Çok büyük hayalkırıklıkları yaşadık geçmişte Avrupa Kupası maçlarında.
Çok can acıtan yenilgiler gördük.
Ama hiçbiri Vardar’a elenmemiz kadar büyük fiyasko değildi.
Bu maalesef zirve.
Bu Fenerbahçe tarihinin Avrupa Kupaları’ndaki en başarısız sonucu.
Ve bu başarısızlık öyle bir kaç futbolcunun eksikliğiyle, büyük talihsizlikle yenilen gollerle açıklanacak gibi değil.
Kimse o mu oynasaydı, bu mu oynasaydı tartışmasına girmesin.
Tek önlibero, çift önlibero detaylarında boğulmasın.
Bizim sıkıntımız çok başka.
Bizim sıkıntımız taa en başta.
Balık baştan kokar derler ya.
Sorunun adresi belli, o da tam camianın en başında, en yukarıda.
Dolayısıyla kimse Fener’e 4-5 oyuncu transferi lazım, stopersiz olmaz, bi tane daha santrafor alalım, solbek problemi ne olacak diye yırtınmasın.
Şu anda başımızdaki zihniyet Nisan ayında takımı şampiyon yapan hocayı zampara diye kovdu. Takımın efsane kaptanını bacak bacak üstüne attı diye gönderdi.
Kurtarıcı diye bir sportif direktör getirdi, 5 ayda bizi dolandırdı diye kıçına teneke bağlayıp kapının önüne koydu.
Gökhan’la Caner’in eksikliğini Van der Wiel ve İsmail Köybaşı ile doldurmaya kalktı.
Emre Belözoğlu’nu sebepsiz yere yolladı yerine Ozan Tufan’ı layık gördü.
Geçen sezonun tek ışıldayan ofansif adamı Lens’i elinden kaçırıp yerine Dirar’ı getirdi.
Takımın tek başarılı bölgesi olan defans göbeğinin patronu olan Kjaer’i sattı, yerine henüz adam bile alamadı.
Şimdi bu zihniyet sözkonusuyken transfer yapsak ne olur yapmasak ne olur?
Hatta yapmayalım daha iyi. Hiç olmazsa batan kulüp finansal olarak daha da dibe çökmez.
O yüzden bu gece başka şeyler konuşmaya gerek yok.
Aykut Hoca’nın takıntılarını tartışmayalım boşuna.
Her maç yediğimiz ”yılın komik spor olayları” kliplerine konu olacak gollere hiç girmeyelim.
Birbirinden bitik santraforlarımızı, sağ kanattan sol kanada kendini paralayan ama bu yüzden anormal yorulup çok top kaybı yapan Valbuena’yı.Roman’ın amatör lig seviyesinde yediği çalımları,diğer yeni transferler Dirar’ın Isla’nın ışık vermeyen oyunlarını hiç konuşmayalım.
Hele hele bu kadar gole ihtiyacımız olan bir maçta Vardar gibi zayıf bir rakibe karşı koskoca ilk devreyi pozisyona bile girmeden bitirmemize sakın değinmeyelim.
Ha belki taraftar konusuna girebiliriz biraz.
Evet geçen sezon bir çok kişi gibi ben de paraladım kendimi.
Seyircisiz olmaz bu iş dedim.
Bir şekilde ilk iki maçı dolu tribünler önünde oynadı Fenerbahçe.
Ancak iki ucu keskin bıçak gibi bu sezon seyirci.
Destek verdiğinde Trabzon maçının ilk yarısında olduğu gibi oynamayan takıma gol attırabiliyor ama öte yandan o kadar dolu ve o kadar sabırları tükenmiş ki, tepki göstermeden edemiyorlar.
Sahadaki futbolcular da sağolsun hiç yardımcı olmuyorlar onlara.
Örneğin ilk yarı bitmek üzere. Pozisyon falan hak getire. Hatta rakibin topu daha yeni direkten dönmüş. Seyirci homurdanmaya başlamış. Ozan Tufan 40 metreden vurup topu tribüne atıyor. Futbolcu maç içinde ıslıklanmasın, tamam eyvallah ama biraz zeki ol, biraz kafanı çalıştır be güzel kardeşim. Sen de kendini yuhalatmak için elinden geleni yapma.
Ama dedik ya, Ozan’lar, Tufan’lar bunların hepsi detay.
Hepsi esas problemi görmemizi engellemekten başka bir işe yaramıyorlar.
Biz bu gece Fenerbahçe için kara bir gece yaşadık ve esas üzücü olan bu işin baş sorumlusu olanlar daha önce olduğu gibi yine hiç bir özeleştiri yapmadan görevlerine devam edecekler.
Yarın belki bir galibiyet alıp sevineceğiz.
Hatta yeni transferlerin hepsi devreye girince ligde üst sıralara ilerleyeceğiz.
Ama şu gerçek değişmeyecek.
Başkan yoruldu, yıprandı, çok hata yaptı, hata yaptıkça kontrolü iyice kaybetti ve Fenerbahçe’sine çok zarar verdi. Üstelik kabul etmedi ve etmeyecek zarar verdiğini.
Öyleyse yapılacak tek bir şey var.
Hep beraber bekleyeceğiz kaçınılmaz değişimi.
Çok geçmeden mavi gözlü umudumuzun direksiyona geçmesini.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72