp “Müslüman ülke böyle olur” demedi. Feghouli’yi kullanalım bari.
Bu adam Moussa’dan daha büyük bir star ve ileride 20 milyona satabileceğimiz bir oyuncu diyeyim ve Feghouli’li kombinasyonlara dönelim, çünkü çok büyük bir sürpriz olmazsa Fenerbahçeli olacak haftaya. Pereira ne oynatmak istiyor, ondan başlayalım. Şu ana kadar gördük ki Pereira 4-4-2 de çok ısrarcı. “Van Persie gibi bir silahım var ve ona pozisyonlar hazırlayacak elimde de Fernandao gibi bir azman var, şişirdiğin her topu alıyor, her topa kafayı vuruyor, neden 4-4-2 oynamayayım” diyor ve haksız da değil. Ancak orta alandaki o dört, dört gibi değil. 2+2 şeklinde. 4-2-2-2 oluyor oyun içinde. Arkada oynatacağı iki çapa var. Josef ve Topal. Josef fizik olarak yükselmeye başladı, topla olan meziyetleri, hücumu daha fazla düşünen mentalitesi, rakip ceza sahasının oralarda daha fazla dolaşması ve çabukluğuyla Topal’ın önüne geçti bile. Josef’in yanına Topal olmuyor. Geçen bir okurum bir benzetme de bulunmuştu, Topal zaten ön libero gibi de değil, bir ön stoper. Tek çapalı oyun modelinin adamı. Josef’in yanına mecburen Meireles’i koydu hoca ama Meireles topla dribbling yapmayan, kilit pas atma gayretinde olmayan bir oyuncu ve ritmi bozdu.
İşte bu noktada Ozan ilaç olacak gibi duruyor. Daha iyi bir defans, daha iyi bir ofans ve çalım özgüveni yüksek bir oyuncu. Çok şeyi değiştirir. Diğer ikiliden Pereira’nın beklentisi biraz farklı. Pereira çizgi forvet de istemiyor. Çizgi forvet oynayabilen ve aynı zamanda da 10 numara gibi oynayan kanat istiyor. Aradığı oyunculardan biri Nani, çizgiden topu sürekli içe taşıyıp duruyor. Diğeri ise Diego değil. Diego safi bir 10 numara. Çizgiye gidip kanat gibi oynamıyor. Nani ile yanyana oynayıp duruyor. Oraya bir de Souza geliyor, Meireles geliyor, birbirlerinin ayağından top alıyorlar. Zaten tempolu ve hızlı oynamadıkça Nani, Nani gibi oynamayacak. Topu aldığında 3 kişiyle baş başa. Topu da oradan çıkarıp oyunu açıyor veya topu taşıyor. Başka bir oyuncu bunu da yapamaz. İğnenin deliğinden çıkarıyor topu ama göze görünmüyor. Topu alıp 3 kişiyi çalımlayıp sıfıra inecek ya illa ? Sen hızlı oyna, bire bir bırak Nani’yi ondan sonra gör. Bu sıkışık oyunda bu kadar. Uyum sorunu da var, fizik sorunu da var ve Volkan Şen, kalırsa Moussa Sow ve Alper gibi cengaverler arkada bekliyor.
Çıta çok yükseldi, Türkiye’ye geleyim, yan gelip yatayım dönemi bitti artık. Feghouli de tam Nani tarzı bir oyuncu. Diego’nun yerine Feghouli oynayınca Pereira istediği şablonu oynayacak oyuncuları bulacak. Feghouli daha atletik bir oyuncu Nani’ye göre ve daha süratli. Aniden ok gibi fırlayabiliyor ki öyle; stoper falan yakalayamaz. Topla zaten dribbling kabiliyeti var. Kalabalığın arasından rahat çıkıyor, topu ayağında tutuyor, sağ sol ayak dışı ikisi de çok iyi. Sıfıra iniyor, sıfıra indiğinde orta yapacakmış gibi yapıp bir çalım daha atıyor ya da yerden görerek çok etkili bir orta yapıyor. Şutları da çok sert. Zayıf tarafı klasik yetenekli oyuncu sendromu. Topla oynarken işin suyunu çıkartabiliyor. Quaresma gibi biraz. Zaman zaman bir takım oyuncusu hüviyetinden uzaklaşıyor ve savunma halindeyken zamanlama hataları yapıp gereksiz kart gördüğü de oluyor.
Sezon ortalamalarıyla ilgili bir tabloyu da sizlere sunuyoruz. Güzel bir kadro oluştu, şu ana kadar kötü oynuyoruz diyemem, boyacı küpü değil bu iş maalesef. Bu kadar yıldız getirdik, takımın başına Badi Ekrem’i koysak o da şampiyon yapar diye de bir mantık da yok ama 5. haftaya kadar sabır deriz, 10. haftaya kadar “ya sabır” deriz, sonrasını bilemem.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : bruno.monte@abcspor.com
twitter : @BrunoMonte1907