ÇILDIRT BİZİ KARTALIM!Ben genelde rakip takımların maçlarını izlemem. Spor yazarı olsam önemli bir eksik denilebilir çünkü bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmama yol açardı ancak ben kendimi önce Beşiktaş taraftarı, sonra futbolsever ve ardından da GS-FB sevmez diye nitelendirdiğim için açıkçası pek de eksikliğini hissetmiyorum. Dün ise GS-Bursa maçını yemek yediğim yerde seyretmek zorunda kaldım. Hareketli, tempolu ve Bursa’nın daha üstün gözüktüğü bir maç olmakla beraber GS maçı 3-0 gibi net bir skorla kazandı. Bunda Musatafa Denizli’nin getirdiği ekstra hava mutlaka etkili olmuştur ama maçı sıkıştığı anda çözen adam Podolski oldu. Yani, yıldız oyuncu faktörü. Bursaspor kale önüne kadar getirdiği pek çok topu çizginin öbür tarafına geçiremeyince Galatasaray gibi bir takım hele de kendi evinde oynuyorsa eninde sonunda bir şekilde cezayı kesti.
Bu akşam Beşiktaş da iki ‘yıldız’ oyuncusuyla çok klas iki gol attı ama hele o Gomez’in atmak yerine asist yapmayı tercih ettiği pozisyonda maçı izlediğim restoranda masaya öyle şiddetli vurmuşum ki çevremdeki insanların bakışlarıyla kendime gelebildim. Evet, burada Gomez’in bencillik yapmayıp attığı golde kendisine harika bir asist yapan Sosa’ya ikramı güzeldi, takımdaki uyum ve arkadaşlığı da belki simgeliyordu ama senin adın Gomez ise o gol atılmalı ve o maç bitirilmeli!! İkinci yarının ilk 15 dakikasında Beşiktaş öyle pozisyonlar buldu ki maçı bitirmesi işten bile değildi. Ama pek çok kez olduğu gibi yine bunu tercih etmeyip 92. Dakikada aynı Eskişehir maçında direkten dönen topta olduğu gibi bizim yüreklerimizi ağzımıza getirip, Şenol Hoca’nın da tepesini attırdı. Nüfusunun beşte biri Danimarka standardında, beşte biri de Bangladeş standardında yaşayan Türkiye gibi Beşiktaş da maçın 5’te birini B.Münih, 5’te birini de Siirt Köy Hizmetleri ayarında oynayıp kalanında da durumu idare edince maçların belli bölümlerinde müthiş patlamalar yapıp kale önüne şiir gibi akan takım orada noktayı koyamayınca cesaretlenen rakip skoru koruma telaşına düşen takımın üzerine kabus gibi çöküyor. Biz de sürekli bu gerilim filmini izlemek zorunda kalıyoruz.
Sonuçta ligimizi kalite olarak beğenmiyorum ama zorluk derecesinin yüksek olduğu bence yadsınamaz. Ligin 15 haftası geride kalırken farklı kazandığımız bazı maçlara rağmen sadece Mersin’i çok zayıf bulduğumu söyleyebilirim. Bir de Beşiktaş’ın oynadığı istekli ve hareketli futbolla rakiplerinin de potansiyellerini ortaya çıkardığını düşünüyorum. Dünkü GS-Bursa maçında da iki takımın açık oyunuyla seyir zevki yüksek maçı usta bir ayak çözüverdi. Gelecek hafta Olimpiyat Stadı’nda son olmasını umut ettiğim derbi maçında Galatasaray’ı yarışın dışına itmek tamamen elimizde. Gerçi bu tür kader maçlarında yıllardır beceriksizilik, yetersizlik, şanssızlık, hakem gibi faktörlerin birkaçı veya tümü yüzünden istediğimiz sonuçları alamadığımız ortada. O yüzden Fenerbahçe galibiyeti özellikle de bu gidişatı bitirme açısından önemliydi. Gelecek hafta da şampiyonluk yolunda tek bir rakibe sahip olmak bize bağlı.
Takımın genel durumu, kapasitesi ve performansı ise Avrupa Kupaları’nda en fazla geçen yılki kadar ilerleyebileceğimizi düşündürüyor ve o yüzden de her ne kadar S.Lizbon’u yenmemizi istesem de gruptan çıkamamak ve tamamen lige yönelmek çok hazin olmaz. Bu sene, hele ki stat da birkaç ay içinde tamamlanıp şampiyonluk potasında son birkaç maçımızı Vodafone Arena’da oynama şansımız olursa ligde gelecek şampiyonluk Avrupa’da 1-2 tur daha gitmekten çok daha anlamlı olacaktır. Sonuç olarak Oğuzhan, Quaresma ve Ersan’ın olmadığı bir maçta Kayseri gibi zorlu bir takımı yenip üç puanı almak çok değerliydi ve bunu başardık. Haftaya da kapasitemizin %100’üyle oynayıp savunma ve hücumda iyi konsantre olursak önemli bir eşiği daha geçmiş oluruz. Kayseri’de bile takımı bu kadar coşkuyla destekleyen taraftar Olimpiyat’ın o buz gibi havasını dahi ısıtıp takımı ateşleyebilir. Umarım öyle olur…mail : gorkem.isik@abcspor.com
twitter : @saturnocontro3
