Türkiye 61-41 Karadağ: Maça, genel alışkanlığımızın aksine, gayet iyi başladık. Hücumda kısalarımıza rakip savunmadan görece az baskı gelince, yaratıcılık ve yüksek isabet oranı konusunda sıkıntı yaşamadık. Işıl (i.y. 5 asist), Sanders ve Nevriye ile akıllıca oynadık ve gereken her adımı atmayı başardık. Gelgelelim, savunmada canına okuduğumuz Karadağ’ın bizim karşımızda düştüğü vaziyet, takım kalitesi göz önüne alındığıda, normal değildi; yani, elbet toparlanıp bize yetişeceklerdi. Gerçekten de, 2. çeyreğin sonlarına doğru onlar da savunmalarını sertleştirip bizim hücumlarımızı zorlaştırdılar, ayrıca birkaç kritik pozisyonu sayıya çevirmeyi başardılar. Rakibin top kayıpları üzerinden bulduğumuz hızlı hücum sayılarımızdan mahrum kalınca da, sete set hücumlarda klasik sıkıntılarımızı yaşadık. Lakin direncimizi yitirmeden, grubun bizim için bu en kritik olan maçının ilk yarısını önde bitirdik.
İkinci yarıya ise, yine ilk yarıdaki gibi biz muhteşem başladık. Nevriye’nin rakip pota altında kaçan bir hücumdan sonra Vujovic’in elinden topu söküp alarak bulduğu sayının da gösterdiği gibi, azmimizi hiç düşürmedik ve ilk 6 dakika sonunda 15 sayılık farkı yakaladık. Göz açıp kapayana dek de rakibe 16 top kaybı yaptırmış olduk. Daha sonrasında da bu oyunumuzu devam ettirip 3. çeyrek bitiminde 20 sayılık farka ulaştık. Son periyodun ilk 4 dakikasında hiç sayı yemedik. Ardından Skerovic’in yerine Aleksic’in hücumları yönlendirmesiyle Karadağ biraz toparlansa da, biz kalan bölümde bilhassa Tuğçe ve Sanders ile aynı etkimizi sürdürmeyi başardık. Maçı da 62-41 kazanmasını bildik.
Hem turnuvanın 3. en skorer ekibi olan Karadağ’ı (maç başına ort. 75 sayı atıyorlardı) sadece 41 sayıda tutmamızın, hem de 20 sayılık bir farkla maçı kazanabilmemizin, kanımca başat anahtarı, KONSANTRASYON‘du. Uzun yıllardır ilk kez oyun konsantrasyonumuzun 40 dakika boyunca hiç düşmeden sürdüğünü seyrettik. Bu konsantrasyon, bizim yıllardır özlemini çektiğimiz her şeyi bize kazandırabilecek o tek eksik parçamız. Devamının gelmesi halinde, her şey bambaşka olur. Fakat biraz da gerçekçi konuşmak gerekirse, bunun 3/4’ü kadar konsantrasyonu her maça yayabilsek, ve bir şeyler yapmak için ille de 5-10 sayı geri düşmeyi beklemesek, bize kafi.
Biz çok iyi bir günümüzdeydik, hem hücumda hem de savunmada hep istediklerimizi sahaya yansıtmayı başardık. Karadağ ise çok kötü bir günündeydi ve bir de üzerine bizim en iyi günlerimizden birisine denk gelerek hezimete uğradı. Maçın özeti böyle. Perilerimiz’de, Nevriye’nin düşük isabet yüzdesi (7/17 ile 18s 5r 2tç), genel oyunumuz ve Nevriye’nin sahadaki dominantlığı sayesinde göze çarpmadı. Nevriye’nin haricinde Sanders (15s 6r 3tç 2b), Işıl (11s 7r 7a), benchten gelen Şaziye (5s), Birsel (4s 4r 3a), Bahar (3s 5r 2tç), Olcay (4s 2a) ve bilhassa da Tuğçe (3s, 2’si hücumdan olmak üzere 5r), ellerinden gelenin en iyisiyle galibiyete katkıda bulundular. Karadağ’da ise çift haneleri gören oyuncu olmazken, Aleksic 7 sayı ile en skorer isim oldu; Perovanovic (ayrıca 5r), Skerovic (ayrıca 4r 4a) ve Jovanovic (ayırca 4r) de 5’er sayı ürettiler. Karadağ, maç toplamında 17 top kaybı yaparak adeta kendi sonunu hazırladı. Biz ise, gruptan çıkma yolunda en ciddi rakibimizi alaşağı ettik. Perilier’i tebrik ederiz.
Çek Cumhuriyeti 73-70 Belarus: Esasen her iki takım da oldukça durağan başladı maça. Taraflar ilk çeyrek boyunca adeta her pozisyonu sayı bulmak için değil, birbirlerinin gücünü ölçüp biçmek için kullandılar. Bu yüzden de skor hep dengede gitti ve büyük farklar yaşanmadı. Çekler ilk yarıda Elhotova (i.y. 12s) – Vesela (i.y. 7s 7r) ikilisiyle bastırırken, Belarus onlara Harding (i.y. 13s) ve Leuchanka (i.y. 8s 8r) ile yanıt verdi. Çekler’in en büyük sıkıntısı, Vesela’nın Leuchanka ve Verameyenka’yı durdurabilmek adına daha ilk yarıdan 3 faul almış olması. Gariptir ki, ilk yarıda ne seyrettiysek, ikinci yarıda da hemen hemen aynı şeyleri seyrettik. Bir yanda Elhotova ve Bartelova, diğer yanda da Harding ve Leuchanka takımlarını uzun süre taşıdılar.
Gelgelelim, bu sefer yarım vites önde olan taraf, Çekler’di. Onlar da bizim gibi gayet iyi bir günlerindeydiler. Sonlara doğru Snytsina ve Harding de devreye girmese, Belarus ateş çemberine düşüyordu. Tam Harding’in hızlı hücumda bulduğu üçlükle maç 70-70’e gelmişken, Hanusova son saniyede bir üçlük yasladı Belarus potasına ve bu sayede çekler maçı kazanıp günün en büyük sürprizine imza attılar. İşte şimdi, grup çok fena karışacak… Çekler’de Elhotova 25 sayı 4 ribaunt 2 asist ile takımın yıldızı olurken, her ikisi de ikinci yarıda devreye giren Hanusova (11s 6r) ve Burgrova (12s 4r) da o’nun en büyük yardımcıları oldular. Çek Cumhuriyeti’nde ayrıca Vesela 7 sayı 8 ribaunt, Bortelova 7 sayı 3 asist, Bartonova 5 sayı 5 asist, Stejskalova da 4 sayı ile mücadele etti. Belarus cephesinde ise Harding 25 sayı 4 ribaunt ile takımın en skoreri olurken, Leuchanka 19 sayı 12 ribaunt 2 asist kaydetti, Verameyenka 9 sayı 2 ribaunt 2 asist, Snytsina 10 sayı 3 ribaunt 2 asist, Likhtarovich de 5 sayı 2 ribauntluk katkı verdiler. Belarus’ta günün hayal kırıklığı ise, alıştığımız bench katkısından uzak kalan Papova oldu (0s 5r).
Yunanistan 42-50 Fransa: Fransa, Gruda – Dumerc ikilisiyle ilk periyotta rakibine eser miktarda üstünlük kurunca, yedek kadroya dönüp rotasyona gitti ve Yunanlılar’a gün doğdu. Kadro kalitesi bakımından Fransa’dan 3 gömlek aşağıda olmalarına rağmen Yunanlılar mücadelecilikleriyle ikinci çeyrekte kolay lokma olmadıklarını gösterdiler. Daha da ötesinde, şanssız ıskalar olmasa, farkı 5’e kadar indirmişlerdi. İlk yarıda Sotiriu suskunken, Spanou ve Dimitrakou bayrağı taşıyıp azmettiler. Fransa’da ise ilk yarıda as kadrodan Gruda ve Dumerc, benchten ise Salagnac ve Skrela çok etkili oldular. Fransa, grup maçlarındaki tedirginliğini ikinci periyotta bir kez daha gözler önüne sundu. Sanki, Miyem sakatken, Ndongue ve Gomis de turnuvada yokken daha mı bir kırılganlar, ne? Acaba bu yüzden mi ilk yarı sadece 16-25 bitti?
Üçüncü çeyrek boyunca, Yunanistan ne kadar inatçı bir savunma takımı olduğunu ortaya koydu ve farkı 4 sayıya kadar indirmeyi başardı. İşler ciddiye binince Fransa as oyuncularına döndü belki, fakat Chatzinikolaou ile benchten gelen sürpriz katkı sayesinde, “Atamıyorsan, attırma!” diyen Yunanistan hiç geri adım atmadı. Böyle böyle, son periyodun başında 36-36’lık beraberliği yakalamayı başardılar. Daha sonrasında ise Sandrine Gruda faktörü devreye girdi ve Fransa kendisine yetecek kadarını elde etmesini bildi. Taktik harbi şeklinde geçen son beş dakika sonunda Yunanlılar, rakibin kalitesinden ötürü değil, lider oyuncu ve tecrübe eksiğinden dolayı, işin sonunu getiremediler.
Fransa’da hakemlere bol bol itirazın dışında, Gruda (12s 6r), Dumerc (10s 5r 5a), Salagnac (12s 2r) ve Skrela (9s 6r) da galibiyette pay sahibi oldular. Yunanistan’da ise Dimitrakou 16 sayı 6 ribauntla maçın en skoreri olurken, asıl katkısını savunmada veren Kaltsidou 8 sayı 6 ribaunt, Spanou 5 sayı 8 ribaunt 2 asist, benchten gelen Chatzinikolaou da 7 sayı 6 ribaunt ve 2 asistle oynadı. 5 faul alan Sotiriu (3s) ve Lymoura (3s 2r 2a) ise oyunun sadece müdafaa kısmında etkili olabilirdiler. O bu değil de, Fransa’nın şu “kısır” halini seyderken, hepimizin aklında şu cümle canlandı: “Yunanistan karşısında aciz duruma düşen şu Fransa, artık dev falan değil. Geçen sene yaptığımız gibi, biz bu Fransa’yı da yeriz yutarız evelallah!”
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc