https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BİR DEPLASMAN, DÖRT GOL, BİR SAKİNLİK

Okunması Gerekenler

 

Bir Deplasman, Dört Gol, Bir Sakinlik

“Bazı takımlar galibiyeti kutlar.

Fenerbahçe bu kez, huzuru kutladı.”

Fenerbahçe Gaziantep’te sadece kazanmıyor, kendine inanmanın neye benzediğini hatırlıyor. Futbolun en büyüleyici tarafı, hayatın karmaşasını doksan dakikalığına düzene sokabilmesi. Fenerbahçe’nin Gaziantep deplasmanındaki 4–0’lık galibiyeti de tam olarak böyleydi. Bir maçtan çok, bir terapi seansı gibiydi. Haftalardır süren gerginlik, öfke ve şüphe, yeşil zeminde bir anda dağıldı.

İlk dakikalarda sahada tanıdık bir gerilim vardı. Her Fenerbahçe taraftarının kalbinde aynı döngü: umut, tedirginlik, hayal kırıklığı korkusu. Fakat bu kez o döngü kırıldı. Takım ne yapacağını biliyordu. Paslar yerini buluyor, oyuncular aynı melodiyi çalıyordu. Kimse kahramanlık peşinde değildi; herkes görevini biliyor, herkes doğru yerde duruyordu.

Orta saha uzun zamandır ilk kez bir senfoniye benziyordu. Biri oyunu dengeledi, diğeri hızlandırdı, bir diğeri presin fitilini ateşledi. Kimse topu gereksiz taşımadı, kimse kendini kanıtlamaya çalışmadı. Herkes sistemin bir parçası olmayı kabul etmişti. Belki de başarı, egolardan arınmış bir düzenin sonucu oluyordu.

Kanatlar çizgiyi değil, aklı koştu. Oyuncular topu beklemedi; topun geleceği yeri önceden hissetti. Küçük ama belirleyici bir fark. Bu kadar basit bir şeyin — koşunun zamanlamasının — bir ülkenin ruh halini değiştirebilmesi insanı hem şaşırtıyor hem gülümseltiyor.

Forvet hattı estetik değil, dürüst oynadı. El-Nesyri’nin vuruşlarında zarafet yoktu ama inanç vardı. Top kaleye girdiğinde, kimse sanat konuşmadı; sadece derin bir “oh” duyuldu. Çünkü bazen futbol bu kadar basittir: doğru yerde, doğru zamanda, doğru vuruş.

Bu oyunun perde arkasında ise, yeniden doğuş hikayeleri vardı. Bir dönem “mental olarak tükendi” denilen Fred, ilk geldiği sezondaki o diri, keskin halini hatırlattı. Meksikalı kaptan Alvarez, sadece taktik disiplin değil, liderlik de gösterdi — hatta geçen yılın dövülen Amrabat’tan ( ki bence iyi bir 6 numaradır) bile kötü diyenleri kendine hayran bırakmaya başladı. Asensio ve Nene yavaş yavaş forma girerken, Ederson’un ayağındaki beyin de sonunda oyuna dahil oldu; top artık ondan çıktığında bir fikir taşıyordu. Bazen geri dönüş, sakatlıktan değil, kendine inanmaktan başlar. Bu maçta o inancın izlerini görmek mümkündü.

Kenardaki teknik akıl da bu sade gerçeği anlamış gibiydi. Tedesco sanki bir roman editörüydü; fazla kelimeleri silmiş, ritmi bulmuştu. Takım aynı hikayeyi aynı tonda anlattı: önce baskı, sonra denge, sonra son cümle. Maç bittiğinde hiçbir şey rastlantı gibi durmuyordu. Her değişiklik, her karar, yerli yerindeydi.

Ve şimdi ilginç olan şu: birkaç hafta önce hala konuşulan “bir solak stoper, bir bitirici kanat, bir yaratıcı oyuncu” ihtiyacının belki de yavaş yavaş anlamını yitirmeye başladığını görüyoruz. Son iki maçta sahada öyle bir takım oyunu oluştu ki, bu eksiklerin çoğu sistemin içinde çözülür hale geldi. Bu transfer fikirleri hala gelebilirse elbette tatlının üzerindeki kaymak olur, ama artık tatlı kendi başına da güzel. Takımın sağlığını bu seviyeye gelmeden eleştirmeye çalışanlar içinse, bu iki maç en sessiz ama en etkili cevap oldu.

Zaten Tedesco tercihi yapılırken söylenen ne varsa, adım adım gerçekleşiyor. Bunun için eski başkan Ali Koç’a bir teşekkür borcu var. Aynı şekilde Sadettin Başkan’a da: mali kongrede söylediği “en iyi hoca bizim hocamız, en iyi oyuncu bizim oyuncumuz” sözünün arkasında durduğu için. Bu anlayış, son iki haftadır sahaya yayılan sakinliğin ve güvenin asıl kaynağı.

Fenerbahçe uzun zamandır ilk defa “şansa iyi oynayan” bir takım değil, “bilerek iyi oynayan” bir takımdı. Rakibe pozisyon vermemek artık bir strateji değil, bir kişilik meselesine dönüşmüştü. Ve bu fark, sahadaki dört golden bile daha anlamlıydı.

Belki bu galibiyet bir kupa getirmeyecek. Ama bir sessizlik getirdi. Taraftarın içindeki o uğultu — “yine mi olmayacak?” sorusu — bir süreliğine sustu. Çünkü herkes gördü ki, bu takım doğru çalıştığında gerçekten güzel bir şeye dönüşebiliyor.

Gaziantep deplasmanında Fenerbahçe yalnızca dört gol atmadı; kendine güvenmeyi yeniden öğrendi. Ve bazen, bir sezonun en önemli anı, skorda değil, o an hissedilen huzurda saklıdır.

mail: yakup.borekcioglu@abcspor.com

twitter: @Yborekcioglu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Önceki İçerik

Son Haberler

FENERBAHÇE GELİYOR

Tedesco gelir gelmez teşhisi doğru koydu. Bu takımın merkez orta sahasında sorun vardı ve bu sorun tüm takımın, diğer...

Benzer Konular