80’li yılların hezimetlerinde aralarda şerefli bir beraberlik veya az farklı bir yenilgi alınca adettendi ‘Yenildik ama ezilmedik’ demek. Acı hatıralarla dolu İngiliz topraklarında bu gece İskoçların referandumda sahip olamadığı cesur yüreğe sahiptik ama William Wallace misali öldürücü darbeyi vuramadık.
Bir kere yıllardır değişmeyen birtakım teoremler var: Beşiktaş iyi oynarsa yenilir, çok iyi oynarsa berabere kalır (örnek bu gece), mükemmel oynarsa kazanır! Aynı şekilde 2-0 galipken yenilebilir, 3-0 öndeyken berabere kalabilir, 4-0 galipken bir ihtimal kazanabilir.
Beşiktaş’ın yıllardır hocalar, futbolcular ve yönetimler değişse de değişmeyen makus talihini böyle özetleyebiliriz. Bu gece de harika oynadı Beşiktaş. Tottenham’ı sahasına hapsedip sürklase etti ama beraberliği son dakikalarda zor kurtardı!
Bu takıma köstebek yuvası gibi olmayan bir saha, karşısına adam gibi bir rakip ve ne yaptığını bilen bir hakem verince zaten yüksek olan futbol iştahı tavan yapıyor. Baştaki takım kadrosu ve yapılan değişikliklerin hepsi doğruydu. Bilic ve oyuncular çok iyi konsantre olmuştu ama daha önce Lyon’un kalesini koruyan, 61 kez milli olmuş Fransız Lloris’i geçemediler.
Sosa çok faydalı bir transfer ve bugün olduğu gibi 90 dakika olmasa da bal gibi Oğuzhan’la birlikte oynar. Olcay’dan zoraki forvet yapılıyor, o da elinden geleni yapıyor sağolsun. Eskişehir maçında olduğu gibi bugün de defans topu topu 3 pozisyon veriyor, ama ne hikmetse biri gol oluyor.
En önemlisi de bu takım kolay kolay yenilmiyor. Çünkü çok mücadele ediyor ve futbolcularla hoca birbirlerini seviyor ve oyun içinde motive ediyor.
Çok dedik, ‘böyle oynayın, canımız feda’ diye ama artık böyle oynayıp kazanmamız gerektiğine inanıyoruz. Uzun zamandır doğum sancısı çeken Beşiktaş 9 ay 10 günü çoktan geçti ve belki de Bilic’in artık sezaryenle dokuz doğuran taraftar ve takımı rahatlatması gerekiyor!