Fenerbahçe Ülker (1) – Galatasaray Liv Hospital (8): Galatasaray’ın vaziyetinde değişen bir şey yok. Dar ve kısır rotasyonun kaliteli isimlerden oluşması onları buraya kadar taşıdı belki; fakat nefesleri, tam kadro çıkabilen ve rotasyonu en dip köşesine dek eşit miktarda kullanmayı âdet edinen bir rakibe ne denli yetebilecek? Üstelik de o rakibin kadro kalitesi en az Galatasaray kadar muteberken? Genç oyuncular Ege Arar, Göktürk Ural, Şuacan Pişkin ve Nikolov’dan azami ve en azından asgari ölçüde faydalanmadıkça, 7-8 kişi ile arka arkaya 2-3 maçı nasıl istediği gibi oynayabilir ki Ergin Ataman’ın ekibi? Cevap: Oynayamaz. Kondisyon öyle bir hadise ki, GS mucizeler yaratarak bu turu bir şekilde aşmayı başarsa bile, bir sonraki safhada rakipleri karşısında derbeder hale gelip, döküleceklerdir. Fenerbahçe’nin Final – Four’da yaşadıklarından sonra burada güç gösterisi yapacağına kuşku yok.
Anadolu Efes (2) – Türk Telekom (7): Bu serideki en ilginç hadise, Türk Telekom’un istikrar derecesi. Ligin ilk yarısının kapanış maçında şahane bir 3 sayı performansı ile Efes’i yıkmışlardı; üstelik Telekom’un yerli oyunculardan yararlanma anlayışı muazzam, takdire şayan. Efes, gününde değilken şutlarda tökezliyor, orası doğru. Fakat içeriden, yani boyalı alandan oynadıkları oyunlarda Telekom’dan hem taktik hem rotasyon derinliği hem de oyuncu kalitesi olarak iki gömlek daha üstünler. Telekom’un boyalı alanda en büyük sorunu, Rakovic’ten eser miktarda faydalanmalarını sağlayacak formülü üretememeleri.
Darüşşafaka Doğuş (3) – Trabzonspor Medical Park (6): Böylesi bir eşleşmeyi oynayan takımlar eğer ligin ilk yarısı biterkenki performanslarında olsalardı, Daçka’nın maç kaybedeceğine katiyen ihtimal vermezdim. Velakin ligin ikinci yarısında Trabzonspor şaha kalkarken, Daçka enteresan bir grafik sergiledi. Darüşşafaka’nın özellikle son haftalarda ligin ilk iki sırasındaki Fenerbahçe ve Efes ile yaptığı maçlarda nasıl çuvalladığını görünce, Farmar’ın Daçka’ya hiç de yaramadığını bir kez daha teyit ettim. Artık, oyun kısırlaştıkça, ne Seibutis ne de Gordon eski etkinliklerini sergileyebiliyorlar. Bu da gitgide Taylor Brown’a ve onun düşük yüzdelerine bel bağlar hale getiriyor Daçka’yı. Kağıt üzerinde Darüşşafaka şampiyonluk için bile her türlü silaha sahip. Fakat sahada işler çok değişiyor. Daçka’nın Vidmar – Brown – Shurna – Dudley’den (Ersin Dağlı) oluşan uzun rotasyonu, Trabzonspor’un boyalı alandaki Stipanovic – Velickovic – Ivanov cephesine karşı çok sert bir mücadele vermezse, boyalı alan üstünlüğü tümden Trabzonspor’da olacaktır.
Pınar Karşıyaka (4) – Bandırma Banvit (5): Geldik en zevkli seriye. İlk turda bu iki takımdan birisinin elenecek olması basketbol adına üzücü, çünkü her iki ekip de basketbolumuzun son 5 – 6 senesinin yükselen değerleri. Onların başarıları artık azımsanamayacak ölçüye vardı. Hem ligde hem de Avrupa’da pek çok tarihi başarı elde ettiler, daha iyilerinin de kapısından döndüler. Gelecek yıllarda iki takımın da çıtayı yükselteceğine kuşku yok. Peki, bugün elimizde neler var? Pınar Karşıyaka, Bobby Dixon gibi bir komutana, Diebler gibi muhteşem bir görev adamına ve Strawberry gibi bir savunma neferine sahip. Pota altında ise hem hareketli, kıvrak isimleri var (Barış Hersek, Kenny Gabriel, Juan Palacios) hem de eski usul kalıplı pivotları (Cemal Nalga). Ayrıca Egemen Güven gibi bir yükselen yıldız adayına sahipler. Yetmedi; Erkan Veyseloğlu ve İnanç Koç gibi duygusal liderlere ve Yunus Emre ve Soner Şentürk gibi savaşçıların dahil olduğu bir bench katkısına da haizler. Spektaküler hareketlerle moral üstünlüğünü elde tutmasını biliyorlar. Seyirci katkısı bakımından Kaf-Kaf’dan geri kalmayan Banvit’te ise, Chuck Davis ve Mejia’nın performansları göz doldururken, Rowland, bir iyi bir kötü oynuyor ve takımı oynatmaktan ziyade kendisini oynatıyor. Yedeği Şafak ve şans bulması halinde yeni Bodiroga adayım Tolga Geçim, Rowland’dan doğan bu eksiği kapatabiliyorlar. Rowland ile Şafak’ı yan yana oynatma taktiği ile Banvit’in basketbolu seviye atlayabiliyor. Peki ya diğer pozisyonlar? Kaf-Kaf için Strawberry ne ise, Banvit için Simmons çok daha fazlası. Baron ve Can Maxim (ki Baron kadrodayken Can’ın verimi çok düşüyor, oysa Can bence daha kaliteli bir oyuncu), tıpkı Erkan ve Strawberry’nin yaptığı gibi sürpriz skorer ve dinamo görevini görebiliyorlar.
Herkese şimdiden iyi seyirler. Destansı bir play-off macerası başlıyor. Şimdilik, elde var sekiz…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : efe.ozenc@abcspor.com
twitter : @efe_ozenc