https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ER MEYDANINA HİLAL VE AHMER DAMGASI (EUROLEAGUE VE FB ÜLKER)

Okunması Gerekenler

efe resimOnca hayal, onca yatırım, onca hata, onca ders…

 

2002’den beri kulüpler düzeyinde göremediğimiz bir başarıyı görmek içindir hepsi..

 

Hedef, Avrupa’nın bir numaralı er meydanında, en büyük dört takımdan biri olmayı becermek ve bu mertebeyi kaybetmemek…

 

Bu yolda, pek çok koç, oyuncu ve yönetim heba edildi, mağlup oldu.

 

Bu yüzden, gözler artık en muteber isimlere çevrildi ki, zaten oluk oluk akmakta olan bütçeler, nihayet başarıya tahvil edilebilsin.

 

ivkovic obradovicObradovic’i Panathinaikos hanedanından koparıp getirtmekle başladı geçen sene bu değişim. Bu sene de, Ivkovic eski öğrencisine katılıp izinden peşi sıra ülkemize adım attı.

 

Basketbol adına doğrular gelmeye başladı, doğru. Fakat iki isim de, alıştığımız oyun düzenlerini değil, değişimin emaresi olan deneysel metotlarını sahaya sürdüler. Yıllar boyu Diamantidis gibi bir dominant oyun kurucu ile oynamayı gelenek edinmiş Obradovic, Fenerbahçe’deki kadrosuna hakiki bir oyun kurucu katmadı mesela. Ivkovic de, Spanoulis gibi yıldız bir “kurtarıcı”ya ihtiyaç duymadı Efes’i şekillendirirken.

 

Zaman geçti, kadroların eksikleri, fazlaları ortaya döküldü. Fenerbahçe Can Altıntığ, İzzet Türkyılmaz gibi oyuncularını çeşitli biçimlerde takımdan gönderdi, Serhat Çetin bench’e mahkum oldu; ardından Euroleague’in ilk etabı tamamlanınca ligden elenen Unics Kazan’ın combo guard’ı Nikos Zisis dahil edildi kadroya. Niye? Çünkü mümkününce çok sayıda mevkiden oyun kurmak gerekecekti artık; ve deney uğruna başarıyı göz göre göre heba etmemek adına, oyun kurmanın şart olduğu mevkiye bir isim transfer etmek elzemdi. Efes ise, eli sıcakken Naumoski’leşen, Navarro’laşan birisine muhtaçtı, onlar da Laboral ile kan uyuşmazlığı yaşayan Thomas Heurtel’i kattılar o dönemde kadrolarına…

 

zisisAlışma evresini Efes çok sancılı atlatırken, Fenerbahçe’de durum tam tersiydi. Evet, Zisis henüz, Yunan Milli Takımı’ndan alıştığımız kalitesini sahaya yansıtamıyor; fakat Fenerbahçe’nin rol paylaşımı ve savunma direncindeki eksik halka, Zisis sayesinde tamamlandı. Bu sayede FB Ülker hem grubunu ikinci sırada bitirerek çeyrek finale yükseldi, hem de devlere kolaylıkla kafa tutacak mertebeye erişti. Artık Goudelock’ın tek yönlü ve bireysel oyunu takım için bir handikap değil; tam aksine, Fenerbahçe lehine kısa zamanda çok skor yaratarak seriler üretecek bir silah haline geldi skorer oyuncu. Kadroda oyun kuruculuğu layıkıyla yapabilen tecrübeli bir Zisis varken, Goudelock’ın kritik anlarda topa hükmetmesi de gerekmiyor, böylece çok daha az hata yapıyor. Ayrıca, kısalar bakımından işin savunma kısmında McCaleb’dan bu yana sıkıntı çeken Fenerbahçe’nin, 1 ve 2 numaralarda hem takım savunmasını, hem de birebir müdafaasını iki basamak yükseltebiliyor Yunan oyuncu. İşte Zisis, Fenerbahçe’ye böylesi rahat bir nefes aldırdı. Bu nefesin nasıl bir tufan halinde sahaya yansıyabileceğini de, Olympiacos maçında Spanoulis’i kilitleyerek gösterdi bize Yunan guard. O yüzden, istatistiklere hiç aldanmamak lazım. Zisis’in tek eksiği, boş ve kritik üçlükleri, kendisinden görmeye alıştığımız yüksek yüzdelerle bitirememesi, ıska geçmesi.

 

Neticede, Fenerbahçe güle oynaya Final Four’a yürüyor; koşa koşa çeyrek finale kaldılar. Serbest düşüşteki Efes ise, mucize eseri çeyrek finale kaldı. Böylelikle, uzun yıllardan sonra ilk kez iki Türk takımı birden Euroleague’de çeyrek finale kalma başarısı göstermiş oldu… Peki, ya bu başarının devamında bizleri neler bekliyor?

 

fb efes gouDoğrudan FB Ülker ile devam etmek istiyorum. Zaten Efes’in (ve koç Ivkovic’in) yapması gereken tek şey, Heurtel ile takımın dengesini kurmak. Çünkü dünkü Torku Konyaspor maçında da gördük ki, Heurtel’in yokluğunda çarklar tıkır tıkır işliyor. Ama bu dengeyi kurmak, söylendiği kadar kolay olmayacaktır.

 

Evet, FB Ülker’in vaziyeti nedir? Şansı nedir?

 

Fenerbahçe, oynadığı basketbol sisteminin en çok yaradığı isimleri, Bogdanovic ile Bjelica’yı parlata parlata ilerliyor. Bjelica, şu an tartışmasız bir şekilde Avrupa’nın en komple ve etkili 4 numarası konumunda. En iyi uzun forvet yarışında da halihazırda CSKA’lı Andrey Vorontsevich’in önünde. Ribauntlarda ve savunmada takımın bel kemiği olmasının yanı sıra, boş şutları hem yaratan hem de bitiren bir uzun olduğu için, kısalara olan savunma baskısını çözmekte Fenerbahçe’nin en etkili ilacı. Oyun zekasından kuşkumuz yok, ayrıca serbest atış çizgisinde de takıma kambur olmuyor.

 

Bogdanovic ise, savunmada gizli gizli yaptığı katkıyı, hücumda göstere göstere sunuyor bizlere. Sezonun başından bu yana, Bogdanovic için iki soru işareti vardı: İlki, 2014 Dünya Şampiyonası’ndaki muazzam şut yüzdesini ve kritik toplarda eli titremeden bulduğu isabetleri henüz Fenerbahçe’de bulamamasıydı. Gelinen bu raddede, Bogdanovic özüne döndü ve takımın Goudelock ile beraber en önemli skor gücü oldu. İkinci sorun, Bogdanovic’in rolünün tanımlanmasıydı. Yine 2014 Dünya Şampiyonası’nın grup safhasında Teodosic ile giriştiği liderlik mücadelesinin takıma nasıl zarar verdiğini görmüştük. Yine benzer şekilde, sezon başlarken Fenerbahçe’de de rolü belli değildi genç guardın. Ama Hickman’ın önce formsuzluğu, sonra da sakatlığı söz konusu olunca; Goudelock da takım oyuncusu olamayınca, Bogdanovic Fenerbahçe’nin en kıymetli guardı olup çıktı kısa zamanda. Böylelikle daha 22 yaşındaki genç guard da istediğini almış oldu. Neticede, çeyrek finallere gelinirken, takımın sistemi içerisinde en önemli şut ve pas tehditleridir, Bjelica ile Bogdanovic..

 

hickmanPeki, ya kalanlar? Hickman, ikinci kez şanssız bir sakatlığa kurban gidip sezonu kapatmadan evvel, çok çalkantılı ve tartışmalı bir sezon yaşıyordu. İlk kez sakatlanana dek, geçen sene Euroleague şampiyonluğu yaşadığı Maccabi’de sergilediği muhteşem performansının kıyısından bile geçemiyordu. Oyun kuramıyor, şutları sokamıyor, hem hücumda hem de savunmadayken (tıpkı Goudelock gibi) tercih hatalarında çığır açıyor ve kalitesini yansıtamıyordu. Takımdan gönderilmesi, hatta Heurtel ile takas edilmesi bile gündeme gelmişti. Taraftarlarla sosyal medyadan ilginç diyaloglara giriyordu. Kısacası, alışma evresinde fena halde çuvallamıştı. Sakatlıktan dönünce, yine geçen seneki seviyesinden uzaktı belki, ama artık en azından faydalı ve etkili oynayabiliyordu. Ne yazık ki, Aşil tendonunu sakatlayarak sezonu kapattı, ve ilginçtir ki, yerine halen daha bir transfer yapılmadı…

 

Emir Preldzic, Spahija ile küstüğü, Pianigiani ile bıktığı basketbola Obradovic ile geri dönmenin keyfini yaşıyor. Emir’in çok yönlülüğü hepimizin malumu. Fakat senelerdir yerinde sayan fiziksel ve psikolojik özellikleri yüzünden, üzerine takım ve sistem kurmaya müsait bir oyuncu değil. Bu yüzden Obradovic de doğrusunu yaptı, ve Emir’i Euroleague’in (bana göre) açık ara en verimli 6. adamı haline getirdi. Emir artık oyuna girdiğinde takımda o anda ters giden neyse onu toparlıyor, ne eksik varsa sadece onu karşılıyor. Görevini layıkıyla yerine getiriyor ve yaptığı katkıyı silecek hatalara imza atmıyor artık. Her maç 6 sayı 5 ribaunt 5 asist üreten ve ilk beş oyuncusu kadar süre almayan birisinden bahsediyoruz. Böylelikle, kontrol edilip gem vurulduğunda, düzgünce yönlendirildiğinde ve rolü kesin çizgilerle belirlendiğinde ne kadar kıymetli bir oyuncu olduğunu gösteriyor bizlere Emir.

 

fb semihTakımın pivotu kim? Kağıt üzerinde Oğuz, Zoric ve Semih. Bu isimlerden savunması en iyi olan pivot, Semih. Fakat kerametini pek çözemediğimiz bir şekilde, hücumda eskiden olduğu gibi birebir hücumunu kullanmıyor, boş pozisyonları smaçla bitiriyor. Bunun yanı sıra, yine kerametini anlayamadığımız üzere, hem ligde hem Avrupa’da, diğer iki pivota nazaran çok daha az süre buluyor. Aklını başına toplamışken, Semih, takıma köstek değil, destek oluyor. Ama halen daha, takımın birinci pivotu değil. Birinci pivot kim peki? İşte bunu cevaplamak zor. Zoric, sezonun büyük bölümünde geçen seneyi mumla arattı, yeni yeni toparlıyor. Ayrıca tam bir pivot olmaması sebebiyle yarattığı kargaşa kimi zaman Fenerbahçe’nin aleyhine işliyor. Oğuz ise, görünürde pivotta ilk tercih. Fakat hantal ve savunmada üçlük çizgisine kadar açılma sevdalısı oyun anlayışı sebebiyle, ve fiziksel bakımdan pozisyonuna göre kısa kalmasıyla, Obradovic’in beklentilerini yüzde yüz karşılayamıyor. Hücumda ve savunmada genel olarak geçmişe nazaran daha iyi performans gösterdiği bir gerçek, ama Oğuz, bu düzeydeki bir takımın ana pivotu olmaya yetecek türde bir uzun değil. Önümüzdeki 15 seneye damga vurması muhtemel genç pivot Ömer Faruk Yurtseven’den bu kapsamda bahsedebilmemiz içinse, en az 2 yıl daha sabretmemiz gerekli elbette…

 

İşte bu nedenlerden dolayı, takımın pivot pozisyonu maç içerisinde çoğunlukla Jan Vesely’ye emanet ediliyor. Aslen bir 4 numara olan, fakat atletizmi ve 2.11’lik boyu ile 5 numaradaki size eksiliğini de örten “Helikopter” Vesely, savunmada ve hücumda, genellikle bench’ten gelerek muazzam bir patlayıcı güç arz ediyor. Bu kadar az hata yapan ve bu kadar çok katkı sağlayan çok az oyuncu vardır bu seviyede. Vesely de, bence takımın şu an ivme (momentum) lideri. Pivot hareketlerini layıkıyla yapabilmesi ve olmadık yerlerden rakip uzunları çembere gömercesine yarattığı smaçlarla, hem tribünleri coşturuyor, hem de takımın ruhunu ayağa kaldırıyor. Ayrıca, Bjelica ile yan yana oynayabilmesi sayesinde her ikisinin de sürelerinde kesintiye gidilmiyor. Emir ve Zoric de Bjelica’yı yerine göre yedekleyebildikleri için, Vesely’nin oyunda kalıp pivot oynaması kimseyi sıkıntıya sokmadı şu ana dek. Peki bu hep böyle mi devam eder? Yani size ve sertlik eksikliği, mesela Maccabi’li Alex Tyus veya Big Sofo karşısında herhangi bir dezavantaj yaratır mı? Sorunun cevabı, takımın benimsediği oyun sisteminde. Obradovic, basketbolun en kritik mevkileri olan 1 ve 5 numarada hakiki, saf birer playmaker ve pivot tercih etmeyerek girdiği riski şu ana dek, oynattığı basketbolla aşabildi. Muhakkak, ilerisi için de bir planı vardır. Şahsi tahminim, Vesely – Zoric ikilisini ve Bjelica – Oğuz ikilisini aynı anda daha sık sahada göreceğiz çeyrek finalde.

 

fb efes bjelKalan isimlere de kısaca değinelim: Kenan, sakatlıktan ve Obradovic’in varlığının doğurduğu psikolojik baskıdan henüz tam anlamıyla çıkabilmiş değil. Gençler seviyesinden bildiğimiz oyununu oynayamıyor. O ve Berk, Zisis’ten çok şey öğrenecektir ve seneye daha etkili olacaklardır kuşkusuz. Kenan da, Obradovic’ten ve hata yapmaktan korkmadığı sürece, özgüven depoluyor, yavaş yavaş kendine geliyor. Melih, en önemli meziyeti boş şutları yüksek yüzdeyle sokmak olduğu için, her zaman takıma girme ve süre bulma şansını sürdürüyor. Serhat ise, oynadıkça açılan bir oyuncu olduğundan, oynamadıkça iyice dibe vurdu. Bu isimlerin içinde, Euroleague Final Four yolunda takıma en önemli katkıyı Melih yapacaktır, bunun da sebebi FB Ülker’in oyun planında sık sık boş şutlar bulabilmesidir.

 

Böylelikle, sözü Euroleague’de sıradaki eşleşmelere de getirelim. Çeyrek final tahminlerim şöyle:

 

Real Madrid-Anadolu Efes

Real Madrid, uzun rotasyonunu toparlayıp, takımı da olması gerektiği gibi Sergio Rodriguez’e teslim edince, hem Jaycee Carroll rahatladı, hem de Bourousis. Efes ise, değindiğimiz gibi, Heurtel – Takım dengesini oturtamazsa, savunmada hezimete uğrar. Tahmin: 3 – 0 Real Madrid.

 

Fenerbahçe Ülker-Maccabi Tel-Aviv

Pota altı savaşında karmaşa görmemiz çok olası. Devin Smith de sezon başında Tyrese Rice ve Hickman’ın gidişiyle doğan liderlik boşluğunu fazlasıyla kapatıyor. Ama Fenerbahçe’nin oyunu çok daha olgun ve oturmuş. Alex Tyus’ın ve Randle’ın çaktırmadan buldukları boş alley-oopları ve rakibin dinamizmini çözerlerse, Ohayon’un üzerinde kuracakları baskıyla, turu rahat geçerler. Tahmin: 3 – 1 Fenerbahçe Ülker.

 

spa ddBarcelona-Olympiacos

Barcelona sezon içerisinde çok kritik bir karar verdi ve geçen Dünya Şampiyonası’nda Hırvat Milli Takımı’nın yaptığı hatayı sürdürüp rezil olmaktan kurtuldu. Takımı Huertas ve Navarro ikilisi yerine, Ante Tomic üzerinden oynatmaya başladıkları anda, önlenemez çıkışları başladı. Böylece, Real Madrid’den arka arkaya 20’li 30’lu farklar yemekten kurtulup ezeli rakiplerini yenmeyi bile başardılar Top 16’nın ikinci ayağında. Tomic gibi eşsiz bir oyuncuyu mümkün olan her pozisyonda topla buluşturunca, Oleson, Hezonja ve Abrines şutlarında çok daha rahat isabet sağlıyorlar, Doellman ve Nachbar’ın ölümcül savunma baskısı karşısında iflahları kesilmiyor, Jackson kıpır kıpır dinamizminin hakkını verebiliyor, DeShaun Thomas da 3 numaradan şahane oyun kuruyor. Tomic ve pas yeteneği bu kadar ön plana çıkınca, onu dinlendirecek isimler, yani Almanya’nın Nowitzki sonrası en büyük umudu (fakat bu seneyi iyi değerlendiremeyen) Pleiss’ın ve tecrübeli Lampe’nin de kıymeti katlanıyor (neticede ikisi de farklı yönlerden Tomic’i yedekleyebiliyorlar). Huertas ise ne yazık ki kritik anlardaki müzmin hatalarını sürdürüyor. Bu yüzden, müstakbel yeni Bodiroga adayı Tomas Satoransky’nin günden güne ilerleyen oyununa çok ihtiyaç duyuyorlar. Olympiacos ise Agravanis’in sakatlığını Papapetrou ve Kavvadas ile tamamen kapatmaya başladı. İçeride Darden, Dunston ve Hunter, Euroleague’in en atlet ve tehlikeli uzun rotasyonunu teşkil ediyorlar, dışarıda da Spanoulis, Mantzaris ve Sloukas şahane bir uyumla oynuyorlar, oyunun sıkışan yerlerinde Spanoulis, Lojeski ve Petway düğümü açıyor. Düşünün ki, Lafayette bile takımda çok büyük iş yapabiliyor. Peki kim kazanır? Barca çok daha genç, Oly çok daha tecrübeli. Bu yüzden, Olympiacos, Barca’nın arkasına aldığı rüzgarı kesebilir. Sakatlık belası olmazsa, Tahmin: 3-2 Olympiacos.

 

cska pana -2CSKA-Panathinaikos

Bir yandan, galibini tahmin etmesi en kolay eşleşme; öbür yandan, yanıltması en muhtemel eşleşme. CSKA, Teodosic-De Colo ikilisi, Aaron Jackson gibi bir joker ve Vorontsevich-Kaun-Weems-Hines’dan oluşan pota altı gücü ile Euroleague’in en tehlikeli takımı. Hatta Kirilenko bildiğimiz Kirilenko olarak katkı verebilirse, Khryapa da eski sağlığına kavuşursa, bir seviye daha atlarlar. Ama Fridzon’un parmağını kırması, Markoishvili’nin henüz form tutamaması, Korobkov’un sağlık durumunun belirsizliği, Zozulin ve Strebkov gibi isimlerin özgüvensizliği söz konusuyken, tamamlayıcı parçalardan bir tek Demetris Nichols’a güvenebiliyorlar. Dahası, ellerindeki her oyuncuyu en doğru şekilde kullanamadıkları ve Teodosic’e çok bağımlı oldukları için, nasıl mağlup edilebilecekleri rakiplerin malumu. En büyük artıları, muazzam serbest atış yüzdeleri ve Vorontsevich’in sistemden bağımsızca verebildiği ribaunt katkısı. Kısa rotasyonunu uzun rotasyonu ile buluşturacak bağlantıları oturttukları zaman, durdurulmaları çok zor. Ama Panathinaikos’un tüm çabası da bu bağlantıları kesmek ve Teodosic’i sinirlendirerek oyun düzeninden çıkmasını sağlamak üzerine olacaktır. James Gist’i bile cevhere çeviren Diamantidis’in bu sene en büyük yardımcısı olan Pappas, tıpkı Blums, Bochoridis, Slaughter ve Nelson gibi, inişli çıkışlı performanslar sergiliyor. İçeride Batista’dan bekledikleri katkıyı bir tek Mavrokefalidis ve Gist’ten görebilmeleri yüzünden Gist’e fazla yüklenmeleri söz konusu. O yüzden, Gist’i dinlendirmek adına Trabzonspor’dan transfer ettikleri Lawal’a ve Mavrokefalidis’e bel bağlayacaklardır. 4 numarada Fotsis olmasa, bu takım ve adı geçen bu uzunlar, Diamantidis durduğu anda dururlar. Çünkü hepsini “oynatmak” gerekiyor ve bunu kadroda Diamantidis (biraz da Nelson ve Pappas) başarabiliyor. En büyük jokerleri olan Giankovits, CSKA’nın zayıf karnı olan 3 numaraya iyice yüklenebilirse, PAO bu kadroyla bile başarılı olabilir ve ölümüne savunma yaparak seriyi geçebilir. Ama nihayetinde bu sene PAO, eski günlerinin çok uzağında olduğu için, CSKA’nın şansı daha yüksek. Tahmin: 3 – 1 veya 3 – 2 CSKA.

 

Yazıyı şu haberle bitirelim: FB Ülker, seneye kuracağı kadro için 1 numaraya Sergio Rodriguez veya Marcelinho Huertas’ı düşünüyormuş. Bu doğruysa, Obradovic eski sistemine geri dönmek istiyor demektir. Peki netice? S-Rod gelirse takım şaha kalkar, Huertas gelirse… Hickman’dan yeterince ders almadıklarını gösterirler…

EFE ÖZENÇ

efe.ozenc@abcspor.com

@efe_ozenc

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular