https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

DÜNYA DERBİSİNİ BIRAK, İSTANBUL DERBİSİNE BAK

Okunması Gerekenler

DÜNYA DERBİSİNİ BIRAK, İSTANBUL DERBİSİNE BAK

Yıllardır Beşiktaş’ı doğrudan etkilemedikçe FB-GS maçlarını izlemiyorum çünkü gerginlik, stres ve aşırı kontrollü oyun nedeniyle ortaya heyecan verici maç çıkmıyor bir türlü. Tabii dün konjonktür itibariyle Fenerbahçe’nin kazanması daha iyi olurdu ama beraberlik de kötü bir sonuç olmadı. Gönül daha fazla sarı ve kırmızı kart isterdi ama bir Ali Palabıyık kadar olmasa da Cüneyt Çakır da yorumlardan anladığım kadarıyla kötü bir yönetim sergilemiş.

Bu akşam izlediğim Mete Kalkavan da doğrusu oldukça berbattı. Yurtdışından hakem getirme konusunda bu arada ben ciddiyim çünkü Federasyon ve MHK’nın bu kadar bitik olduğu bir ortamda hiçbir hakem artık baskıyı kaldıramıyor ve geçen yıllara göre nispeten daha kaliteli kadrolar izlediğimiz ligde seviyeyi düşüren baş aktörler haline geldiler.

Bizi Avrupalı hakemlere emanet ediniz diyorum çünkü FB’nin başına gelen Ivan Bebek veya BJK’nin başına gelen Craig Thomson facialarını saymazsak Avrupa kupası maçlarında bu kadar sistematik kötü yönetim ben göremiyorum.

Beşiktaş’ın Avrupa’da bu kadar az kart görüp de ligin en hırçın takımı olmasının mantıklı bir izahı olabilir mi? Özellikle Caner’in (ki kendisinden pek hazzetmem) bu akşamki hareketlerini izleyince (daha önce dediğim gibi bazı gerçekleri uluorta söylemek doğru bir şey değil) sütten çıkmış ak kaşık olduğumuzu iddia edemem ama hırsızın hiç mi suçu yok?

Yalnız hakkını teslim etmek lazım Başakşehir gerçekten iyi bir takım ve tam bir başbelası. Başakşehir’i sevmemek için çok nedenim var; proje takımı olması, Yeni Türkiye’yi temsil etmesi, ciddi miktarda bizim vergilerimizle para ve kaynak akıtılması, Emre’nin varlığı, geçen yıl gazeteci dövmeleri vs. AMA belli bir istikrarı yakalamış ve sürekli zirveyi zorlayan, seyir zevki de veren futbol oynayan bir takım.

Bu akşam da maçta tempo bir an olsun düşmedi. Belki çok fazla pozisyon olmadı ama iki takım da elinden geleni yaptı ve sağlam mücadele etti. Beşiktaş’ta Quaresma, Fabri, Tolgay, Atiba (aksi zaten düşünülemez), Pepe, Tosic, Adriano ve Cenk işlerini ciddi ve konsantre olarak yaparken başta Talisca, Lens, Oğuzhan ve Caner takımın ritmini bozan elemanlardı. Babel’in eksikliği de tabii ki hissedildi ama özellikle hücuma yatkın Oğuzhan, Tolgay ve Negredo gibi üç oyuncu şu ana kadar hiç gol atmamışsa ve Talisca da bu kadar aksıyorsa sorun büyük demektir. Zaten tek golü Tosic’in atması bile bu gerçeği adeta gözümüze sokuyor.

Beşiktaş için kesinlikle kötü diyemem ama iyi diyemediğim sürece de bu kadar çetin geçen bir ligde maksimumunu veremiyorsan şampiyonluk hedefinden gittikçe uzaklaşırsın. Ben hala Galatasaray’ın düşüş yaşayacağını, Fenerbahçe’nin uzun vadede şampiyonluk için yeterli performansı gösteremeyeceğini düşünüyorum ama Beşiktaş için de açıkçası çok umutlu konuşamıyorum. Bence başta Talisca ve Oğuzhan’a bir neşter vurmak lazım. Tolgay-Atiba ikilisini şu anda daha formda görüyorum.

Eğer Gökhan Gönül forma girerse Adriano da gerçek yeri sol beke geçip defansif yönü çok aksayan Caner’i sol açıkta kullanmak ideal olacaktır. Ancak Oğuzhan ve Talisca’nın formsuzluğu Beşiktaş’ın hücum gücünü çok etkiliyor. Oğuzhan’ın ciddi bir silkinmeyle ve daha çok çalışarak kendini bulabileceğine inanıyorum ama Talisca sahip olduğu yeteneğe ve muhteşem sol ayağa karşın yaş, deneyim ve kültürel-zihinsel altyapı olarak beklenen geri dönüşü yapabilir mi çok emin olamıyorum.

Şenol hocada da bir yorgunluk var ve bana göre ‘sakin güç’ kavramına tam uyan Tamer Tuna gidince o da zorlanmaya başladı. Tamer hoca bence takım üzerinde sakinleştirici ve dengeleyici bir faktördü. Göztepe’deki başarısı da iyi bir antrenör olduğunu kanıtlıyor. Türkiye’de sürekli yeldeğirmenlerine karşı savaşmak yorucu ama başka seçenek de yok.

Bugün çok dişli bir rakibe karşı oynadık ve yeni stadımızda sahamızda ligde ilk yenilgiyi almaktan 89’da gol yememize rağmen 90+2’de gol atıp kurtuluyorsak bardağın dolu tarafına da bakabiliriz. Fikstürün bundan sonra nispeten daha rahat olacağı algısını ise doğru bulmuyorum çünkü Galatasaray’ı dışarıda bırakırsak maç başına 2 puanı bile tutturabilen takım olmaması ligin ne kadar zorlu olduğunu gösteriyor. Statta gördüğüm kadarıyla kendimi de dahil ederek taraftarın da tekrar daha itici güç olması gerekiyor çünkü Che’nin dediği gibi ‘Kaybetmekten değil, vazgeçmekten kork!’

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: gorkem.isik@abcspor.com

twitter: @saturnocontro3

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular