NTV Sporun başarılı muhabiri Evren Göz ile geçtiğimiz günlerde Galatasaray’a dair çok önemli bir röportaj gerçekleştirdik. Sevgili Evren Göz’e bu güzel sohbeti için çok teşekkür ediyorum…
Gelin şimdi röportajımızın detaylarına bakalım:
Öncelikle sohbetimize sizinle başlamak istiyorum. Evren Göz kimdir, bu mesleğe nasıl başladı ve NTV Spora uzanan bu kıymetli ve değerli hikâyelerinizi kısaca bizlere anlatır mısınız?
Tabii ki (Gülerek). Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun oldum ama uzun sürdü 8 sene çünkü çalışmak zorunda olduğumuz için 1.sınıftan itibaren çalışmaya başladım. Sırasıyla;
- ANS Prodüksiyon,
- Show TV (Pişti Programı)
- Kanal D (Beyaz Show)
- 24 TV (Basket Muhabiri)
Ben program odaklı bu işe başladım. 2006 senesinde 24 TV’de ‘Basket Muhabiri olarak çalışmaya başladım. Çok değerli spor servisimiz vardı. Serkan Korkmaz liderliğinde, Gökhan Dinç, Fatih Kuşçu, Fatih Çevik, Aykut İnce, Ali Aydın ve patranıomuznda rahmetli Hasan Doğan’dı. Burada NTV bünyesinde çalışmış Ali Okancı, Okay Karacan gibi değerli isimlerle çalıştım. Kenan Onuk hayranı bir insan olarak, NTV’nin anlayışını her zaman benimsemiş ve spora öyle bakan bir insan olarak spor servisine de girince hayatım boyunca bu işi yapmak istediğimi anladım. Bana iş değil ‘hobi’ gelmeye başladı, saatlerin nasıl geçtiğini anlamadım, saatlerce çalıştım sabah 9 gece 1 arası mesaimiz vardı bu normal bir insanın dayanabileceği bir tempo değil. 2008 senesinde ise 24 TV’de bu kez ‘Galatasaray Muhabirliğine’ getirildim. Aynı zamanda da ‘Güzel Oyun’ programını icra ettim. Hem Galatasaray Muhabirliği, hem editörlük, hem seslendirme, hem istihbarat şefliği birçok görevde bulundum. 5 sene çalıştığım 24 TV’de 10 yıllık tecrübe edindim. Askere gittim ve 2012 Aralık ayında askerdeyken ‘NTV Spordan teklif geldi ‘ve Mayıs 2013’de NTV Sporda başladım…
Sizleri de kısaca tanıdıktan sonra Galatasaray sohbetimize başlayalım. Riekerink ile başlamak istiyorum. 10 Haftalık performansını nasıl buluyorsunuz Hollandalı teknik patronun?
Sezon öncesi kampını takip ettiğimizde kazanılan kupanın morali vardı. Hem oynayan oyuncularda hem de Riekerink’te. Çünkü Fenerbahçe’yi yenip kupayı almak hem Riekerink içinde oyuncular içinde önemli bir kıstastı. Kötü giden sezonda çok iyi bir finiş gördü takım. Onun etkileriyle başladı sezon öncesine. Bu sorunuzu sezon öncesinden yorumlamaya başladım çünkü ‘iyi bir sezon geçirebilmek için önce hazırlık yapmanız gerek.’ Kamp çok önemlidir. Kamplarda, antrenmanlar da takımın ‘havası çok iyiydi.’ Sneijder’in ceza olayından dolayı bir sıkıntı olmuştu ama Sneijder ’de çok hava kattı takıma güzel bir şekilde çalıştı, profesyonel şekilde ve takım transferlerde gelince çok iyi bir havaya büründü. Bu havayla sezona başladı ve başlamadan önce Beşiktaş maçından gelen kupa hem Fenerbahçe maçından gelen moralle birlikte formda olan oyuncu grubu bozmayarak Riekerink bence doğrusunu da yaptı. İyi bir sezon başlangıcı geçirdi, 7 haftaya kadar çok iyiydi. Daha sonra diğer takımların yavaş yavaş ivme kazanması, Galatasaray’daki oyuncuların yavaş yavaş forum düşüklükleri ve sakat oyuncuların iyileşmesiyle beraber kadrodaki oyuncu sayısı arttı ve bu artışla Riekerin’in kararları devreye girmeye başladı.
Riekerin’in kararları devreye girmeye başladı dediniz. Kararların devreye girmemesinden önce başka isim veya isimlerin mi kararlarını izliyorduk Galatasaray’da?
Hayır, ondan önce zaten elindeki malzeme belliydi. Malzemedeki seçenek artınca Riekerin’in kararları devreye girmeye başladı. Örneğin;
- Birinci bölgeye iki tane aday var hangisini oynatacak?
- Oyuncu kötü oynuyor onu kaçıncı dakikada çıkartacak?
- Sakatlıktan dönen oyuncular takıma nasıl adapte edilecek? (De Jong-Serdar Aziz-Sigthorsson-Josue-Cavanda artık yavaş yavaş 18’e girmeye 11’de oynamaya aday konuma geldiler.
- Oyunu değişiklikleri,
- Taktik değişiklikler,
- Takım gerideyken nasıl, öndeyken nasıl oynayacak?
Riekerink o sınavı henüz tam olarak veremedi. Çok puan kaybı oldu burada soru işareti başladı. Hem taraftar hem yönetimde.
Sizce Riekerink ile yola devam edilmeli mi?
Aslında şuan ki tabloya bakacak olursak acaba Riekerink böyle devam etmeli mi yoksa klasik büyük takımlarda olan hoca değişikliği mi gerçekleştirilsin? Kafalarda bu soru var. Fenerbahçe maçı çok önemli bir şans ve çok önemli bir sınav. Bursaspor maçı çok önemli sınav. Riekerink daha önce benzer sınavlarda sıkıntı yaşadı. (Beşiktaş ve Başakşehir) Fenerbahçe ve Bursaspor maçlarında olası 6 veya 4 puan işin rengini ve rüzgârını yine değiştirir. Eğer kötü olursa Galatasaray’da hem yönetim hem taraftarların yavaş yavaş serzenişleri ve şikâyetleri olur. Ama şuanda bence Riekerink’te, oyunculara o güveni verip derbiye ve Bursaspor maçına o güvenle çıkması lazım. Çünkü olası bir soru işareti hem özgüven kaybına yol açar, hem de performansı etkiler. Hocanın ve oyuncuların performansı da çok önemlidir. Kısaca bu kritik dönemde ‘Riekerink göreve devam mı etmeli veya gönderilecek mi?’ gibi şeyleri konuşmamak lazım, çünkü erken.
10 Haftalık periyotta Galatasaray, 20 puan topladı ve aldığı iki mağlubiyeti de kendi sahasında aldı. Galatasaray takımı o itici gücünü kullanamazsa şampiyonlukta nasıl var olabilecek?
Evet, öyle yorumlar var ama erken. Fenerbahçe ve Bursaspor maçlarına bakmak lazım, lig çok uzun.
Riekerin’in yardımcılarına gelmek istiyorum. Sayın Orhan Atik ve Ayhan Akman’ın sizce takıma katkısı hangi boyutta? Galatasaray’da alışagelmiş ikinci adam ruhunu görebiliyor musunuz bu iki değerli isimde?
Şunu belirtmek gerekirse fikir tabii ki veriyorlar ancak son kararı Riekerink veriyor. Orhan hocada Ayhan hocada futbolcular tarafından çok seviliyor onun altını çizmek lazım. Bazen ‘kötü polis rolünü oynamak’ diye bir şey vardır. Galatasaray’da şuan kötü polis yok takım içerisinde de, ekip içerisinde de. Her iki isimde çok iyi insanlar. İşlerini iyi yapıyorlar ama son kararı Riekerink verir. Burada hocanın kararına saygı duymak lazım. Çünkü o sorumluluğu alıyor, takım teknik direktörü hocasıdır yardımcılar ancak bir noktaya kadardır. Bir oyuncunun kaçta gireceği, kaçta çıkacağı, nasıl taktikle çıkacağı kesinlikle hocanın kararıdır. Yardımcılar ancak tavsiye verir, takıma antrenmanlarda destek verir ama son karar her zaman hocanındır. Kupalar alırken nasıl Riekerink ön plandaysa kötü durumda da eleştirilmesi o kadar doğaldır.
Peki, oyuncuya dayalı bir sistemin oluştuğu kanaatinde misiniz Galatasaray’da?
Bu sezon sizin sorduğunuz sorunun dedikoduları çıkıyor ama çok güçlü figürler var Galatasaray’da. Sneijder’in, Selçuk’un, daha önce Burak Yılmaz’ın, Melo’nun, Drogba ’nın kariyerleri ki azımsanmayacak kariyerler. O kariyerlerden dolayı güçlü bir ‘karakter’ topluluğu var Galatasaray’da. Güçlü karakterlerin olduğu oyuncu grubu var. Bu 6-7 kişilik çok güçlü grup bu takımın ‘omurgası’. Omurgası çok güçlü Galatasaray’ın. O finallerde kupayı almayı, son düzlükte oynamayı çok iyi biliyorlar. Ne zaman vakit geçirilecek, ne zaman rakip sindirilecek, ne zaman tempo düşecek bunları çok iyi ayarlıyor ve o grup Galatasaray’ı ayakta tutuyor. Muslera-Chedjou-Hakan Balta-Selçuk-Sneijder-Podolski bunlar ‘Viner Oyuncular’. Bruma’yı saymadım daha çok genç. O ayrı bir yetenek ve işlemeye değer bir yetenek. Bu saydığım oyunculara tek tek baktığımızda;
- Sneijder: Apoletinde dünya kupası finali ve şampiyonlar ligi şampiyonluğu var.
- Podolski: Dünya şampiyonluğuna ulaşmış ve şampiyonlar ligini kazanmış birisi.
- Muslera: Copa Amerika’daki başarısı,
- Selçuk İnan: Türkiye liginde, milli takımda, şampiyonalar ligindeki başarıları
- Hakan Balta: 10 yıldır gösterdiği performans
- Chedjou: Lider özelliği ve Kamerun milli takımıyla yaşadıkları…
Bu isimler Galatasaray’ın uluslararası arenada omurgası ve çok sağlam. Bu omurganın sağına-soluna daha düşük seviyede oyuncular serpiştirilir takım böyle kurulur ama ‘oyuncuya dayalı bir sistemin olduğunu’ şuan düşünmüyorum Galatasaray’da.
Sneijder 10 hafta geride kalırken tabelaya adını 4 asistle yazdırdı ancak gol anlamında katkısı olmadı. Şubat ayından beridir yaşadığı sancılı süreci ortada. Resmin tamamına baktığınızda Sneijder için neler söylersiniz?
Gol atamaması açısından ilk önce bakarsak takımın genel anlamda kaleye gitme sorunu var. Sneijder’in denemelerine baktığımızda hep ’25m ve 28m’ denediğini görürüz. Çünkü takım çok fazla kaleye gidemiyor, 3.bölgede bitirme anlamında. Bruma, Podolski, Sneijder kendileri bitirmek istiyor. Eren ise ‘topu bana verin ben kaleye sokacağım’ diyor. Oyuncuların bu bireysel yetenekleri ve atağı bitirme isteği tam olarak o uyumun bozulmasına yol açıyor. Hücumda Orta sahada- defansta istikrar yakalayabiliyor ama hücumda Riekerin’in istediği o zenginlik yakalanamadı. Sneijder şansız bir dönem geçiriyor eminin o golü bulduktan sonra golleri atacaktır. Futbolcuların hayatlarında böyle dönemler olur. Sneijder’in ki uzun sürdü Şubat ayından beridir gol atamıyor. Sizin de söylediğiniz gibi. Şunu unutmayalım; Sneijder, Ocak ayında dizinden ciddi anlamda problem yaşadı orada ameliyat olsaydı eğer Sneijder sezonu kapatacaktı. Hem doktorlarla hem teknik ekiple kara aldılar ve Mustafa Denizli’ydi o zaman teknik direktör ve ameliyat olmadı Hollandalı oyuncu. Sneijder bu riski alıp, bu süreci atlatıp dizini güçlendirip öyle devam etti ve halen ameliyat olmadı. Sneijder’in ameliyat olması durumunda ciddi manada sahalardan uzak kalır. Onu göze almıyor daha doğrusu kendisi dışarıda kalmayı göze almıyor ve saha içerisinde de bunu devam ettirmeye çalışıyor. Fiziksel olarak geçtiğimiz sezonlara göre daha geride bir Sneijder görüyoruz. Çıplak gözle biz maçları izlediğimizde onu çok iyi gözlemliyoruz. Sneijder için şansız bir dönem ama onun yeteneği, onun tecrübesi dünya çapında. Dünyada son 20 yıla baktığımızda hem ‘8 numara’ hem ’10 numara’ oynayabilen ve her iki numarada da evirilen çok az oyuncu var. Hem 8’in hem 10’nun hakkını veren adam bulmak çok zordur. Taraftarların biraz daha sabretmesi gerektiğini düşünüyorum.
Eren’in Beşiktaş maçıyla birlikte düşüşü ve ritmini bir anlamda kaybetmesi. 5 golle Galatasaray takımının en golcü ismi ancak bu haftalardaki ritim düşüklüğü sizce normal mi?
Doğal, ritim düşüklüğü olur ama bu dönemde de Eren’in gole ihtiyacı var her şey bir gole bakar. (Gülerek)
Galatasaray taraftarları açısından tipik pivot santrafor ritüelinde kalplerde halen yatan ismi hiç şüphesiz Johan Elmander. Eren Derdiyok ’tan Elmander beklemek ne kadar doğru veya beklenebilir mi ve Elmander ’in defansif özelliğini de Eren’den bekleyebilir miyiz?
Eren bu saydıklarınızın tamamını yapabilir. Eren çok koşuyor, %100’ünü vermeye çalıyor. Fedakâr bir oyuncu o yüzden Elmander’ e benziyor. Uzun boylu, defans yapan santrafor özlemişti Galatasaray taraftarı. Eren’in bir artısı cezası içine indirdiğiniz zaman Elmander ’den farkı ‘daha çok gole yaktın oluşu ve gol vuruşu daha yüksek’. Eren yakaladığı 10 pozisyonun en az 5 tanesini sonuçlandırabiliyor buda önemli bir rakam. O yüzden yeter ki Eren’e indirin topu. Rıza Çalımbay ile de konuştuğumuzda Eren’in Türkiye kariyerinde önemli etkisi vardır, kendisi de şunu söyler: ‘ Eren’e topu taşıyın, Eren’e getirin gerisine karışmayın.’ Bir golcü tarif eder ama günümüz futbolunda sadece golcü olmak yetmez ‘defansta’ yapmak lazım. Eren onları yapmaya çalışırken golü de unutmamalı. Zor bir görevi var. Arkasında oynayan ‘Podolski-Sneijder-Bruma’ bireysel olarak olayı bitirme iştahı Eren’e çok fazla rolü bırakmıyor, sıkıntı yaşıyor buda geçecektir. Eren nasıl başladıysa ara ara yine atmaya devam edecektir. Ben Eren’in yüksek sayıda golle sezonu tamamlayacağını düşünüyorum.
Sizce Eren 2016-2017 Sezonunu kaç golle tamamlar?
15 golün altına düşmez.
Nigel de Jong Galatasaray’a neler katacak? Galatasaray formasını ligin üçüncü haftasında Kayserispor maçında ve sekizinci haftada Trabzonspor maçında giydi. Yaşadığı sakatlık hakikaten performansını geriye çekti ancak o istenilen seviyeye sizce gelecek mi De Jong?
De Jong hazır gelmedi ismi geldi, kendisi gelmedi. Kayserispor maçında oyuna girdi. Riekerink çok zor bir durumda oyuna attı. Çok şey beklendi ama beklentiyi karşılayabilecek fiziksel kapasitesi yoktu. Ben De Jong’a, Amerika ligi ile Türkiye ilgi arasındaki farkı sorduğumda; gelmeden önce herkes ‘Türkiye’nin çok düşük tempolu olacağını düşünüyordu bana da öyle dedikler ama içerisinde girince anladım ki Türkiye ligi bambaşka sert, yüksek tempoda oynanıyor.. Dedi. Kalitemiz düşük olabilir ama tempo açısından, sertlik açısından yüksek ve sert oyunculardan kurulu bir lig. De Jong bu lige yatkın ama biraz zamana ihtiyacı var. Çünkü Tolga çok iyi başladı. Selçuk İnan’ı da kolay kolay yedek bırakmanız mümkün değil dolayısıyla De Jong sistem ve Tolga’nın performansına kurban gitti. De Jong çok kaliteli bir oyuncu iyi duruma gelirse fiziksel ve mental anlamda takımın zaten en güçlü adamlarından biri. Oyun içerisinde arkadaşlarını uyarması, tecrübesi, rakibe baskısı ve rakip üzerindeki etkisi De Jong ’un dinamikliğini, hırçınlığını ve sertliğini gösteriyor. Bunları da Tolga Ciğerci’de çok göremiyoruz.
Melo’nun kreatifliğini De Jong’dan beklemek sizce ne kadar doğru? Taraftarlarda bu yönde bir kıyaslama var…
De Jong daha kısa, yerden, dikine oynayan bir oyuncu, Melo ise topu oyunun tersine 50 metreye değiştirebilen bir oyuncu. İkisi de çok fark. Böyle bir kıyaslama var.
Selçuk İnan’ın performansında geçen sezondan beridir gelen düşüşün etkenleri için neler söylersiniz? Geniş açılardan Selçuk İnan için neler söylemek istersiniz?
Selçuk’ta eminim memnu değildir performansından ama Selçuk daha iyi Selçuk’ları izlettiği için bu Selçuk’u kimse beğenmiyor doğal olarak bu normal. Genel olarak resmin bütününe bakıyorum şuan Selçuk’un Galatasaray’a geldiğinden itibaren şuana kadar ki takıma verdiklerine baktığımızda kakı anlamında ortaya ‘hırs, yürek, zekâ, kalite, kritik goller, takım içeriden dışında bağlantıyı kuran, kilit adam rollerini koyduğunu biliyoruz. Selçuk İnan’ın kredisi olduğunu düşünüyorum ben. Selçuk’ta böyle zamanları atlatmanın kredisi olmalı. Selçuk’ta şöyle bir sıkıntı olmuştu; Fenerbahçe maçında formayı çıkarması, yaptığı tepki çok hoş karşılanmadı ve taraftarlar kolay kolay unutmuyor bu olayları ama Selçuk özünde çok düzgün bir insan, düzgün bir karakter ve oyun kalitesi açısından da Galatasaray’ın her zamanı ihtiyacı olan karakter. Sadece kötü bir dönem geçiriyor ve tekrardan milli takıma alınması çok önemli. İzlanda’ya attığı gol onun kariyerinde de, Türk futbol tarihinde de çok önemli, derbilerde yaptıkları ortada. Selçuk İnan, ligin sonlarına doğru veya en kritik zamanlarda sazı eline alır, fedakârca mücadele eder, sorumluluk alır. Ama orta seviyede ve düşük maçlarda Selçuk İnan’ı çok fazla görmek mümkün değil. Kendisini büyük maçlarda iyi hazırlar, oraya karakter koyar ve elinden geleni yapar. Bazen olur bazen olmaz. Selçuk bence Türk futbolundaki en değerli isimlerden bir tanesi ve biraz daha sabırlı olunması gerektiğini düşünüyorum.
Galatasaray taraftarını bu süreçte genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Galatasaray taraftarı özellikle şunu istiyor; ‘son yıllarda çok başarı yaşanıldığı için dolaysıyla başarısız dönemlerde tepkisi de çok fazla oluyor. Çünkü başarıyı görmüş ve bu oyunculardan görmüş başarıları taraftar. Sneijder ve Selçuk’tan biri iyi olsa her şey çok farklı olacak. İkisi birden kötü dönemden geçince, Galatasaray taraftarı haklı olarak tepkisini koyuyor. .
Yasin Öztekin’in Adanaspor maçında kenara gelirken yaptığı tavrın yansıması sizce ne olabilir? Profesyonel seviyede öncelikle bu tarz durumların yaşanmasını doğru buluyor musunuz?
Profesyonel seviyede olmaması lazım elbette. Kendisinden dolaylı yoldan aldığımız haberlerle de Yasin’in çok üzgün olduğunu belirtelim. Yasin o tarz bir insan değil. Bir anlık belki hayatı boyunca unutamayacağı, pişman olacağı bir hareketi yaptı ve Riekerink’te burada çok centilmence ve klas bir şekilde affedilmesinde önemli rol oynadı. Yönetim biraz daha durumun devam etmesinden yanaydı. Riekerink devreye girdi ve para cezası da verilmedi ve Yasin affedildi, antrenmanlara devam ediyor önemli bir silah Galatasaray’da.
Yasin Öztekin ilk 11 oyuncusu mu yoksa hamle oyuncusu mu? Hamza hoca döneminde çoğunlukla ilk 11’de kendisini gördük ancak kafalarda halen iyi bir hamle oyuncusu profili var Yasin için neler söylersiniz?
Birincil açıdan düşünmemek lazım, Yasin için ilk 11 oyuncusu diyemeyiz. Riekerink sezon başından beridir kendisine şans veriyor ama ben Yasin için çok iyi ‘alternatif oyuncu’ olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazen yetenekleri gereği topu taşıyor ama bitiremiyor, final paslarını vermekte ya da şutlarda sıkıntı yaşıyor Hamza hoca dönemi için Yasin’i konuşursak o bir dönemdi. 4.yıldıza giden son 6 ay özellikle hem Yasin’in kariyerinde hem de Galatasaray tarihinde çok önemli dönem. Sık sık Yasin’i final işlerini yaparken de görüyordu yine o seviyede olmasa da Yasin toparlayabilir kendisi ama bu olay onu çok etkiledi.
Fenerbahçe derbisinde süre almalı mı Yasin Öztekin?
Fenerbahçe maçında süre alırsa mutlaka kendisini affetmek için ekstra bir şeyler yapmak isteyecektir. Akıllı bir teknik direktörde Yasin’i sırf o borcu için sahaya atmalı diye düşünüyorum. Kaç dakika olursa olsun Yasin’i oynatılmalı, ondan ekstra motivasyonla performans beklemeli. Bu krizi bir fırsata dönüştürebilir akıllı bir teknik direktör. Riekerink’te zeki bir adam en doğru kararı vereceğini düşünüyorum.
Gelelim Fenerbahçe maçına. Galatasaray perspektifinden bakacak olursak Galatasaray, tarihinin en önemli karşılaşmalarından birini oynayacak. Genel hatlarıyla değerlendirirseniz bu derbi özelinde neler söylersiniz?
Fenerbahçe maçında mağlubiyet olursa rakibinizin gerisinde kalacaksınız. Ezeli rakibiniz sizi yenip basamakta sizin üstünüze çıkıyorsa bu moral olarak sadece 1 haftanın ve 1 maçın 3 puanı değildir. Bu ilerleyen zamanlara da, özgüvene de yansır. O yüzden kesinlikle kaybetmemeli Galatasaray. Beraberlik Galatasaray için iyi sonuç bu şartlarda. Kazanırsa eğer çok şey kazanır. Bu derbi öyle bir döneme geldi ki Galatasaray, derbiye 3-4 maç kazanıp gitseydi he rşey çok farklı olurdu şimdi ise Galatasaray’ın kaybetme lüksü yok. Hem Galatasaray’da Riekerin’in durumu hem camianın acabaları bu derbiyi çok önemli hale getiriyor, kesinlikle Galatasaray kaybetmemeli. Riekerink’te bu planlamaları yapıyordur illaki. Oyuncu grubuna baktığımıza zaman milli takım dönüşü ‘taktik antrenmanlara’ başlamaları ve tamamen ‘maça odaklanmış’ olmaları ciddiyetinde ne kadar üst boyutlarda olduğunu gösteriyor. Sezonun bazı virajları vardır ve ilk keskin viraj bu. Beşiktaş maçı önemliydi ama bu maç Fenerbahçe maçı olma özelinde, Kadıköy’de uzun süre galibiyet olamaması özelinde çok önemli. 2012 yılında Saraçoğlu’nda kazanılan şampiyonluğu elbette Galatasaray taraftarı unutmaz ama orada bir lig maçında galip gelmek Galatasaray taraftarının da çok istediği bir şey.
Deplasman yasağı kalktı ve rakip takım seyircileri takımlarının yanında yer alıyorlar. Galatasaray taraftarlarının oluşu nasıl bir hava katar öncesi ve sonrasıyla?
Bu artı bir avantaj. Dursun Özbek taraftarlarla birlikte Kadıköy’e gidecek o açıdan çok önemli. Pozitif bir hava katacağı kanaatindeyim.
Hafta içerisinde Sayın Dursun Özbek’e sorduğunuz bir soru ve alınan yanıt gündemi bir anlamda tersine çevirdi. ‘Kadıköy’de Galatasaray uzun zamandır kazanamıyor, 2012’de kupa kaldırıldı bu çok önemli ama orada galip gelme konusunda neler söyleceksiniz… Sorduğunuz soru özelinde öncelikle olarak şunu sormak istiyorum Dursun Başkanın bu soruya verdiği cevabı nasıl karşıladınız?
Ben kendisine normal bir pas attık ve oradaki cevap ‘sürpriz çıkabilir’ oldu. Kelimelere çok fazla takılmamak lazım. Dursun Özbek orada takıma olan güvenini ortaya koymaya çalıştı o açıdan bakmak lazım. Başkan orada takıma güvendiğinden, Riekerink’e güvendiğini anlattı ve Kadıköy’de sürpriz çıkabilir dedi. 17 yıldır galip gelinemediği için orada sayılara vurgu yaptı ‘biz orada kazanabiliriz’ demeci verdi. Haksızda sayılmaz sürpriz açısından. Çünkü baktığınız zaman 17 yıldır kazanamayan bir Galatasaray var.
Galatasaray’da gayrimenkul satışlarının onaylanmasını nasıl buluyorsunuz? Bu durum Galatasaray’ı uzun vadede istenildiği noktaya getirebilecek mi?
Dünyada birçok kulüp bu noktaya gelip, bu noktadan çıkış noktasını gayrimenkullerini satarak, değerlendirerek bulmuştur. Galatasaray’da genel kurul ciddi anlamda bu işi destek verdi. Hayır diyen çok azdı. Çok ezici bir üstünlükle genel kurul onay verdi. Böyle durumlarda genel kurulun düşüncesine saygı duymak gerekir. Galatasaray’da genel kurul bu kadar ciddi anlamda oy üstünlüğü ile böyle onay veriyorsa bu çok önemli mesajdır. Bu ‘denizin bittiğini ortaya koyar’. 5-6 yıl peyder peyi gelecek gelirler, bu gelirleri doğru harcarsa hem borçları ödeyerek hem futbol takımına hem de amatör şubelere doğru kanalize ederse o zaman çok farklı bir ‘marka değerinden’ bahsedebiliriz. Bu bir fırsat ama bunu değerlendirecek olan Galatasaray camiasıdır. Sadece Dursun Özbek olarak bakmamak lazım. Riva-Florya Galatasaray camiasınındır. Camia rasyonel şekilde hareket ederse önemli bir fırsat bu Galatasaray için. Çünkü Türkiye’de baktığınızda diğer büyük kulüplerin bu kadar gayrimenkulleri yok önemli tesisler var ama bu değere ulaşmış iki önemli alanı yok. (Riva – Florya) O yüzden bu fırsatı Galatasaray iyi bir şekilde değerlendirirse önü açıktır ama bunu değerlendirecek çok güçlü ‘yönetimler ’lazım. Şuan ki yönetim sadece bunu değerlendirebilecek yönetim değil… Bu olay sonraki yönetimlerinde işi… Olaya biraz geniş bakmak lazım… Bayrak yarışıdır bu…
Sayın Levent Nazifoğlu ’nun bu zamana kadar ki yöneticilik profili sizce futbolcu-yönetim arasındaki köprü görevini görmeye yetiyor mu?
Bizim bakış açımız muhabir penceresinden olduğu için bize haber akışı açısından herhangi bir sıkıntı olmadığı için, Levent Nazifoğlu ‘nun net açıklamaları her zaman bir haberci için iyidir. Benim haber anlayışıma göre net, sade, kısa, açık ifadeler benim en sevdiğim ifadelerdir. Levent Nazifoğlu ’nda da bunu görüyoruz. Ancak yönetimi bazen sert olabiliyor, bazen konuşurken, rakip camialara dokunan cümlelere kurabiliyor buda tansiyonun biraz yükselmesine neden olabiliyor. Galatasaray’da son yıllarda görmediğimiz bir stil bu genelde 90’larda kalan stil. Levent Nazifoğlu ’na muhabir penceresinden bakıyorum ‘Bir muhabirin çalışmak istediği, karşısında muhatap olarak bulduğunda, telefonda konuştuğunda haber alırken, bir haberi kovalarken sizi yanıltmayacak güvenilirlikte olan bir isim. Bu açıdan baktığımda kesinlikle olumlu.
Sayın Levent Nazifoğlu peki Galatasaray backgroundunda bir yönetici mi?
Bu durum bence kendisi içinde bir fırsat. Levent Nazifoğlu, Galatasaray Futbol Şubesiyle bu sezon başarılı olursa o da kariyerine ‘ ben 2016-2017 sezonunda Galatasaray’da şu kadar maçta sportif aş yönetim kurulunda görev aldım ve takım içerisinde tüm dengeleri, teknik direktörle olan, yönetim –takım arasındaki görevi kurdum’ gibi kendisiyle övünecektir. O yüzden sezonun sonuna baktığımızda ancak bu kararı vermek lazım. Şuan henüz erken.
Futbolu teknik ve taktik açıdan dışarıda bırakmak istiyorum. Efsane bir programın adeta her şeyisiniz. Güzel Oyun bizlerin 24 TV’den bu zamana kadar izlediği ve sizinle iç içe geçmiş bir program. Şuan NTV Spor ’da bu güzel programı icra ediyorsunuz. Bu hikaye nasıl yaratıldı biraz bunları konuşmak isterim..
İlginiz için çok teşekkür ediyorum, seyircilerimizden de bu yönde gelen güzel geri dönüşler içinde sizler aracılığıyla kendilerine yürekten teşekkür ediyorum. 2005 yılında NTV’de güzel oyun diye bir stüdyo programı yapılmış. Ben 24 TV’de çalışırken NTV bünyesinde çok isimle çalıştığım için biz programa başlarken bir isim düşündük. ‘Her hafta futbola emeği geçen isimlerin hayat hikâyelerinin anlatılacağı program’ olacak… Programın ismi ne olsun diye düşünürken Fatih Çevik ağabeyeyim ki NTV’de yıllarca çalışmış, prodüksiyon anlamında, montaj anlamında bu piyasadaki isimlerden biridir, bende de çok emeği vardır ve ‘Güzel Oyun’ isminin fikir babası kendisidir. Okay Karacan – Fatih Çevik ‘Güzel Oyun’ olsun mu diye söylediler benimde çok hoşuma gitti ve başladık (Gülerek). 24 TV’de 95 bölüm yaptık ve birçok ödül aldık. Özellikle ‘Antalya Televizyon Ödüllerinde’ finale kalmamız çok önemliydi. TSYD’den birçok ödül aldık, köşe yazarları çok güzel tanımlamalarda bulundular çünkü Türkiye’de ezber bozma adına, yenilik getirme adına muhteşem bir program. Futbolun güzel taraflarını anlattık insanlarda bunu çok sevdi. Müziğiyle, metniyle, röportajlarıyla, montajlarıyla çok güzel program çıktı ortaya.
Evren Göz için ‘Güzel Oyun’ tek cümleyle neyi ifade ediyor?
Benim ikinci çocuğum gibi… 24 TV’de 95 bölümle ilk çocuğu büyüttük şimdi ikinci çocuk doğdu onu büyütmeye çalışıyoruz..
Güzel Oyun programı için belirlediğiniz konuk kriterleri var mı?
Sadece futbolcu olması gerekmiyor. Kenan Onuk, Orhan Ayhan, Alparslan Dikmen, Şenes Erzik belgeselleri yaptım. Futbolun içerisinden geçmesi önemli. Futbolcu odaklı başladık ama kıstas tamamen ‘futbola dokunması’.
Bu programdaki en büyük amacınız nedir?
Yurt dışına açılmaktı bunu Emre Mor ile gerçekleştirdik. Şunu da belirtelim programda formatı biraz daha genişletmek istiyoruz uluslararası çapta isimlerle de bir araya gelmek gibi hedeflerimiz var. Michal Owen, Buffon, Roberto Baccio gibi isimleri de programımızda ağırlayacağız.
Güzel Oyun programında yakında göreceğimiz isimler kimler ve içerik olarak değişiklikler olacak mı?
Burak Yılmaz, Emre Belözoğlu, Cüneyt Çakır… İçerik olarak ise örneğin;
- Beşiktaş’ın 100. Yıl Şampiyonluğu,
- Fenerbahçe’nin 2008’de yakaladığı çeyrek final,
- Galatasaray 88-89 Yarı finali ve UEFA Kupası Şampiyonluğu
- 2002 Dünya Kupası 3.lüğü
- Euro 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasında Milli Takımımızın başarısı
- Trabzonspor’un 1996 yılında Fenerbahçe’ye kaybedip şampiyonluğu kaybetmesi
- İstanbul semt takımlarının hikâyeleri…
Bu saymış olduğumuz hikâyelerin belgeselleri de olacak programda…
Son olarak sohbetimizi muhabir olmak isteyen adaylara tavsiyelerinizle sonlandırmak istiyorum…
Spor çok ilgi gören bir sektör ancak içerisinde alan çok dar. Arz ve talep arasında inanılmaz bir dengesizlik var. O yüzden bu sektöre girmek isteyen bir insan öncelikle bunu kabul etmesi gerekiyor. Ülkemizde her alanda gençlere çok az sorumluluk verildiği için girdikten sonra ’sabretmek’, ‘çok çalışmak’ ve ‘doğru insanlarla doğru yerde karşılaşmak’.
- Doğru spor servisleri
- Doğru ekip
- O ekip içerinde doğru görev tanımlaması
- Kişinin yeteneklerine göre görev verilmesi
- Verilen göreve ciddi şekilde sarılıp onu en iyi şekilde yerine getirme arzusu.
İnsanlar spor bölümünde çalışırken çok yıpranıyor çünkü saat yok. Haberde de öyledir, programda da öyledir ama sporda özellikle hafta sonunuz yok, herhangi bir izin konusunda dengesiz, sporda ani şeyler olur transfer haberleri hemen ona gitmeniz gerekir… İnanılmaz tempolu bu iş. Bu işi çok seven birinin yapabileceği bir iş… Eğer orta seviyede seviyorsanız ya da ben zorluğa gelemem diyorsanız hiş girmeyin. Ama bu zorlukları bilip insanların hobi olarak gördüğü oyunun içinde bir aktör olmak için bu meslek idealdir. Bu parlak durumun arkasında da çok acılar, çok sıkıntılar, çok büyük sonuçlar var… Bir haberi almak için saatlerce dil döktüğün, on saniyeyi yakalamak için on saat beklediğin olur… Dolaysıyla çok dengesiz, çok yorucu ama aynı anda da zevkli ve her yaptığınızda da yeni bir haber programı yaptığında kendini yenileye ve iyi hissettiren bir şey… Tavsiyem; ‘yılmamak’ ve ‘çalışmak’.
Saygılarımla…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
Mail: kaan.ilhan@abcspor.com
Twitter: @kaanilhan_