Fenerbahçe ve Ülker birlikteliğinin ilk günden bu yana ne kadar doğru bir yapı olduğunu, en önemli iki parçanın oturmuş olduğunu biliyorduk. Maddi imkanlarla büyük bir taraftar kitlesine sahip köklü bir kulübün birleşmesi basketbolumuza yeni bir lokomotif kazandırmıştı. Yönetimin ve başkan Aziz Yıldırım’ın basketbola yatırımı arttırması ve 2012 yılında Ülker Sports Arena’nın da açılmasıyla beraber kendi mabetletine de kavuşmuş oldular. Ancak bu büyük oluşumun başarılı olabilmesi için halen eksik noktalar vardı ve bu nedenle yıllar boyunca bir türlü Avrupa arenasında istikrar ve başarı gelemedi:
1- Kulübün yapısına uyabilecek, seyirci baskısını kaldırabilecek tecrübeli bir koç ve en önemlisi bir “lider”.
2- İşi “sadece” basketbol operasyonlarını yürütmek olan profesyonel bir yönetici.
3- Avrupa’da mücadele edilen rakiplerle aynı standartlara sahip bir kadro kurulabilmesi için ligimizdeki kuralların düzenlenmesi.
“Avrupa’nın zirvesindeki koçlardan biri”
2014 yazında Fenerbahçe Ülker geçtiğimiz sezonlarda yaptığı denemelerin ardından artık başarı için en önemli eksiklerden biri olan “doğru” koç seçimini bu kez net olarak çözmeye karar vermişti. Yunanistan’daki ekonomik kriz ve Panathinaikos’un bütçede küçülmeye gitmesi ile beraber aldığı kupalarla son yılların en başarılı koçu olan Zeljko Obradovic serbest kalmıştı. Sarı lacivertli yöneticiler bu fırsatı değerlendirerek Sırp koçu takımın başına getirdiler. Onunla beraber hayli yüksek bütçeli 3 önemli transfere de imza attılar, Bjelica, Zoric ve Kleiza ile. Ancak Kleiza ve Zoric’ten istenen performansın gelmemesi, Oğuz’un sakatlığı, McCalebb’in koçun sistemine uyum sağlayamaması tüm planları bozdu. Özellikle 3 büyük transferin ikisinin yetersiz kalması koçun bir çok eleştiriye maruz kalmasını sağladı. Bunların üzerine sezon içerisinde para harcamaya devam eden kulüp Jackson ve Sekulic transferleri ile de yanlış seçimler yapınca Top 16’da Euroleague’e veda etmek zorunda kaldı. Ligde ise Bojan Bogdanovic, Emir ve Bjelica’nın kalitesi final için yeterli oldu. Ezeli rakipleri Galatasaray LH’a karşı olaylı geçen bir seri sonunda şampiyonluk gelince 2014-15 sezonu için önemli bir moral de kazanılmış oldu Euroleague’deki başarısızlığa rağmen. Koça ve oyunculara ödenen yüksek maaşlar sezon sonunda da eleştri odağı olmaya devam etti. Tüm transferler tabii ki koçun ve yönetimin onayıyla yapılmıştı ancak 2013-14 sezonunda oyuncu seçimlerinde ve kadro mühendisliğinde yapılan bu hatalarla beraber bir diğer eksik de ortaya çıkmış oldu; işi sadece basketbol operasyonunu yönetmek olan, tecrübeli bir profesyonel.
“En iyi seçimlerden biri”
Aradığı koçu bulan organizasyon, belirlediği bir diğer eksiği de hemen tamamladı 2014 Mayıs’ında. Hem NBA’in hem de Avrupa basketbolunun en tecrübeli ve en saygı değer GM’lerinden biri olan Maurizio Gherardini’yi göreve getirdi ki bir diğer önemli hamle de Ağustos ayında geldi. Basketbolumuzun efsane isimlerinden Ömer Onan başarılı kariyerinin ardından formasını gençlere emanet etti ve parkelere veda etti. Hemen ardından kulüp ile aldığı ortak kararla takım menajerliği görevine geldi. Ligi ve kulübü çok iyi tanıması, Türk basketbolunun ihtiyaçlarını bilmesi ve çalışkan yapısıyla Gherardini ile beraber iyi bir takım oldular, işi sadece basketbol olan tecrübeli yönetici eksikliğini de kapatmış oldular. Bojan’ın NBA’e gitmesi ve verim alınamayan McCalebb’in takımdan ayrılmasıyla beraber koç Obradovic’in istediği oyuncular bu ekip tarafından incelenmeye başlandı.
“Avrupa sahnesindeki rakiplerin kadro derinliği”
Avrupa’nın zirvesinde yer alan takımların mücadele ettikleri lokal liglerde yabancı kuralı düzenlemesi yıllar önce yapılmıştı ve bir çok takım transferlerini çok geniş bir havuzu kullanarak tamamlayabiliyor, Euroleague sahnesinde istedikleri derin ve kaliteli kadroyu kurabiliyorlardı. Bu noktada Türkiye Basketbol Federasyonu’nun uzun yıllardır üzerinde çalıştığı kural değişikliği de 2014 yazında açıklandı ve artık ligimize de 6+1 kuralı geldi. Kulübü doğru sponsorla destekleyen ve doğru koçu alarak onu doğru yöneticilerle buluşturan Fenerbahçe Ülker’in bu değişen kuralla beraber artık istediği başarıya ulaşabilmek için “doğru” bir kadro kurmak adına önünde bir engel kalmamıştı.
Gherardini, Ömer Onan, Murat Ülker ve Obradovic’in yani kısaca Fenerbahçe Ülker’in “beyin takımı”nın harcadığı yoğun mesailer sonucu takıma çok değerli yerli ve yabancı oyuncular katıldı. Geçen sezon yaşanan en büyük sorunlardan biri oyun kurucu pozisyonuydu, buna çözüm bulmak adına son şampiyon Maccabi Tel Aviv’den Hickman alındı. Bir diğer eksiklik hücumun tıkandığı anlarda el yakan topları kullanabilecek sorumluluk alabilecek ve dış şut tehditi olan bir oyuncuydu ki bunu da fazlasıyla kapattılar 2014 yılı Euroleague Yükselen Yıldız ödülünün sahibi Bogdan Bogdanovic ve Eurocup’ın MVPS’si Goudelock transferleriyle.Bu kadar iyi transferlerin yanına aslında nokta atışı da pota altındaki atletizm eksikliğini kapatmak için yapıldı ve NBA’den Çek oyuncu Vesely’i getirdiler. Partizan’daki performansıyla Avrupa’da ses getirmiş olan genç oyuncu sarı lacivertlilerin istediği enerji, blok tehditi ve savaşçı özelliklerin tamamına sahipti. Ayrıca geçen sezon Anadolu Efes’te kötü bir performans sergileyen ama mevcut yetenekleri ile Avrupa’nın sayılı uzunları arasına girebilecek Semih Erden’i de takıma dahil ederek bir çok tartışmaya neden oldular ve eleştri oklarının hedefi oldular. Fakat bu kararın ne kadar doğru olduğunu oyuncu bizzat kendisi çok geç olmadan tüm basketbol camiasına çalışarak gösterdi.
“Panathinaikos yenilgisi takımı kendine getirdi”
Normal sezona istediği gibi başlayamadı Fenerbahçe Ülker. Özellikle deplasmanda alınan ağır Panathinaikos yenilgisi üzerine bir de Barcelona’ya İstanbul’da kaybedince soru işaretleri artmaya başladı. Özellikle oyun kurucu pozisyonunda Hickman’ın yetersiz kalması ve Kenan’ın onu yedekleyecek kapasitede olmaması çok gündeme gelmeye başladı, bu sezon da hatalı bir kadro kurulduğu yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
Bu eleştirilerde doğruluk payı da vardı elbette ve bizzat ben de eleştirenler arasındaydım aslında ancak koç Obradovic bu iki kritik yenilgiden önemli dersler çıkardı, buraya “başarı” amaçlı geldiğini herkese hatırlattı ve onu Avrupa’nın en iyi koçlarından biri yapan özelliğini, yaratıcılığını kullanarak oyun kurucu odaklı sisteminden vazgeçti. Bogdanovic, Emir ve Bjelica gibi farklı pozisyonlarda yer alan oyuncuların organizasyon yeteneğinden faydalandı, Goudelock’ın birebirlerini ön plana çıkardı ve en önemlisi bu yıldızların hepsini bir “takım” haline getirmeye başladı. İşler yoluna girmişti ve artık ufukta Top 16 vardı. Obradovic’in aldığı tüm önlemlere rağmen bir oyun kurucu eksikliği takımda net olarak gözleniyordu. Burada “beyin takımı” tekrar devreye girerek belki de sezonun en kritik hamlelerinden birine imza attılar ve Yunan guard Zisis’i takıma kazandırdılar.
“Sezonun zirve performansı”
Zisis ile beraber Top 16’da daha organize oynamaya başladı takım, hem Hickman üzerindeki takımı oynatma baskısı azaldı hem de takım savunmasına önemli bir direnç gelmiş oldu. Geçen sezonun aksine Top 16 bölümüne gerek koç Obradovic gerek oyuncular çok iyi hazırlanmışlardı, herkesten maksimum verim alındı. Soru işaretleri ile alınan Semih müthiş katkı verdi. Ne kadar istekli olduğunu ve çalışınca neler yapabileceğini bir kez daha gösterdi ve koç Obradovic de onu doğru zamanda doğru yerde kullanarak her zaman ödüllendirdi. Kenan da sakatlıktan kalan ürkekliği üzerinden atmaya başladı, özellikle savunmada ön plana çıktı. Bjelica-Vesely ikilisi sahadayken rakiplerin korkulu rüyaları oldular. Özellikle Bjelica basketbol IQ’su ve yetenekleriyle her geçen gün büyüdü, şuanda herkes tarafından MVP ödülünün en büyük adayı konumunda ki zaten yılın beşine de seçilerek bu başarısını taçlandırdı. Goudelock da kendisini Eurocup’da MVP yapan Zisis’in takıma gelmesiyle bir vites daha yükseltti ve hafızalardan silinmeyecek performanslara imza attı, o da en iyi ikinci beşe seçildi. Tabiİ ki tüm bu artılar beraberinde deplasmanda iki dev takıma karşı Olympiakos ve CSKA’ya karşı alınan gaibiyetleri artı ikinciliği de getirdi. Belki de sezonun en kötü haberi ise Mart sonunda Malaga maçında Hickman’ın sezonu kapatması oldu. Transfer döneminin bitmesiyle beraber yerini dolduramayan sarı lacivertliler için kritik bir kayıptı. Mayıs ayı yaklaştıkça Maccabi günlerinden enstantaneler de sergilemeye başlamıştı Amerikalı oyuncu, ayrıca o sahadayken hem Goudelock’ın savunma eksiklerini kapatabiliyor hem de daha delici bir takım olabiliyordu Fenerbahçe Ülker.
“Final Four yolu”
Yapılan tüm doğru hamlelerle beraber Top 8’e kalınmış ve rakip Maccabi olmuştu. Hickman’ın sakatlığının ardından Kenan’ın özellikle işin savunma kısmında gösterdiği performans Amerikalı oyuncuyu aratmazken son şampiyon karşısında tüm Avrupa temsilcimizi favori olarak görüyordu. Koç Obradovic ve öğrencileri bir kez daha yanıltmadı. İlk iki maçı rahat kazanırlarken koç Obradovic ondan beklediğimiz ve bu seviyelerde farkını göstermesi gereken tüm doğru hamleleri yaptı, ben burdayım dedi. Semih’i ilk maçta kullanmayıp ikinci maçta kullanarak maksimum verim alabilmesi, kritik anlarda yaptığı savunma müdahaleleri, Goudelock’ın süresini ayalarması ve ardarda 2.kez Yükselen Yıldız ödülünün sahibi olan Bogdanovic’i gereken yerlerde ön plana sürmesi seride 2 adım öne geçmemizi sağladı. İsrail’deki 3.maçta ise savaşarak ve savunmayı ön plana çıkararak galip gelen bir Fenerbahçe Ülker vardı ki geçen sezondan en farklı nokta da bu takımın savunma yapmayı sevmesi savunma yapmayı öğrenmesi ve bunu kullanmayı bilmesiydi. Son pozisyonda rakibin en önemli silahı karşısına güvenerek genç Kenan’ı dikmesi ve Goudelock’a çizdiği hücum seti de koç Obradovic’in seri boyunca yaptığı harika işlerin üzerine koyduğu son süsleme oldu.
“Belirtmeden geçemeyiz”
Büyük bir camia olarak futbol dışında bir branşta doğru yatırımları yapıp iddaalı bir ekip kurduğunuz zaman taraftar da arkanızda oluyor. Ancak önemli olan konu yıllar ilerledikçe Fenerbahçe taraftarının basketbolu öğrenmesi ve basketbol kültürünün kulüple beraber taraftar gruplarına da yayılmasıydı. Bu sezon futbolun çeşitli problemlerle boğuşması da ekstra katkı verdi basketbola, neredeyse her Eurolig maçını dolu bir Ülker Sports Arena’da oynadı Fenerbahçe Ülker.
Elde edilen deplasman karnesi muazzam olduğu için belki gözden kaçtı ama artık sarı lacivertlilerin salonu Avrupa’nın en korkulan deplasmanlarından biri, buradaki atmosferde rakip takımın maç kazanması her geçen gün daha da zorlaşıyor. Teknik, taktik ve maddi tüm doğru parçaların üzerine bu müthiş seyirci desteğinin de artarak eklenmesi bu sene gelen başarının elbette en büyük etkenlerinden biriydi.
“Görev tamamlandı mı?”
15 yıl aradan sonra bir Türk takımı adını Final Four’a yazdırdı ama tabiki hedefler bitmez. Çünkü istikrarı sağlayabilmek adına fırsatı yakalamışken bu başarıyı taçlandırmamız lazım. Doğru parçalar doğru zamanda doğru yerde buluştu demiştik, o yer Madrid ve hedef artık kupa. Her noktasıyla doğru kurgulanmış bu organizasyonun yıllardır özlemle beklediğimiz Euroleague kupasını ülkemize getirmesini umuyoruz, istiyoruz, bekliyoruz!
Mail: fersu77@abcspor.com
twitter: @fersudeniz