https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROLEAGUE’DE İLK YARININ PANORAMASI

Okunması Gerekenler

NBA’den sonra basketbol dünyasının en prestijli ligi olan Euroleague’in ilk yarısını geride bıraktık. 4 temsilcimizin de kıyasıya mücadele ettiği 15 maçlık periyotta bir çok önemli anektot çıktı ve bunları da anlık olarak sizlerle paylaşmıştım. Bu yazımda ise aslında bir nevi ilk yarının ödüllerini dağıtacağım. Hem takımlar hem de oyuncular bazında dikkat çeken performansları ve hayal kırıklıklarını gelin birlikte inceleyelim ve sınıflandıralım.

 

“En iyi takım – CSKA Moskova”

 

Son şampiyon CSKA Moskova yaz döneminde ana kadrosunu korumayı başardı ve nokta atışı takviyeler yaparak koç Itoudis yönetiminde 2016-17 sezonu için de yine en büyük şampiyonluk adayı haline geldi. Sezonun ilk maçlarından başlayarak ligi de domine ettiler zaten, ilk 12 maçta sadece 1 mağlubiyet aldılar. Sonrasında Teodosic ve De Colo’nun yaşadığı sakatlıklar artı yoğun tempoda meydana gelen konsantrasyon eksikliklerinin de etkisiyle son iki maçlarını kaybettiler. Ancak şuanda açık ara ligde takım oyununu sahaya en güzel yansıtan ekipler, makine düzeninde bir basketbol oynuyorlar. Takımda her oyuncu hazır durumda ve koç Itoudis tüm parçalardan en yüksek verimi almayı başarıyor şuana kadar. Ayrıca Yunan koçun Teodosic’i mental olarak da en üst seviyeye taşıdığını ve Sırp yıldızın kariyerinin en verimli, en olgun sezonunu geçirdiğini de belirtmek lazım. De Colo ve Teodosic liderliğinde ikinci yarıya da etkili bir giriş yaparak normal sezonu rahatlıkla ilk sırada bitireceklerini düşünüyorum.

 

Index rating: 97.07 (2.)

Sayı: 88.67 (1.)

Asist: 20.20 (1.)

3 sayı %: 42.73 (2.)

Serbest atış %: 79.94 (3.)

 

“Hayal kırıklığı yaratan takım – Maccabi Tel Aviv”

 

Geçen sezon aradığını bulamayan İsrail temsilcisi yaz döneminde ses getiren hamlelere imza atarak iddialı bir kadro kurmuştu. Yeni transferler Goudelock, Rudd, Seeley, Weems, Iverson, Miller ve Zirbes gibi yüksek kalitedeki isimleri görünce bir çok basketbolsever heyecanlanmış, yeni bir şampiyonluk adayı çıktı diye düşünmüştü. Ancak bu kadroyu Avrupa basketbolu ve Euroleague konusunda yeterli tecrübesi bulunmayan koç Edelstein’a emanet ettiler. Miller’ın sezon tam başlarken yaşadığı ciddi sakatlık, Weems’in kronik hale gelen sakatlıkları bir de koç ile takım arasındaki doku uyuşmazlığı üst üste gelince kötü bir başlangıç yaptılar. Sonrasında yardımcı koç Hadar’ı göreve getirdiler ama hatayı hatayla örtmeye çalıştılar diyebiliriz. Devam eden düşüşe dur demek için sezona Darüşşafaka Doğuş’un yardımcı koçu olarak başlayan aynı zamanda Letonya milli takımının da baş antrenörü olan Bagatskis’i göreve getirdiler. Miller sakatlıktan döndü ancak bu sefer de Zirbes sakat ve bir süredir faydalanamıyorlar ki oyuncunun da ikinci yarıda Milano forması giyebileceği söyleniyor. İlk yarıda kaliteli kadrosu ile büyük hayal kırıklığı yaratan Maccabi bakalım yeni koçu ile birlikte 2017 yılında 6 maçlık mağlubiyet serisine son verip, 14.sıradan yükselişe geçerek play-off potasına girebilecek mi?

 

 

“Sürpriz performans gösteren takım – Kızıl Yıldız”

 

Euroleague’in en düşük bütçeli takımı Kızıl Yıldız geçen sezon da koç Radonjic liderliğinde çok değerli ve kayda değer bir performans sergilemişti. Yaz döneminde iki önemli yıldızları Zirbes ve Miller’ı kaybetmeleri ve sonrasında yerlerini dolduramamış olmaları da bu sezon için beklentileri aşağı çekmişti. Ancak koç Radonjic ve ekibi yine şapkadan tavşan çıkardı. Geçen sezon Pana’daki performansının ardından “Euroleague uzunu değil” denen Kuzmic’i ligin en verimli oyuncularından biri yapan, evlere şenlik savunması ile eleştiri odağı olan Bjelica’yı bir görev adamı haline getiren, kariyeri boyunca sıradan bir oyuncu olan Simonovic’i takımın lideri yapan ve Jovic’e direksiyonu emanet ederek Sırp guardı yıldızlaştıran koç Radonjic’in sistemi alkışları fazlasıyla hakediyor. Tabi Kombank Arena’daki harika atmosferi oluşturan Kızıl Yıldız taraftarına da ayrı bir parantez açmak lazım, Sırp basketbol severler evlerini Euroleague’in en zorlu deplasmanı haline getirdiler. Şuanda 7 galibiyetle 8.sıradalar ve Kombank Arena’da oynadıkları son iki maçta en büyük şampiyonluk adaylarından Real Madrid ve CSKA Moskova’yı elleri boş gönderdiler.

 

“En iyi koç – Sito Alonso (Baskonia)”

 

2012 yılında Gipuzkoa’nın başında İspanya’da yılın koçu seçilen ve geçtiğimiz iki sezon Bilbao ile istikrarlı bir performans sergileyen 41 yaşındaki İspanyol koç ilk kez yer aldığı Euroleague arenasında Baskonia’nın başında sınavı geçmeyi başardı, Liga Endesa’nın ardından Avrupa’nın zirvesideki organizasyonunda da kendisini kanıtladı. Geçtiğimiz sezonun en tatlı sürprizi olan ve Final Four’a yeniden dönen Baskonia’nın bu başarısındaki en temel 3 yıldızı James, Adams ile Bourousis takımdan yazın ayrılmıştı ve onlar da bu yaz koç Alonso liderliğinde yeniden yapılanmaya gittiler. İspanyol koç Larkin-Beaubois guard ikilisi ile aslında geçen sezonki Baskonia temposunu korumayı sürdürdü ki bu yüksek tempoda Blazic de çok faydalı bir oyuncuya dönüştü. Koç Alonso müzmin sakat Bargnani’den fazla faydalanamamasına rağmen onun yokluğunda genç Alman Voigtmann’ı çok verimli kullandı. Ayrıca Shengelia, Hanga ve Tillie gibi 3 savaşçıyla da savunmada rakiplerinin hayli canını sıkan bir ekip oluşturdu. Savunmadaki performansının yanında Shengelia koç Alonso’nun sisteminde hücumda da çok değerli parçaya dönüştü. Şuanda Euroleague’de en değerli çok yönlü oyuncularından biri ve rakip savunmaların en çok eşleşme problemi yaşadığı isimlerden biri. Genç Diop da atletizmi ile kenardan gelerek bu savunmaya değerli bir takviye sağladı. Özetle koç Alonso ilk Euroleague sezonunda neredeyse sıfırdan yarattığı ve her bireyinden %100’e yakın katkı aldığı takımı ile istikrarı yakalamış durumda. Aldıkları 10 galibiyet ile 4.sıradalar ve ikinci yarı öncesi Final Four’un en önemli adaylarından biri konumundalar.

 

“MVP – Keith Langford (Unics Kazan)”

 

33 yaşındaki Amerikalı skorerin ismi transfer döneminde bir çok takımla anıldı ama o yine Rusya’da kalmayı ve Unics Kazan forması ile yola devam etmeyi tercih etti. Bu sezona bomba gibi başladı ve aynı hızla da devam etti. Elbette her maçta takımını tek başına sırtlamakta zorlandı fakat alınan 6 galibiyetin 5’ine imzasını attığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle ilk yarının son iki maçında oyunu tamamen domine etti ve adeta tek başına galibiyetleri söküp aldı takımı adına. Bu performanslarının karşılığını da aldı ve son 2 haftanın en değerli oyuncusu seçildi. Daha önce 5. haftada da bu ödülü alan Langford ilk yarı geride kalırken haftanın MVP’si ödülünü 3 kere kazanabilen tek oyuncuydu. Sertleşen Avrupa basketbolunda salt yetenek diyebileceğimiz ve birebirde bu kadar dominant olan çok az oyuncu kaldı. İlk yarıda sayı ve verimlilik puanı ortalamalarında zirvede olan Langford’u ipek kumaşlara sarıp saklamalıyız, onu izlemek gerçekten müthiş bir keyif. İşte ilk yarının ardından yakaladığı muazzam istatistikler:

 

24.1 sayı, %46.2 2 sayılık atış, %42.3 3 sayılık atış, %86.2 serbest atış, 3.9 ribaund, 3.9 asist, 2 top kaybı ve 25.5 verimlilik puanı.

 

“En iyi beş”

 

Milos Teodosic (PG-CSKA Moskova): 17.7 sayı, 2.2 ribaund, 7.8 asist, 18.5 verimlilik

Keith Langford (SG-Unics Kazan): 24.1 sayı, 3.9 ribaund, 3.9 asist, 25.5 verimlilik

Will Clyburn (F-Darüşşafaka Doğuş): 13.5 sayı, 5.2 ribaund, 1.2 asist, 12.9 verimlilik

Nicolo Melli (PF-Brose Bamberg): 12.9 sayı, 8.0 ribaund, 2.3 asist, 19.6 verimlilik

Ekpe Udoh (C-Fenerbahçe): 11.6 sayı, 7.8 ribaund, 1.8 asist, 19.5 verimlilik

 

“En iyi 2.beş”

 

Nick Calathes (PG-Panathinaikos): 14.2 sayı, 5.0 ribaund, 6.8 asist, 19.1 verimlilik

Sergio Llull (G-Real Madrid): 17.9 sayı, 1.9 ribaund, 5.9 asist, 17.6 verimlilik

Tyler Honeycutt (F-Anadolu Efes): 9.3 sayı, 8.1 ribaund, 2.5 asist, 15.0 verimlilik

Chris Singleton (F-Panathinaikos): 11.9 sayı, 6.1 ribaund, 1.3 asist, 16.3 verimlilik

Johannes Voigtmann (C-Baskonia): 11.4 sayı, 7.1 ribaund, 1.4 asist, 16.5 verimlilik

 

“Yükselen yıldız – Luka Doncic (Real Madrid)”

 

Sezon başında Rodriguez’in NBA yolunu tutmasının ardından herkes Real Madrid’den oyun kurucu pozisyonu için flaş bir transfer bekliyordu. Ancak koç Laso ve yönetim 17 yaşındaki genç Sloven Doncic’i Euroleague sahnesine çıkarma kararı verdiler. Aslında yıllardır alt yapılarda adından sıkça söz ettiriyordu ama Real gibi şampiyonluk adayı olan bir takımın yükünü kaldırabilecek miydi, büyük bir soru işaretiydi. Doncic süre almaya başladığı ilk maçtan itibaren bu soru işaretlerini tek hamlede sildi attı. Müthiş saha görüşü, özgüveni, dribbling üstü şutları ve atletik olmamasına rağmen 2.01 metre olan boyunun da avantajıyla yaptığı dengeli penetreler sayesinde Euroleague’in en değerli oyun kurucuları arasında yerini almayı başardı ilk yarıda. Henüz 17 yaşında olmasına rağmen 30 yaşındaki bir oyun kurucunun olgunluğuna sahip olan Doncic, Llull’un olmadığı maçlarda takımın liderliğini de üstlendi ve bunu da hakkıyla yerine getirdi. NBA’e ne zaman gider bilinmez ama Avrupa basketbolu Diamantidis-Bodiroga karışımı olan yeni yıldızını buldu diyebiliriz. İşte ilk yarının ardından yakaladığı istatistikler:

 

10 maçta ilk beş başladı, ortalama 17:26 dakika sahada kaldı, 8.0 sayı, %52.8 2 sayı, %41.9 3 sayı, %90.3 faul atışı, 3.5 ribaund, 3.3 asist, 11.3 verimlilik.

 

“En çok gelişim gösteren oyuncu – Johannes Voigtmann (Baskonia)”

 

24 yaşındaki genç pivot geçen sezon Avrupa’nın 3.kupası olan FIBA Europe Cup’da Frankfurt ile şampiyonluğa ulaşmıştı. Bu yaz Baskonia tarafından transfer edilirken takımın ikinci hatta üçüncü uzunu olarak düşünülmüş ve ileriye dönük bir yatırım olarak sınıflandırılmıştı. Ancak Bargnani’nin bitmek tükenmek bilmeyen sakatlıklarının ardından birden bire kendisini Euroleague’in zirve kovalayan takımlarından birinde ilk beş uzunu olarak buldu genç Alman. Bir pivota göre çok yumuşak olan bilekleri, saha görüşü, pas yeteneği ve olgun basketbolu ile ne kadar özel bir oyuncu olduğunu herkese göstermiş oldu. Topu yere çok az vurarak oynaması ve dış şut tehdidinin de bulunması ile birlikte topun değerini iyi bilen bir uzun, bunun yanında pas yeteneği sayesinde alçak postta oyun kurmanıza da imkan tanıyor. Belki çok atletik değil ama pozisyon bilgisi ve güçlü fiziği sayesinde her iki pota altında da ribaundlarda etkili olan bir isim. Her geçen gün kendini geliştirmeye devam eden yetenekli uzunun ismini yakında NBA takımları ile beraber de duyabiliriz. İşte ilk yarının ardından yakaladığı istatistikler:

 

10 maçta ilk beş başladı ve ortalama 24:37 dakika sahada kaldı, 11.4 sayı, %64.0 2 sayı, %35.9 3 sayı, 7.1 ribaund, 1.4 asist, 16.5 verimlilik.

 

“En iyi çaylak-Will Clyburn (Darüşşafaka Doğuş)”

 

Geçen sezon Avrupa’nın vasat liglerinden İsrail Winner Lig’de düşme potasına yakın takımlardan biri olan Hapoel Holon forması ile sayı kralı olan Will Clyburn aslında bir çok takımın dikkatini çekmişti. Ama 26 yaşında olmasına rağmen Avrupa’nın elit liglerinde tecrübesi olmaması onun küçük takımların büyük oyuncusu olarak adlandırılmasına neden olmuştu. Temsilcimiz Daçka ve koç Blatt ise Clyburn’deki kaliteli kumaşı gördü ve belki de risk alarak onu kadroya kattı. Atletik yetenekleri, çabuk ilk adımı, deliciliği ve açık alandaki etkinliği ile Darüşşafaka Doğuş’u bir çok maçta hücumda taşıyan isim oldu. Özellikle sıkışan yarı saha hücumlarında sürekli dikine oynaması ile takımına çeşitlilik sağladı. Aynı zamanda hücumdaki yeteneklerinin yanı sıra daha önce kariyerinde göstermediği bir yönünü de gördük, şuanda ligin en değerli savunmacılarından biri. 1,2,3,4 numaraların tamamını tutabiliyor ve uzun kolları artı atletik özellikleri ile hücumcuların eşleşmekten en çok çekindiği isimlerden biri oldu. İşte ilk yarının ardından istatistikleri:

 

13.5 sayı, %47.9 2 sayı, %38.7 3 sayı, %71.8 serbest atış, 5.2 ribaund, 1.2 asist

 

“Hayal kırıklığı yaratan yıldız-Alessandro Gentile (Milano)”

 

Bu sezon bütçesini yükselten ve koç Repesa yönetiminde kaliteli bir kadro kuran Milano yaz döneminde adı NBA takımları ve Barcelona ile de anılan kaptan Gentile’yi de kadrolarında tutmayı başarmışlardı. Ancak İtalyan oyuncu kendisinden beklenen performansın aksine yaşadığı sakatlıklar ve koç Repesa ile arasındaki uyumsuzluklarla daha çok ön plana çıktı. Geçen sezon takımın lideriyken birden bire takımda istenmeyen adam haline gelmesinin de aslında temel nedenleri bunlardı. Milano takım olarak onun sahada olmadığı maçlarda daha iyi bir performans sergiliyordu. İtalyan forvet şahsi oyunu ve hırçın yapısı ile takıma zarar vermeye başlamıştı. Milano yönetimi bu duruma daha fazla seyirci kalamadı ve ilk yarının bitmesine 2 maç kala onu Panathinaikos’a kiraladı, kurallar gereği ikinci yarıda yeni takımı ile süre almaya başlayabilecek. Gentile’nin Milano ile 2018 yazına kadar geçerli bir kontratı var, bakalım ikinci yarıda Pana forması ile neler yapacak ve sezon sonunda Milano ile ne tarz bir anlaşmaya gidecekler. İşte İtalyan yıldızın hayal kırıklığı yaratan ilk yarı performansı:

 

15 maçtan sadece 9 tanesinde forma giyebildi ve ortalama 22.3 dakika sahada kaldı, 10.8 sayı, %50.7 2 sayı, %21.4 3 sayı, %56.3 serbest atış, 3.0 ribaund, 2.4 asist, 9.4 verimlilik.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Mail: fersu77@abcspor.com

Twitter: @fersudeniz

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular