CENNETE KANAT AÇAN KANARYALAR-1
RÜZGARIN OĞLU DERLERDİ ONA
(1959-2013)
Yeni yazı dizimizin ilk konuğu Selçuk Yula.
Fenerbahçelileri öksüz bırakan yıldızlardan biri, Gerçekten de futbolu öksüz bırakanların, belki de sonuncusu..
Hey gidi günler hey !
En çok da saçları kalmış aklımda. Bir futbolcuya uzun saç bu kadar mı yakışır arkadaş?
Fenerbahçe forması bu kadar mı şık durur bir futbolcunun üstünde?
Defansın arkasına bir kaçışı vardı. Rüzgarın oğluydu durdurmak imkansız!
Katıldığı bir programda aynen şöyle demişti:
– Alex benim zamanım da olacaktı ki, gör sen o zaman Selçuk’u. Sen yeter ki kaç, zaten top önüne geliyor.
Selçuk Yula ismi bir çok kişiye de penaltıyı çağrıştırır.
Penaltı atma konusunda bir uzmandı. Hayatta stress yapmadı beyaz noktada. Hiç gerilmeden topu ve kaleciyi ayrı köşelere gönderirdi plase bir vuruşla. Penaltı atmanın kitabını yazmıştı.
Bir de çok iyi penaltı yaptırırdı. Ceza sahasına girdimi topu iki ayak bileğinin arasına alır, iyice saklar, iki ayağının içinde dolandırır rakibin hamle yapmasını bekler ve hamle gelir gelmez de değme artiste taş çıkartacak bir oyunculukla atardı kendini yere onsekizim içinde.
Vay be Selçuk Abi. Ölüm hiç yakışmadı sana be abi !
Biraz da Selçuk Yula’nın hayat hikayesine bakalım..
Selçuk Yula 1959 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Futbolculuğa Gençlerbirliği minik takımında başlayan Selçuk, bir yandan da okuyordu. Lise yıllarına geldiğinde Şekerspor’a geçti. Profesyonel futbol hayatıda Şekerspor A takımına girmesiyle başladı.
O sene Şekerspor çok iyi ve genç bir kadro kurmuştu. Şampiyon olamamışlardı ama ligin en iyi futbol oynayan ekibi olarak tüm sporseverlerin sempatisini kazanmışlardı.
Genç, süratli ve dikine futbol oynayan yetenekli oyunculardan kurulu bir takımdı.
İşte o Şekerspor’un en önemli oyuncusu Selçuk’du. Ligin gol kralıydı aynı zamanda.
Pek çok teklif gelmeye başladı Selçuk’a. Bir çok kulüp transfer listesinin başına Selçuk’un adını yazmıştı.
Zaten doğuştan Fenerbahçeli olan Selçuk da doğal olarak tercihini gönül verdiği Fenerbahçe’den yana kullandı.
Fenerbahçe’nin Selçuk’u kaçırdığı yazıldı çizildi bolca.
Selçuk’un kendi ağzından o transfer sürecini aktarıyorum:
-“Ben babadan Fenerbahçeliyim, doğuştan Fenerbahçeliyim yani, Fenerbahçe’den teklif gelene kadar da Ankara’dan ayrılmayı düşünmüyordum, bu kararım kesindi fakat Fenerbahçe teklif yapınca yelkenler suya indi, hayır diyemezdim üstelik bazı yöneticiler Ankara’ya geldiler, bizzat beni kendi elleri ile götürmek için.”
-“Evet dedim ya Fenerbahçeli yöneticiler Ankara’ya geldiler, bindik arabaya İstanbul’a doğru yola çıktık, hiç unutmam 15 Haziran 1979’du, transfer dönemi 1 Temmuz’da başlıyordu yani 15 gün vardı resmi imza için. Geldik İstanbul’a doğru kulüp binasına gittik, başkan Faruk Ilgaz ve diğer yöneticilerin tamamı odadaydı, içeri girdim, pazarlık lafları dönüyor, sanmışlar ki çok yüksek bir fiyat isteyeceğim, halbuki benim kalbim pıt pıt atıyor, ne parası, ne pazarlığı, aklıma bile gelmiyor para ya da pazarlık. Neyse 5 dakika konuştuk konuşmadık ben hemen protokole imzayı attım. İşte bu andan itibaren kaçırma operasyonu başladı” -“Şimdi kaçırma derken, ben zaten gönüllüyüm Fenerbahçe’ye gelmek için ama Beşiktaş ya da Galatasaray da beni istiyor, bundan dolayı Fenerbahçeliler resmi imza gününe 15 gün olduğu için, 15 gün boyunca beni kimse rahatsız etmesin, olur da aklımı çelmek isterler, kimse benim aklıma girmesin diye beni kaçırdılar. Basının haberi olmadan, rahmetli Semih Bayülken’in yazlığına götürdüler beni, hatta Serkan Acar ile ailesinin yazlığı da oradaydı, hep beraber 15 gün orada kaldık, benim için de iyi bir tatil olmuştu.(Aktüel dergisine vermiş olduğu bir Röportajdan alıntıdır)
Genç yaşta rüyalarının takımına transfer olmayı başaran Selçuk Yula tam 7 sezon boyunca sarı lacivertli kulübe hizmet etti.
Bu süre boyunca da iki kere gol kralı oldu. Iki kez de şampiyonluk yaşadı.
Fenerbahçe Stadı’nın açılış maçında attığı gol, Fenerbahçe Stad’ında atılan ilk gol olarak tarihe geçerken, Fenerbahçe stadında Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un yediği ilk goller de yine Selçuk tarafından atıldı.
Ve sonrasında Fenerbahçe ile Selçuk’un yolları ayrıldı. Selçuk Almanya’nın Blau Weiss Berlin takımına transfer oldu.
O günleri yine Selçuk’un kendi ağzından dinleyelim:
– “Ben ayrılmayı hiç istemedim, 1986 yılıydı, benim sözleşmem devam ediyordu, zaten bir yere gitme isteğim de yoktu ama kulübün para sıkıntısı çektiğini söylediler, Almanya’dan da Blau-Weiss takımından çok iyi bir teklif vardı. Ben gitmek istemiyorum dedim, yönetim bana ‘paraya çok ihtiyacımız var, git merak etme bir sene sonra alırız seni geri, çok iyi para veriyorlar’ dediler. Ben hüngür hüngür ağlıyorum, abi ne olur beni göndermeyin diyorum, neyse olmadı, gitmek zorunda kaldım.”
– “Semih Bayülken beni Kadıköy’de notere götürdü, imza attım, ‘bir sene sonra sadece Fenerbahçe’ye dönebilir, başka takıma gidemez, giderse bir servet kadar tazminat öder’ diye. Baba dedim, ne imzası, ben zaten Fenerbahçe’den başka nereye giderim, imzaya gerek yok dedim, bana ‘biz neler gördük’ dedi. Neyse ben attım imzayı, sonra bir bavul dolusu mark geldi, ben de gittim Almanya’ya, beni sattıkları parayla da Rıdvan ile Erdi’nin transferlerini yaptılar.”
Selçuk Almanya’ya adapte olamadı. Türkiye’de olduğu kadar başarılı olamadı. Ve bir sene sonra tekrar Türkiye’ye döndü. Ama Sarıyer’e.
Bakalım ne demiş Selçuk o günler için:
– “Almanya’da bir sene kaldıktan sonra, beni geri almadılar Fenerbahçe’ye. Çok bekledim ama almadılar, ben de Sarıyer’e gitmek zorunda kaldım, almamalarının nedeni kulüp içerisindeki gruplar, Fenerbahçe o günlerde gruplarla yönetiliyordu, her grubun kendi oyuncuları, kendi politikası vardı, ben de bunların kurbanı oldum, zaten 3 sezonda 2 şampiyonluk yaşayan efsane bir takımımız vardı, o güzelim takımı birkaç sene içinde paramparça ettiler, Erdoğan Arıca’yı Diyarbakır’a, Cem’i, Yaşar’ı Sarıyer’e, beni Almanya’ya gönderdiler, yerlerimize de Cevdet, Lukovcan falan geldi.”
Selçuk Sarıyer’de güzel işler yaptı. Bir sezon 32 gol attı. Sonraki sezonsa Selçuk’un ayağı kırıldı. Selçuk için zor günler başlamıştı. Ve sonra aniden Galatasaray’ın yolunu tuttu.
Yine Selçuk’a dönüyoruz:
-“32-33 yaşlarındaydım, iki kez ayağım kırılmıştı, üstelik forvetim, adam geçip, gol atmam lazım, bunlar kolay değil, tadındayken bırakmak istedim. Sarıyer’de gerçekten çok güzel sezonlar geçirdik, Fenerbahçe’den arkadaşlarım, Cem ile kaleci Yaşar vardı, Sercan vardı, Beşiktaş’tan Fikret gelmişti, Dortmund’dan Erdal Keser bizdeydi, her sene ya 3. ya 4. oluyorduk. Ben Fenerbahçe’deyken 19 golle kral olmuştum, Sarıyer’de 32 gol attım ama Tanju o sezon 40 gol kadar atınca gol krallığında ikinci oldum.”
– “Öncelikle şunu söyleyeyim ben doğuştan Fenerbahçeliyim, Sarıyer’de oynarken Fenerbahçe beni alacağını söyledi, Sarıyer’den ayrıl gel dediler, benim evim vardı Sarıyer’de 800 bin liraya evimi sattım onu Sarıyer kulübüne verdim, bonservisimi aldım ve Fenerbahçe’ye geldim fakat baktım beni transfer eden yok, hem 800 bin liralık evimden oldum, hem de ortada kaldım.”
– “Futbolu bırakmayı da düşündüm ama ortada kalınca, üstüne üstlük bir de Galatasaray çok ısrar edince, kabul ettim. Galatasaray’dan bir lira bile para almadım, futbolu bırakacaktım kararım buydu fakat Galatasaray’da Alp Yalman benimle konuşmak istedi, o dönem Galatasaray’a çok genç oyuncu gelmişti, Tugay, Bülent, Arif, Hamza, Okan gibi, genç bir takımdı, Alp Yalman benden gençlere ağabeylik yapmamı istedi, ‘sen yine Fenerbahçeli Selçuk olarak kalacaksın, gel burada ağabeylik yap, bir sene kal yeter’ dedi. Ondan önce Galatasaray’dan Büyük Mehmet ağabeylik yapmak için Fenerbahçe’ye gelmişti, onun gibi bir şey olacaktı.
– “Oynadığım 1 ya da 2 maçtır, onların primi vardı, onun dışında 1 lira bile almadım, evim Bostancı’daydı, her gün Bostancı’dan Florya’ya antrenmana gidiyordum, Amerikan arabam vardı, çok benzin yakardı, benzin paramı bile cebimden ödedim. Maya tutmadı, sonra da lig bitmeden kendi isteğimle ayrıldım ve futbolu bıraktım, yazarlığa başladım.”
-“Benimkisi transfer bile sayılmaz çünkü futbol, transfer bunlar profesyonel işlerdir ama ben Galatasaray’a profesyonellik icabı gitmedim çünkü para almadım, mesela Tanju Fenerbahçe’ye profesyonellik icabı geldi, Hasan Vezir de Fenerbahçe’den Galatasaray’a giderken profesyonel olduğunu düşünerek gitti. Alp Yalman bana imza atarken, ‘elin titremesin sen Fenerbahçeli Selçuk olarak imza atıyorsun’ demişti. Galatasaray’a gitmem benim Fenerbahçeliliğimi zedeleyemez aynı zamanda ben Galatasaray’a gittiğimde Galatasaray takımında çok koyu Fenerbahçeli futbolcular vardı, şimdi onların isimlerini söylersem yer yerinden oynar!”
Jübilesini, aktif sporculuk yaşamına ara verdikten bir süre sonra Erzurumspor ile yapılan özel bir maçta Fenerbahçe forması ile yaptı Selçuk.
O günleri de şöyle anlatıyor:
– “Jübile yapamadım, hem jübilem gitti, hem evim gitti, sonra Galatasaray’dan ayrılıp, yazarlığa başladım. O dönemler Aziz Bey de iyi bir Fenerbahçe taraftarı olarak maçlara gelirdi, beraber deplasmanlara giderdik, sonra kendisi Fenerbahçe başkanı olunca, bana jübile yaptırdı. İade-i itibar jübilesiydi bu. Bana verilecek en güzel hediye oldu, bu jübile futbolu çubuklu formayla bıraktım, bundan dolayı da çok mutluyum, jübilemden de bir kuruş para almadım.”
Sonrasında spor yorumculuğuna devam eden Selçuk Yula 6 Ağustos 2013 tarihinde geçirdiği kalp kriziyle henüz 53 yaşında hayata veda ederek tüm spor camiasını yasa boğdu.
Kendisi benim Rıdvan’la beraber iki çocukluk kahramanımdan biridir.
Kendisini burdan sevgi ve saygı ile anmak istiyorum.
Seni, gollerini, attığın deparlarda yele gibi savurduğun saçlarını ve spor yorumlarını hiç unutmayacağız.
Şimdiden seni çok özledik Selçuk Abi.
Nur içinde yat, toprağın bol olsun.
ABCSPOR