Ligin şu anda hiç kuşkusuz en iştahlı ve ‘aç’ takımı Beşiktaş. Birkaç yıldır tohumları ekilen genç ve istekli kadro yanlarına monte edilen Sosa ve Demba Ba gibi kaliteli ayaklarla ve Bilic’in kadroyu her geçen gün daha iyi tanımasıyla geçmiş yılların tecrübe eksikliğini de bir miktar aşmış gibi görünüyor. Takımın bu iştahı ve diriliği sezonun rekoru olan bu akşamki 115.4 km. koşu mesafesiyle de kendini belli ediyor.
Gerçi 34 maçlık lig yarışında henüz 6. Haftadayız ve kesin bir yargıya varmak için erken ama şu bir gerçek ki Türkiye’de şu anda göze en hoş gelen futbolu iyi bir zemin bulduğu zaman Beşiktaş oynuyor. Yalnız şampiyonluktaki en ciddi rakipleri olan Fenerbahçe ve Galatasaray’a göre daha dar ve seçenekleri kısıtlı olan kadrosu özellikle cezalı ve sakat oyuncuların sayısı artarsa Beşiktaş için sıkıntı yaratacaktır.
Daha önce yazdığım gibi bütün olumlu taraflarına rağmen Beşiktaş’ın en büyük handikapı hala iyi oynadığı maçlarda bile attığından çok fazlasını kaçırması ve maçı kopartacak kırılmayı yapamaması. Dünkü GS-FB maçında gördüğümüz gibi çok kaliteli ve pahalı ayaklar oyunu yönlendirip maçın kaderini değiştirebiliyor. Beşiktaş’ta da bugün ligde beklenen patlamayı yapan Demba Ba ve takıma döndüğü zaman Sosa’ya bu anlamda büyük görev düşecek. Gökhan Töre ve Olcay Şahan’da bu yıl daha önceden de sinyalleri gelen patlamayı görebiliyoruz.
Gökhan Töre ile ilgili son zamanlarda geçen yılki Milli Takım kampında yaşanan olay ile ilgili haklı olarak yapılan eleştirilerde eğer Gökhan gerçekten yaptığının ne kadar yanlış olduğunu anladıysa bu önemlidir. Konuyla ilgili kimseyle polemiğe girmemesi ve son zamanlarda daha aklı başında ve olgun bir tavır sergilemesi Melo ve Emre Belözoğlu gibi futbolcuların onlarca şans bulduğu bizim gibi bazı değerleri yozlaşmış bir sözde futbol ülkesinde Gökhan’a gösterilen hoşgörü fazla görülmemeli bence. Yaşı genç olduğu için böyle bir oyuncuyu kaybetmemek Türk futbolu için de bir kazanç olacaktır.
Metin-Ali-Feyyaz efsane üçlüsünden ve o dönemin Beşiktaş’ından beri ilk kez aynı arkadaşlık ve kolej takımı havasını Oğuzhan-Olcay ve Gökhan üçlüsünün yarattığı ruhta gözlemliyorum. Gollerden sonra futbolcuların birbirlerine kenetlenmeleri, yaşadıkları o coşkulu sevinç bana gelecek için de umut veriyor. İstanbul’dan uzakta oynadığı ‘iç saha’ maçında bir diğer değerli 3 puanı çıkartan Beşiktaş’ın önümüzdeki haftalarda da Olimpiyat Stadı’ndan mümkün olduğunca uzak durup karşılıklı hasret kaldığı taraftarıyla bütünleşmesi başarıya giden yolda kesinlikle işini daha da kolaylaştıracaktır. Ankara’nın ücra bir köşesinde oynanan maçına bile Passolig’e rağmen 15.000 seyircinin gelmesi bu hasretin bir göstergesidir.