Son maçtan sonra yazımın başlığı ”zor biter” idi. Artık herkesin görüş birliğine vardığı şekilde takım kafada ligi bitirdiği için bundan sonraki maçları izlemek ızdırap olur diye düşünüyordum. Hakikaten de tamamen o şekilde başladı oyun. İstek yok, tempo yok, pozisyon yok. Kısacası hiç bir şey yok. Fenerbahçe’li olmasak maksimum 10 dakika içinde sıkıntıdan başka kanala geçecek bir futbol izliyorduk televizyon başında.
Bunun sebebini açıklamak için tek tek futbolcu eleştirilerine girmeye gerek yok. Biz son 8 maç + Türkiye Kupası’nı başımızda ağırlığı olan bir hoca olmadan oynamayı seçtik. İşte bu seçim var ya, futbolcuya mesajı verir bu seçim. ”Ben bu sezonu gözden çıkardım, artık yeni sezona bakıyorum” dersin bu kararınla. Dolayısıyla bu görüntünün sorumlusu biziz, bizim bu seçimimiz. Topçu da mesajı alır. Antreman kalitesi düşer, o da sahadaki tempoya yansır. Sonuçta bugün Malatya’nın sahada 10 kişi kalmasına kadar olan görüntü çıkar ortaya.
O pozisyona gelirsek hakemin çıkardığı çok ucuz bir ikinci sarıdan kırmızı var. Emre’nin de abartı düşüşü sözkonusu. Şimdi ne olacak? Zaten Emre’yi yıpratmak için pusuda bekleyenler hemen saldırıya geçecekler. Sahaya koyduğu hırs, tempo, oyun aklı unutulacak. Ben bu yazıyı hemen maç sonrası yazıyorum. Gazeteleri henüz görmedim ama eminim ki hepsi Emre’yi yerden yere vuracaklar. Bir sürü gereksiz polemik, bir sürü saldırı yaşanacak. Halbuki yine oyuna girdikten sonra bütün pas trafiğini hızlandıran bir Emre vardı sahada. Trabzon maçında kendini attırarak takıma nasıl bir kötülük yapmış olduğu bir kez daha ortaya çıktı ortaya. O maçta da son 25-30 dakika girebilir, tüm gidişatı değiştirebilirdi. Hem kendine hem bize yazık etti.
Onun hızlandırdığı oyunla golü bulduk bulmasına ama 10 kişiye karşı mağlup duruma düşme başarısını da gösterdik. Az daha bir rezalete daha imza atacaktık. Belki de sahanın en kötüsü Ozan’ın golleriyle mucizeyi gerçekleştirdik. Kayseri maçında olduğu gibi bu maçta da son dakikalarda gelen ardarda gollerle tribünde galibiyet sevinci yaşama şansını kaçırdık. Canımız sağolsun, takım kazansın da biz tribünde olmayalım, önce sağlık.
Sağlık derken çok sağlıksız bulduğum bazı oyuncularda gereksiz ısrar konusuna da girmek istiyorum. Dirar bu haliyle nasıl 90 dakika oynuyor hiç anlayamıyorum. Murat Sağlam’ı şimdi görmeyeceksek ne zaman göreceğiz bir lig maçında. Yine 90 dakika sahada kalan bir Rodriguez var. Kontağı kapatan bir diğer oyuncu da o. 55.-60.’tan sonra dili dışarıda. Son golün ortasını nefis bir şekilde yapan, geleceğimiz dediğimiz Ferdi ise son dakikalara kadar kulübede.
Özgüveni kaybolmuş Jailson, sağaçıkta Kayseri’de kestiği ortaları kesmeyi unutan Deniz, bir türlü bal yapamayan Ekici hepsi hayalkırıklığı. Emre girene kadar Jailson-Ozan ile orta sahada oyun kurmaya çalışıyoruz, sonuç sıfır pozisyon, sıfır hızlı hücum. Bu şekilde nasıl gol atacağız?
Anlayacağınız sorun çok. Bu oyunla, bu konsantrasyonla fazla ışık ta yok ama işte işin içinde Fenerbahçe varsa her zaman böylesine dramatik maçlar var. Şampiyonluğa oynuyor olsak torunlara anlatılacak bir son yaşanıyor. 5 dakika önce milyonlarca kişi yenilen takıma sallarke , 5 dakika sonra aynı milyonlar galibiyete seviniyor. Bir garip maç işte. Fenerbahçe’de üzüntüler ve sevinçler her zaman içiçe yaşanıyor.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72