Aferin size !
Haftalardır kazanamayan, küme düşme hattındaki, 9 kişilik Konya’ya da yenilmeyi başardınız. Son 7 hafta aldığınız puan 3. Şu maçı seyrederken taraftarınıza yaşattıklarınızı tahmin bile edemezsiniz. Sizler belki sırtınızda sarı lacivert çubuklu forma olduğunun farkında değilsiniz ama taraftarınız farkında.
Evet, belki Kadiköy’de eskisi gibi coşkuyla destekleyemiyor o taraftar sizi ama şu halde bile seyirci ortalamasında liderler. Taraftar ortalamada zirvede, sizler de bunları yaşatıyorsunuz onlara. Bravo valla.
Bravo derken sözüm sadece futbolculara değil. Yanlış anlaşılmasın.
Eğer sizin yönetiminiz üstüste maçlara yeni teknik direktör olmaksızın çıkıyorsa, yönetim de bu maçları önemsemiyor demektir. Türkiye Kupası’nı hedef olarak koymuş olabilirler ama eğer Trabzon rövanşına kadar olan maçlara bu konsantrasyonla, bu ciddiyetle, bu fizik kondüsyonla çıkacaksak, zannetmeyin ki bir anda sihirli değnek değecek, o maçta takım bir anda herşeyini ortaya koyacak. O işler öyle olmuyor maalesef. Kafada ligi bitirdiğinizd , antreman kaliteniz de düşer ki düşmüş zaten, sahada belli oluyor. Sonrasında fizik olarak düşmeye başlarsınız. Ardından Nisan sonunda Trabzon karşısına bir çıkarsın, bakarsın ki rakip seni sahada eziyor. Maalesef bu belirsizlik, bu kararsızlık bizi böyle bir sona doğru götürüyor.
Bakın Gustavo gibi bir istikrar abidesinin bile dengesi bozulmuş. Isla, Hasan Ali, Tolga Ciğerci en basit top kontrollerinde bile topun ayaklarından 3 metre açılmasını engelleyemiyorlar. Zajc çaresizlikten kendi yarı alanına geliyor top almaya. Sakatlıktan yeni çıkan Emre etkili olamıyor. Jailson asist kralığına gidiyor ama rakiplere yaptığı asistlerle. Vedat kayıplarda. Rodriguez süratiyle saman alevi gibi çok az girdiğimiz pozisyonların içinde ama bitiricilik ve oyun zekası diplerde. Mehmet Ekici sağ çizgiye hapsolunca verimliliği yok gibi. Santrafor Mevlut ilk kez ligde 30 dakika şans buluyor, top ayağına değmeden maç bitiyor. İşte kafa olarak konsantrasyonu kaybetmişseniz bireysel performanslar da dip yapıyor. Biz Galatasaray maçı sonrası pazartesi günü yeni bir hocayla başlayarak farklı bir hava, motivasyon, coşku yakalayabilirdik. Maalesef kaçırdık o treni. Bu kadro kötü kadro değil, içini biz boşalttık kabul edelim
Her geçen hafta biraz daha kötüye gittik.
Bütün takımlar hoca değişikliğini ivedilikle yaparken biz ”acele etmeyelim, hata yapmayalım” dedik. Tamam hata yapmayalım ama en azından sezon sonuna kadar takımı yönetecek bir ”geçiş” hocası bulabilirdik. Ancak hafta içinde yöneticimiz Semih Özsoy’un demecini okudum. ”Nasıl sezonu kurtarabiliriz, bu kulübün futbol aklı kim olacak ? Yeni hocaya, yeni düzene, yeni transferlere nasıl karar veririz? ” gibi konularla uğraşacağına, ”Bizim arkamızdan konuşuyorlar. Bizim altımızı oyuyorlar. Dostumuzu düşmanımızı görüyoruz” gibi başlıklar gördüm. Artık bu kulübün dedikodularla, kim ne demişlerle vaktini, enerjisini harcamaması lazım. Fenerbahçe yönetimi her zaman eleştirilir. O koltuğa oturduysanız ,içeride dışarıda bir sürü düşmanınız olabilir. Elbette kolay değil bunlara karşı koymak ama lütfen, artık lütfen bunları bırakın. İşinize, ana görevinize konsantre olun.
Bunları bize bir daha yaşatmayın !
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72