Mourinho artık aileden biri gibi, evimde defalarca ağırladım, babamla, eşimle, çocuklarımla tanıştı diyor..
Anlatılacak başarı hikâyesi yok ama belli ki anı çok. Çoktaan kankaya bağlamışlar.
Bir kulüp başkanı ile teknik direktör arasında elbette bir samimiyet olur ama bu iş aileden biri tonuna vardıysa olay bitmiştir.
Hatırlarsanız rakip kulübün başkanı çok eleştirilmişti hatta alay konusu olmuştu Fatih Terim’den “eleman”diye bahsedince ama özünde çok da yanlış bir şey dememişti. Aslında Mourinho da bir elemandır, kariyeri, şöhreti ne olursa olsun, milyon Dolar da kazanıyor olsa sonuçta bir marabadır ama aileden biri oluvermiş..
Görüldüğü üzere Fenerbahçe’nin 5 derbide sıfır çekmesi kadar doğal bir şey yok. Çünkü huzur çok..!
Kaleciyi, golcüyü, cam tavanı, yapıyı bir kenara koyun, bu adamla olmaz, koy imzayı rahvan..
Dolayısıyla Mourinho’dan da bir hayır gelmez bu saatten sonra..
Üzerinde futbolcuların resimleri olan 25 tane madeni parayı havaya atmış, masanın üstüne düşenlerden bir 11 çıkarmış yine Mourinho, sorgulamayı bıraktım..
Bana göre son derece umut verici bir maç başlangıcı oldu camia açısından. Oyuncular yuhalandı, yönetim dakikalarca istifaya davet edildi. Geçen sezon şampiyonluğun kaybedildiği maçta futbolcular dahil herkes çok mutluydu, ilerleme var, ha gayret olacak..
Ali Koç yönetiminde Fenerbahçe camiası önce başarısızlığı kabullenmeyi önerdi, ardından umudunu kaybetti ve umursamazlığa kapıldı, ben bu tepkileri önemsiyorum açıkçası.
Maçla ilgili de değerlendirme yapmak ne kadar doğru, bilmiyorum. Çok içimden de gelmiyor. Formalite maçıydı iki takım arasında, ilk 20 dakikası dengeli, sonrasında Fenerbahçe’nin biraz daha üstün olduğu bir ilk yarıydı ve o arada da Nesyri’nin kafa golü geldi ve seyirci bu golü yuhalayarak bir kez daha öfkesini dile getirdi.
Ikinci 45 dakikası da benzer şekilde geçti. Tatsız, tuzsuz bitse de gitsek havasındaydı, Dzeko’nun muhtemel veda golü dışında hatıralara kalınabilecek hiç bir şey yoktu, yine istifa sesleri eşliğinde Fenerbahçe Kadıköy’e veda etti.
Neyse biraz da hatıralar diyeyim..
Ya arkadaş bir kaleci vardı takımda, beğenirsin beğenmezsin; bir istiklal marşı okurdu derbi maçı öncesi, şakağındaki damar pıt-pıt atardı sinirden.
Bir siyah adam vardı, iki kolunu yukarı doğru açar, Woo Doo yapar gibi dikilirdi sahada..
Bir tane de kel adam vardı, seke seke sahaya girer, orta yuvarlağın tam ortasında diz çöker, istavroz çıkardıktan sonra topu rakip yarı sahanın korner bayrağına yakın bir yerden taca gönderir, işte burada basıyoruz derdi arkadaşlarına..
Tamam, bazı şeyler yaradılış özelliği ile alakalıdır, her oyuncu o kadar hırslı olmayabilir ama mağlubiyetten sonra sahada sırıtan oyuncu varsa orada ciddiyet yoktur, huzur çoktur.
Kaybedilmiş sezonun ardından bir başkan televizyon ekranlarında pişkin pişkin konuşuyorsa balığın neresinden kokmuş olduğu da bellidir ve o deyim de doğrudur.
İstese Haziran ayında yapabileceği kongreyi Eylül ayında yaparak camianın 1 sezonu daha kaybetmesine vesile olacak Ali Koç. Sözünde de durmayarak tekrar aday olacak, demokratik hakkıdır, eyvallah.
Peki ne olur? 8’de 0 olur. Ha yedi ha sekiz anasını satayım..
Gitme, sana muhtacım diyenlere Eylül’de gel diyerek yanıt vermek en güzeli..
Dın, dını, dıı, dıı..!
Eylül’de Gel, Eylül’de..
Görenler gitmiş diyecekler, Taraftar artık mutlu ve umutlu diyecekler.
Ağaçlar sevinçten başımıza konfeti gibi yaprak dökecekler..
Yaprak dökecekler…
Yaprak dökecekler..
Yaprak dökecekler..
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BurnoMonte1907