Beşiktaş hep böyle ilginç takım olmuştur vesselam. Eğer her şey yolunda gidiyorsa, ortada güzel bir futbol ve iyi bir skor varsa kendi ayağına bir şekilde kurşunu sıkmayı beceriyor. Oysa ne de güzel başlamıştı maç. Öncesinde olduğum bölüme misafir takım taraftarının alınması nedeniyle transfer olduğum VIP bölümünde maç öncesinde Vodafone Lounge’da üç günlük yemeğimi yiyip bağıracak enerjim de gelince hele bir de nefis bir koreografinin yanına bütün stadın coşkusu da eklenince takımın da yayından fırlamış ok gibi olması gayet doğaldı. Beşiktaş tıkır tıkır oynuyor, golleri de şıkır şıkır atıyordu ki o da nesi?!!
Saçma sapan bir ortaya yapılan Olympiakos kapasitesinin çok üzerinde bir vuruşla durum bir anda 2-1 olunca gözümde canlandı yine mazi Malmö, Auxerre, Valerenga hatıralarıyla.. Gerçi şu andaki Beşiktaş daha taş gibiydi, rakip de süngerden hallice ama bu kez de sahneye Amokachi’nin veliahtı olabilecekken gördüğü kırmızı kartla Ailton seviyesine düşen Aboubakar ilk yarının sonu geldiğinde bütün tribünleri endişeli bir bekleyişe sokuyordu. Topsuz alanda rakibe kafa atmak nasıl bir sorumsuzluktur? Sonuçta bu bir Avrupa Kupası maçı ve telafisi yok, yiyeceğin bir golle eleniyorsun ve arkadaşlarını yalnız bırakıyorsun. Bunu yapacak cehalette Emenike’den başka futbolcu herhalde yoktur.
Ikinci yarı başladığında takım da, taraftar da kuyruğu dik tutmaya çalışıyordu ama defansın arkasına atılan uzun toplar ve yandan gelen ortalar Beşiktaş’ı biraz bunaltıyordu. Bunun üzerine bir de geriye fazla yaslanınca ve Quaresma da gününde olmayınca atak kısmı zaten forvetsiz takımda çok zayıf kalıyordu. Herkes cengaverce mücadele ederken herhalde gözden kaçıp sıkılamayan ve sınırdışı edilmeyen kara portakal Babel iki maçta da harikalar(!) yaratan Brescia’lı hemşerim kaleci Leali’yi ikinci kez mağlup edip Olympiakos’un direncini ciddi şekilde kırarak skoru 3-1 yapıyordu. Şenol Güneş belki biraz daha önce yapması gereken değişiklikleri çok doğru müdahalelerle gerçekleştirirken Necip’in kattığı müthiş dirençten söz etmesek haksızlık olur.
Ardından bu gece hayal kırıklığı olan Q7’nin yerine giren Tosun Paşa haftalardır süren suskunluğunu Türk futbolcusunun genelde beceremediği topun dibine yaptığı vuruşla bozuyor ve perdeyi kapatıyordu. Gerisi önce ‘Sex on the Beach’ klasiği, ardından Zorba filminin Sirtaki müziği ile soyunma odasına yollanan Olympiakos takımı ve gözü yaşlı taraftarı ve Beşiktaş taraftarının yoğun ısrarı üzerine üçlü çektiren Şenol hocayla varılan nirvanaydı. Haftalar geçtikçe daha da büyük coşkuyla söylenen İzmir Marşı bu kez desibel seviyelerini bir tık daha yukarı çekmişti. Gerçekten rüya gibi başlayan gece arada kabus moduna girip tekrar rüya gibi bitmişti.
Evet, tekrar söylemek gerekirse belki de çekilebilecek en iyi kurayı çekmiştik ama takımın 10 kişi kaldıktan sonra gösterdiği mücadele, dayanışma ve direnç çok önemliydi. Bunlar Beşiktaş’ın karakteri haline gelen özellikler ve başarıya giden yolda önemi çok büyük. Şenol hoca zaten eldeki malzemeden sürekli bir şekilde en güzel yemeği yapıyor ama bir de aralarda bu sezon Fenerbahçe maçında ve bu gece yaşadığımız sorumsuzluklar olmasa mükemmele biraz daha yaklaşacağız.
Belki de bunlar aşırı hırs ve konsantrasyondan oluyor ama her kulvarda son 2 – 2,5 aya girerken herkesin daha dikkatli ve temkinli olması lazım. Hafta sonu Kayseri maçında da gördüğümüz gibi hataların affı olmayabiliyor ama lig klasik deyişle uzun bir maraton iken UEFA kupası için sadece 450 dakika kaldığını ve her gelen rakibin bir öncekinden daha iyi olacağını düşünürsek kimsenin bu geceki kadar bariz yanlış yapma lüksü kalmıyor.
Canlı, heyecanlı ve bol adrenalinli finallere doğru koşarken bana en çok umut veren takımdaki arkadaşlık ruhu ve baştaki hocanın kupada Roma’yı tutan imparatordan farklı olarak ‘ben ders almam, ders veririm’ tavrı yerine başına gelen musibetlerden çıkardığı dersleri geldiğinden beri başarıyla uygulaması. Unutmayalım ki Neron da, Caligula da Roma İmparatorlarıydı ama tarihe geçenler Sezar ve Augustus oldular. Bu gece tanrıları Olimpos Dağı’nın zirvesinden Arena’nın çimlerine indirirken biraz daha beliren Stockholm görüntüsü çok da uzak bir hayal değil.
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @saturnocontro3