Şampiyonluk yarışında son noktanın konulacağı bir derbiyi deplasmanda oynamak kolay değildir, dezavantajlı olan tarafsınızdır. Beşiktaş için bu yıllardır böyle oldu, son 8 sezonun 7 tanesinde Galatasaray ile oynanan maçların ikincisi hep deplasmanda denk geldi, nasıl olduysa! Fikstür şanssızlığı işte, yersen!
Bu tip maçlarda rakibinizin hızlı ve baskılı başlaması muhtemeldir ve bu baskıyı atlatabilirseniz şansınız artar. Beşiktaş’ın her ne kadar tartışmaya açık bir kadroyla sahaya çıkmış olsa da özellikle ilk yarım saati gayet iyi geçirdiğini söyleyebiliriz. Mümkün mertebe önde basan, geriye yaslanmayan, rakibinin üstünlüğünü kabul etmeyen bir oyun tarzı gördük.
İşler Siyah-Beyazlıların istediği gibi gidiyordu, gidecek gibiydi. İşte tam bu noktada ligi kendi istedikleri gibi dizayn etmek isteyen gizli eller girdi devreye. Bir Beşiktaş hücumunda Galatasaray savunması atağı savuşturmak için topu uzaklaştırırken Beşiktaşlı Caner’e hiçbir şekilde değmeden (görüntüler çok net, kesinlikle değmiyor) orta saha çizgisinden taca çıktı top. Beşiktaş’ın kullanması gereken bu tacı bir anda Galatasaraylılar alıp kullandılar çabucak! Hem Beşiktaş oyuncuları, hem biz ekran başındaki taraftarlar hakemin düdüğünü çalıp tacı el değiştirmesini beklerken G.saray’lı oyuncular tacı hemencecik kullanıp Beşiktaşlıların itirazlarını ve konsantre kaybını fırsat bilerek saniyeler içerisinde kaleye indiler ve golü attılar.
Yine de içim rahattı, nasıl olsa hakem golle sonuçlanan bir pozisyonda VAR’a bakacak ve tacın hatalı olduğunu tespit edecekti, telaşa lüzum yoktu. Ama o da ne! VAR’a gitmeye tenezzül etmedi hakem Bülent Yıldırım! Bizler ekran başında hayretler içerisindeyken hakem santranın yapılması için ısrar ediyordu! Duruma isyan edip santrayı yapmayı reddeden Gökhan Gönül’e de sarıyı bastı kendinden emin şekilde! Zaten faul bile olmayan Lens ve Caner’in sarı kartlarıyla birlikte daha ilk 45 dakika tamamlanırken Beşiktaş’ta sarı kart gören oyuncu sayısı 5’e çıkmıştı, çoğu da savunma oyuncularıydı.
Bu moral çöküntüsüyle 2. yarıya çıktı Beşiktaş, yine de rakip yarı sahaya yerleştiler. Ancak Şenol hoca Kagawa veya Güven yerine Quaresma’yı oyuna sokma tercihinde bulununca, şahsen umutlarım azaldı. Yine bu dakikalarda son derece garip bir gol daha geldi ev sahibi takımdan. Ayağına gelen hemen hemen her topu ya rakibe ya taca atarak takımın en berbat ismi olan Miren’in yine taca attığı bir topta, atışı kullanan Galatasaray bir anda Beşiktaşlı oyuncuların oyunu bırakmasından faydalanıp aniden kaleciyle burun buruna geldiler. O kadar enteresan bir andı ki; ben herhalde kendim bir şeyler kaçırdım, rakibin topu centilmenlik için kendilerine vermesini bekliyorlar da o yüzden oyunu bıraktılar herhalde dedim, ama öyle bir durum da yoktu. Beşiktaş oyuncuları o anda neden donup kaldılar, hakeme yönelik itirazlarının sebebi neydi anlayamadım doğrusu. Çok basit ve anlamsız bu gol sonrası şansı iyice azaldı Beşiktaş’ın. O dakikadan sonra gelen Kagawa değişikliğinin pek bir anlamı olmadı.
Bu maçta Beşiktaş takımının ve teknik heyetinin hiç mi kabahati olmadı? Elbette oldu. Ama hakem tarafından doğrandığımız bir gecede çıkıp da “zaten biz de mükemmel oynamadık, hakem konuşmayalım” diyeceğimiz sananlar yanılıyor! Biz o enayiliği yıllarca çok yaptık ve bu hep başkalarının menfaatine oldu. Bülent Yıldırım şahsında MHK ve Federasyon geçen sezondan sonra bir kez daha Galatasaray’ın şampiyonluk yolunu açmak için bu yoldaki en büyük engel olan Beşiktaş’ı katletme operasyonunu başarıyla tamamlayıp ligi istedikleri gibi dizayn ettiler.
Lamı cimi yok bunun! Tabii bunu bu kadar rahat yapabilmelerinde, aylardır Beşiktaş’ın haklarını zerre kadar savunmayan, aksine birilerine yaranmak için Beşiktaş düşmanlarını “Yusuf Abi, Sabri Abi” diyerek utanmadan savunan Beşiktaş’ın rezil yönetiminin de payı büyük oldu. Beşiktaş taraftarı takımının haklarının çiğnenmemesi için çırpınıp, tüm haksızlıkları ifşa etmeye uğraşırken bir nebzecik yanında olmayan, Beşiktaş tarihinin en yüz karası başkan ve yönetimi tüm bu katliama çanak tuttular. Ama bu vurdumduymazlıklarının yanlarına kalmayacağını, bu camianın hepsinden teker teker hesap soracağını iyi bilsinler!
Şenol hocanın hatalarına değinecek olursak, haftalardır galibiyet serisi yapan 11’i bozmak kendi takımına resmen ihanetti. O başarıyı gösteren futbolcularının emeğine karşı işlenmiş bir ayıptı bana göre. Sırf bu nedenle Adriano yerine Caner’in başlamasına bile şahsen tepki vermedim, zira birkaç haftadır sakat olan Adriano, oynayan ise Caner’di. Ama bu seriyi oluştururken doğru düzgün süre bile almayan Necip’i 11’de sahaya sürmeyi tercih etti hocamız! Necip çok kötü de oynamadı (asıl berbat oynayan Miren ve Caner oldu) ama haftalardır Atiba ile partner olan Dorukhan’ı öne çekip, Ljajic’i de en iyi oynadığı yer olan forvet arkası yerine sol kanada çekmesiyle kendi ipini de çekmiş oldu Şenol Güneş. Neden kader maçı haline gelen derbi maçlarda bu tip maceralara girmekten vazgeçemez Şenol hoca, bunu yıllardır anlayamadım. Ama artık anlamamız da gerekmiyor zaten, herkes kendi yoluna. Yazık, hem kendi kariyeri hem Beşiktaş tarihi için unutulmaz bir veda yapabilirdi Şenol hoca, ama tek maçla hepsini çöpe atmış oldu. Yine de yaşattığı tüm başarılar için sağolsun, yolu açık olsun diyelim.
Kalan haftalar için Beşiktaş’ın ilk 2’ye girme şansı oldukça zora girdi. Geçen sezonun senaryosu bir kez daha birebir gerçekleşti, üzülmemek, isyan etmemek elde değil. Ama haramilerin saltanatı yıkmak kolay olmuyor işte, futbol dışındaki hayata bakınca da bunu görmek mümkün. Tarih yazmak için hem sahada, hem masada tüm güçleri yenebilmek gerekiyor. Bu kadar zor şartlarda bu başarıyı yaklaşık 60 yıllık lig tarihinde 15 kere gerçekleştirmiş olmak bile büyük başarı, ne yazık ki bir yenisi için bu sene fırsat kaçtı. Eğer doğru hoca seçimi yapar ve eldeki iskeleti iyi olan kadromuzu doğru isimlerle takviye edip, takımı baş belalarından arındırabilirsek seneye saltanatı yıkabilmek mümkün. Tabii bunun için her şeyden önce yukarıda yazdığım gibi Beşiktaş’ı yönetir görünüp aslında Beşiktaş’a ihanet edenleri aforoz etmemiz gerekiyor bu kulüpten. Bunun için de haftaya gerçekleşecek seçimli kongrede, kongre üyesi tüm Beşiktaşlılara büyük görev düşüyor. Kendi menfaatleri için Beşiktaş’ı satanları biz de satmalıyız, kurtuluşun başka yolu yok!..
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu