Eveet, iyiysiyle kötüsüyle, geldi çattı yarı finaller… Tabi bir de, bu turnuvadan Olimpiyatlar’a gidecek 5. takımı belirleme yolunda hayati önem taşıyan minik klasman maçları var karşımızda (Bilgi olarak verelim: ilk klasman maçlarını yayıncı kuruluş bizlere sunmayacak, 5.-6.’lık ve 7.-8.lik maçlarını ise yarın seyredebileceğiz. Yarı finaller ise, bugün ve yarın saat 22.00’de oynanacak). Yarı finallere kısa kısa, klasman müsabakalarına ise epey kısa bir biçimde göz atmanın zamanıdır:
KLASMAN MAÇLARI (PERŞEMBE)
Yunanistan – Letonya: Yunanistan’ın yaşadığı hayal kırıklığı dillere destan olmalı. Organize basketbolun bu kadar çabuk pes etmesi, hele de bu kadar iyi bir sisteme ve doğru parçalara karşın İspanya gibi ite kaka oynayan bir ekibe karşı işlememesi, herhalde koç Katsikaris ve VaSpa’nın uyumsuzluğundan başka sebeplere de dayanıyor olmalı. Şahsen ben bunu, Katsikaris tarafından kenarda unutuldukça köhneyen rol oyuncularına ve K-Pap gibi NBA oyuncularına bağlıyorum. Onların oyuna hiç dahil edilmemesi, takımın bir parçasıymış gibi hissettirilmemeleri, öyle sanıyorum ki tüm mental kuvvetlerini almış götürmüş. Hele ki K-Pap gibi hem üst düzey bir savunmacı hem de birinci sınıf bir dış şut makinesi olan NBA patentli bir isme biraz daha saygı gösterilmesi gerekirdi. Vincent Collet, Sergio Scariolo, Simone Pianigiani ve Katsikaris; hepsi, takımlarını iyi yerlere getirseler de, yine de eleştiri yağmurundan kaçamıyorlar. Bir tek Sırp koç Djordjevic’in keyfi tıkırında, çünkü doğru basketbol oynatıyor. Peki, bu maçta Letonya neler yapabilir? İş, sadece turnuvanın sıralamasını belli edecek formalite maçları olmaktan çıkıp, Olimpiyatlar’ı yakından ilgilendirir hale gelince, Çekler gibi Letonyalılar’ın da ağzı sulanıyordur elbette. Fakat, gerek pota altında, gerekse de üç sayı gerisinden veya orta mesafeden, veyahut da penetre üzerinden, hangi istikrarla Yunanlılar’a karşı etkili olabilirler ki? Yine Olimpiyat meselesinden ötürü, Yunanistan rakibini parçalamayı bile göze alıp, maçı kazanmak adına her şeyi yapacaktır. Yoksa, bu noktadan sonrası onlar için önemli olmazdı; “ya madalya, ya hiç” sloganı, onlar için aslen daha uygun. Burada kilit oyuncular, Koufos, Calathes ve (oynatılırsa) K-Pap. Antetokounmpo’nun da tek başına Berzins, Freimanis, Mejeris ve Meiers’e kabus yaşatacağına inanıyorum. Bol bol faul aldıracaktır bu sistemle ve bu eşleşmede rakiplerine.
Tahmin: Yunanistan, az farkla kazanır. Az farkla olmasının sebebi, asıl güçlerini bir sonraki maça, yani yarına saklayıp, “az ama öz olsun” mantığıyla kazanmayı tercih edecek olmalarıdır.
İtalya – Çek Cumhuriyeti: İtalya, 2013’teki turnuvada, klasman maçlarını hiç ciddiye almamış, Ukrayna karşısında gerçek kalitesini sergilemediği için de, 2014 Dünya Şampiyonası’na doğrudan katılma hakkını kaybetmişti. Çekler ise, eleme-sıralama fark etmeksizin, hep aynı grafikte ve ciddiyette oynayan türde bir takım. İşin ucunda Dünya Şampiyonası değil, Olimpiyatlar var. İtalya, her ne kadar dev bir moral bozukluğu ile bu maçı oynayacaksa da, oyuncular ümidini yitirmedikçe bu maçın favorisi olmayı sürdürecek. Bu açıdan Çekler’in, Schilb dahil muhakkak o 3. yıldız oyuncuyu bulup, Satoransky ve Vesely’ye “wingman” yardımı sağlamaları gerekiyor. Bu maçta Çekler’in anahtar noktası, Benda, Jelinek, Pumprla ve Welsch olacaktır; en ilginç püf noktası ise, eğer maç son çeyreğe kadar ortada sürerse ve Çekler eğer rakiplerini son periyotta “uyurken” yakalayıp bir seri bulurlarsa, İtalya’nın katiyen geri dönemeyecek olmasıdır. Bu yüzden İtalyanlar’ın 40 dakika aynı konsantrasyonla oynayıp, oyunu Cinciarini’den kurması ve Bargnani’nin Vesely’yi mümkününce hücumda pota altından uzaklaştırması icap edecektir. Anahtar oyuncu, Aradori, Cinciarini ve Cusin’dir. Vesely’yi savunma adına, Melli’den büyük bir gayret görebiliriz.
Tahmin: Son periyotta bir uyurgezerlik dönemi yaşamadığı sürece, İtalya kazanır. Dünya Şampiyonası ilgilerini çekmemişti, ama Olimpiyatlar muhakkak ilgilerini çekecektir.
YARI FİNALLER:
(PERŞEMBE)
İSPANYA – FRANSA: Hey ki ne hey! Son iki Eurobasket’te ve bir Dünya Şampiyonası’nda bu iki rakip birbirlerinin sürekli canına okudu. Evvela 2011’de finalde İspanya güldü, ardından 2013 yarı finalinde Fransa, Tony Parker’ın süperasker serumu yutması sayesinde maçı uzatmaya götürüp kazandı, daha sonra da altın madalyaya uzandı. Ama asıl “çarpışma”, geçen seneki Dünya Şampiyonası’nda yaşandı; evvela gruplarda İspanya’ya farklı yenilen Fransa, çeyrek finalde intikamını çok çok acı bir şekilde, hem de Parker ve Ajinca yokken alıp, madalyaya doğru yürüdü ve şampiyonanın favorisi İspanya’yı, olası (ve beklenen) o dev ABD – İspanya kapışmasından alıkoydu. Burada, yani serinin son halkasında da, vaziyetler alındı, işler karışacak. Pota altında Gobert ve Lauvergne geçen sene Gasol biraderlere iyi direnmişlerdi, ve bu sene Marc Gasol karşılarına çıkmayacak, gün geçtikçe ilahlaşan ağabey Pau ise hırızması çıkmış bir şekilde maça gelecek. Yani, hem içeriden hem dışarıdan, müdafaada ve hücumda Gasol’ü kafi miktarda yoracak silahlara sahip Fransa. Bu konuda, halen asıl kalitesinde oynayamayan Mirotic’in artık bir sıçrama yapması ve yükü Gasol’den alması şart. İki büyük ve birbirine zıt kurt oyuncu profiline sahne olacak Diaw – Reyes eşleşmesinin çok zevkli geçeceği aşikar. Dışarıda Rudy ve San Emeterio’nun Batum’u kapatacağını, Llull’ün de sert savunmasıyla De Colo’ya ızdırap vereceğini öngörebiliriz, fakat benzeri durumlar, İspanya hücumdayken de geçerli olacak. Gelabale ile de Claver birbirlerini nötr hale getiriyor. Peki, Fournier’yi Ribas, Ribas’ı da Fournier durdurabilir mi? Sanmıyorum. Parker’ın da, ayakları yavaşladığı için S-Rod karşısında herhangi bir avantajı yok; fakat S-Rod’un hırçın ve delici penetrelerine, savunma sevmez Parker pek bir deva olamayacaktır. Dolayısıyla, anahtar eşleşme, 1 ve 2 numaraları işaret ediyor. Buralarda her iki takım adına da, penetre üzerinden oynanacak ikili ve üçlü oyunlar, hatta üçgen hücumlar, hem değişmeli alan savunmasını, hem de adam adama müdafaayı yerle yeksan eyleyecektir. Takımlar 1 kişi sabit 4’lü alan savunması veya 1-3-1 esnek alan savunması deneyebilirler çare olarak. Batum’un çok ıskalayacağını düşünürsek, İspanya dış atışlarda ön planda. Maç genelinde düşük skor ve bol ıska beklediğim gibi, bol bol serbest atış da göreceğimizi düşünüyorum. Maçın jokeri, İspanya adına Claver, S-Rod, Ribas ve Mirotic, Fransa adına ise Kahudi, Pietrus ve Fournier olacaktır. Püf noktası belli: faul problemine erken giren, kaybeder. Yarı sahayı geçtikten sonra ekseriyetle top kaybeden, maçı da kaybeder.
Tahmin: Az faul yapan, az faul atışı kaçıran ve az top kaybeden, kazanır. Burada İspanya’yı bir miktar daha şanslı addediyorum.
(CUMA)
LİTVANYA – SIRBİSTAN: Kazanmayı bilen iki ekol ülke ile karşı karşıyayız. Turnuva formatı gereği, bu iki kadro, temellerinin atıldığı ve numunelerinin sergilendiği 2014 Dünya Şampiyonası’nda hiç kapışamadı. Kısmet, bugüne imiş. Sırplar, bugüne dek, yaptıkları işi hep en doğru sistemle, rotasyonla ve oyuncularla yaptı. Her oyuncunun bu takımda bir önemi, görevi ve sorumluluğu var. Herkes işin içinde olduğu için (Yunanistan ve İtalya’nın aksine), rotasyondaki tüm oyuncular çok daha motive ve konsantre olarak maçlara çıkıyorlar. Litvanya’da da üç aşağı beş yukarı aynı şeyler geçerli, fakat kim ne derse desin, Valanciunas’ın devleştiği ikili oyunlar, pick&roll’lar olmadığı sürece, Litvanya oyun kurucuları “oyun kurmakta” ve pas trafiğinde çok kötüler. Kalnietis ve Seibutis, Maciulis ve Valanciunas onların defolarını bile örtebilecek kadar üstün oynadıkları için henüz rotasyondan kesik yemediler veya günah keçisi ilan edilmediler. Her iki oyuncu da o kadar kalburüstü isimlerdi ki, Kalnietis 2013’te Kleiza ile beraber ekibini gümüş madalyaya, Seibutis de o’nun yokluğunda 2014’te takımını 4.lüğe taşıyan başat etken olmuştu. Düşüş, gerçekten inanılmaz. Maciulis’in Kalinic ile, Seibutis’in Markovic ile yaşayacağı eşleşmeler çok seyir zevki içerecektir; 4 numarada da Jankunas’ın fırsatçılığı, karşısında Bjelica’nın profesörlüğünü ve Erceg’in dış şut katkısını bulunca, her iki tarafın da işin savunma yönünde bocalayacağını düşünmekteyim. Gelgelelim, asıl mevzu, 1 ve 5 eşleşmelerinde. Raduljica da dahil, Sırplar’ın Valanciunas’ı durdurabilme adına güzel söz söyleyecek bir pivotu yok. Raduljica elbet faul problemine girecektir, hücumda ise oyun kurucularının ve ribauntların yardımıyla yine çift haneleri görecektir; fakat o yokken, Kuzmic veya Milutinov gibi isimler Valanciunas’a faul yapmaktan başka bir şeye yaramazlar; Çek maçındaki sistem tekrarlanırsa da, iki adet 4 numaranın (Erceg ve Bjelica), hakiki bir eski usul pivot olan Valanciunas’a verebilecek hiçbir cevabı olamaz. O yüzden, iş, Valanciunas’a mümkününce faul aldırmaktan geçiyor. Bu da, ara pasları atanların, yani Teodosic, Markovic, Kalinic ve Bjelica’nın işi. Onlar ne kadar pota altını ve boyalı alana cut yapacak adamı beslerlerse, Jankunas ve Valanciunas da bir o kadar faul alırlar. Valanciunas yokken, Kavaliauskas da Javtokas da anca savunmada rakibe sertlik gösterebilirler, hepsi bu.
Tabi bir de oyun kurucu eşleşmeleri var. Teo-Nedovic-Bogdanovic üçlüsü, Seibutis ve Kalnietis’i, oyunun her iki tarafında da, yer bitirir. Hem diri kalmak hem de performansı düşürmemek adına, Sırplar’ın 1 numarayı alternatifler arasında paylatırma lüksü bol, fakat Litvanya, kadro açısından 1 numarada Kalnietis’e, iki numarada ise Seibutis’e “mahkum”. Zaten, Sırplar bol faul aldırtıp onların verimlerini düşürmeyi de amaçlayacaklardır. Djordjevic bu konuda Kazlauskas’a iyi bir ders verecek gibi duruyor. Dış atış jokeri olarak da Milaknis ve Milosavljevic göze çarpıyor, ama orada şartlar eşit. Demek ki, rakibin 1 numaradaki üstünlüğünü, 5 numaradaki zaafına uydurabilmek adına, Maciulis’in, Gürcüler karşısında göstere göstere, İtalya önünde ise çaktırmadan yaptığı muhteşem katkıyı yinelemesi, Valanciunas’ın da 25s-10r ekseninde oynayıp Kalnietis ve Seibutis’in hanesine bol asist yazdırmayı sürdürmesi lazım. Tabi devamında, Kuzminskas’ın benchten gelip Kalinic ve Bjelica gibi isimlere penetrelerle, sertlikle ve atletizmle dert olması icap edecek. Kolay değil. Teodosic son çeyrekte saçmalamaz, tercih hataları yapmaz, faul problemine girmez ve az top kaybederse, Sırplar rakibine şans tanımazlar.
Tahmin: Sırplar kazanır. Teodosic, Nedovic ve Bogdanovic kilit isimler. Karşı tarafta ise tüm yük Maciulis ve Valanciunas’a kalacak yine. Burada Kuzminskas ve Milaknis’i X-Faktör olarak düşünebiliriz.
Herkese iyi seyirler; madalyalara 1 kaldı…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc