Türkiye Cumhuriyetinin en büyük iki spor kulübünün Avrupa’nın 1 numaralı kupasında, Abdi İpekçi’de sahne alan mücadelesinde kazanan Fenerbahçe..
Aralarında bu salonda oynanan sondan 9 önceki karşılaşma sarı kırmızılıların üstünlüğüyle sonra ermiş, anca seyircisiz oynanan 10.maçta, yani 5 sene sonra servis kırmayı başarabilmişti sarı lacivertliler.
İnanılmaz seyirci baskısı, hakemlerin çalıp-çalamadığı düdükler momentumu her zaman ev sahibi ekibe çevirmiş, aynı atmosfer sadece burda değil, en az bu dozda, Galatasaray’ın açıldığı günden bugüne galibiyet kazanamadıkları Ülker Arena’da da Fenerbahçe lehine işlemişti.
Ama burası Euroleague yani ER MEYDANI.. Tabii ki bu platform da cennetten bir köşe değil ve hakem hataları fazlasıyla oluyor, tabii ki ev sahibi ekipler burda da avantajlı ama en azından 100 maçta en fazla 3-4 kez yaşanan istisnai durumlar haricinde, göstere göstere!! maç bir yerden alınıp diğer tarafa “dalga geçercesine” verilmiyor.
Bir yanda 3/3 ile yenilgisiz yoluna devam eden Fenerbahçe, diğer köşede 3 maçta sıfır çekmiş ve bu salondaki son 8 Euroleague maçından mağlup ayrılmış bir Galatasaray..
Kadro kalitesi de Fenerbahçe’de, takım olma olgusu da.. Euroleague tecrübesi ve koç farkı da herkesin malumu.. Bu kadrolarla 30 maçlık maratonda “kim üstte bitiririn cevabı üç kuruş basketbol bilgisi olanlarca” da aynı köşeyi gösterecektir ama adı üstünde ezeli rekabet ve tek maç, 40 dakika!
Ve geçelim iki ezeli rakibi Euroleague Arenasında ilk kez karşı karşıya getiren maçın başlama düdüğüne..
Seyirci desteği, Göksenin’in Dixon’a baskısı ve sert savunma ile maça giren Galatasaray, 6-0 öne geçti ve momentumu çeyreğin bitimine 4.13 kalaya kadar elinde tuttu. Taaa ki Vesely oyuna girene kadar! 15-7 ile geçilen bu süre sonrası oyuna giren Çek pivot ile savunma dengesi oturan Fenerbahçe, önce rakibini yakaladı, sonrasında da bulduğu basketlerle periyodu 22-19 önde kapattı.
İkinci çeyreğe de başta 3 üçlükle alev alan Datome olmak üzere sert bir giriş yapan sarı lacivertliler farkı çift hanelere (13 sayı) çıkarttı ve tam şalteri indirecekken, oyuna giren Alman pivot Pleiss’in çabalarıyla oyunda kalmaya çalışan sarı kırmızılılar makası biraz olsun kapattı ve soyunma odasına tam üç oyuncudan çift haneli skor bulan Fenerbahçe önderliğinde (Dixon 12, Datome 11, Udoh 10) 48-41 ile girdik.
Ev sahibi köşede ise süre aldığı 6.37 dakikaya 5 sayı, 5 ribaund, 1 blok, 1 asist sığdıran Tibor Pleiss başta olmak üzere, 11 sayı bulan Austin Daye ve 9 sayı çıkartan Micov ayakta kalan isimler oldular.
2.devre de maçın başıyla benzeri şekilde başladı ve 3.çeyreğin bitimine 4.30 dakika kala 4 sayıya düşen fark sonrası oyuna giren Vesely ile yine benzeri şekilde momentum değişti. 3.22 kala Sloukas üçlüğüyle 62-50’ye çıkan farkla maç koptu diye düşünülürken, Dentmont liderliğinde oyunda kalan Galatasaray daha bitmedi dedi ve final periyoduna 70-64 ile girdik.
Fenerbahçe iyi başladığı son çeyrekte, 7.49 kala Kalinic üçlüğüyle farkı tekrardan 13 sayıya (79-66) çıkarttı ve bitime 3.20 kala 90-74 ile maçın en büyük farkı oluştu. Sonrasında Dentmon’dan gelen uzun menzilli üçlükleriyle farkı 8 sayıya kadar çeken sarı kırmızılılar devamını getiremedi ve maçın yıldızı Sloukas basketleriyle tekrar farkı açan Fenerbahçe, karşılaşmadan 103-87 galip ayrıldı.
Basketbolun amentüsü bellidir ve ilk şartı iyi savunma yapacaksın (Bu maça çıkana dek 97.3 sayı ortalaması yiyen GS, bugün de potalarında 103 sayı gördüler). Tabii ki atmadan kazanamazsın ama uzun vadede zaferler hep; yediğinden çok atanların değil, attığından az yiyenlerin olmuştur! Bu sarı kırmızı kadro rotasyonunun “2-3 oyuncu haricinde” savunma karakteri oturtması imkansıza yakın.. Elinde sihirli değnek olmayan Ergin Ataman’ın yapabileceği birşey yok gibi gözükse de, maalesef bu kadroyu kuran da kendisi!.
Bir diğer amentü de point guard’ın kadar konuş. Sadece bulduğu 24 sayıyla değil, yaptığı 7 birbirinden mükemmel jenerliklik asist ve organizasyon kalitesi ile maça damgasını vurdu Yunan oyun kurucu. Hatta safkan 1 numara olmasa da, kağıt üstündeki diğer oyun kurucu Dixon ile birlikte toplamda “46 sayı, 9 asist, 3 ribaund” yaptıklarını da not olarak düşelim bu satırlara..
Bir diğer parantez de Ekpe Udoh’a.. Bu takımın belki de en az rotasyona giren oyuncusu olan Amerikalı pivot, altyapıdan çıkmışçasına cansiperhane mücadelesini sürdürdü ve son dakikalarda dili dışarda, toplamda 34.39 süre aldığı bu geceyi de 21 sayı, 13 ribaundla taçlandırdı.
Boby Dixon 22 sayıyla maçın bir diğer başarılı ismi olurken, James Nunnaly de skor olarak olmasa da verdiği katkıyla ( 4 sayı, 6 asist, 6 ribaund) ilk pozitif maçını oynadı bu forma altında.. İkinci çeyreğin başlarında attığı art arda üçlüklere farkın açılmasında önemli rol oynayan Luigi Datome’yi (13 sayı, 4 ribaund, 2 asist) de pas geçmek olmaz.
Bu arada Udoh ve Vesely için tek tek baktığında “Avrupa’nın en iyi uzunu budur” demeyenler olacaktır ama ikisi aynı anda sahadayken, hem savunma kaliteleri hem birbirleriyle kısa oyuncu gibi paslaşmaları, hem de ribaund ve spacing becerileri ile bu akşam bir kez daha gördük ki (toplamda 33 sayı, 19 ribaunt, 6 asist) bence tartışmasız en iyi pota altı ikilisi.
Geçen sezon ortası Antic ve Sloukas sakatlandı. F8’de Real Madrid serisi öncesi de Vesely.. Ama çark aynı ritimde dönmeye devam etti. Bu akşam da en önemli silahları Bogdanovic yok ama Fenerbahçe Obradovic önderliğindeki bu oyuncu topluluğu ile “takım gibi takım” sözüne o kadar oturuyor ki..
Sonuç olarak; Galatasaray son Eurocup şampiyonu ama burası Euroleague! Futbolda Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi arasında ne kadar fark varsa, burda da “kimse kusura bakmasın” en az 2-3 kat fazlası..
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen
