BEŞİKTAŞ NEREYE?
Kasım ayında kulüp öyle bir deprem yaşadı ki artçı sarsıntıları daha bir süre devam edecek gibi görünüyor. Aslında daha tam bir yılını doldurmasına birkaç gün kala başkanın daha önce görülmemiş tuhaf bir şekilde önce Futbol A.Ş.’den, iki gün sonra da başkanlıktan istifa etmesi camiada tam bir şok etkisi yarattı. Neden 2 gün bekledi onu da anlamak mümkün değil! Ardından Samet Aybaba’nın yaptığı zehir zemberek açıklamalar da ateşe körükle gitti ve ortalık tam yangın yerine döndü.
Filmi 24 yıl geriye 26 Mart 2000 tarihine sarınca 16 yıl süren Süleyman Seba başkanlığının ardından Serdar Bilgili rakip olduğu Hasan Arat’ı sadece 222 oy farkla geçip Beşiktaş’ın yeni başkanı oluyordu. Sportif açıdan çok da parlak geçmeyen 2 yılın ardından 31 Mart 2002 tarihinde Serdar Bilgili 2. Kez rakip olduğu Hasan Arat’ı bu sefer 793 oy farkla geçerek yeniden başkanlık koltuğuna oturuyor ve başkanlığını 100. Yıl şampiyonluğu ile taçlandırıyordu.
Ardından 25 Ocak 2004 tarihinde 5 kırmızı kartlı skandal Beşiktaş-Samsunspor maçı sonrası başlayan büyük kaosta yönetim el değiştiriyor ve Yıldırım Demirören’in 8 yıl süren başkanlık dönemi başlıyordu. Türkiye’de pek çok olayda olduğu gibi 25 Ocak 2004 faciasının üzerine de bir sis perdesi çökmüş ve sadece maçın hakemi Cem Papila’ya ihale edilerek arkasında yatan gerçek neden hiçbir zaman tam olarak su yüzüne çıkmamıştı.
2012-2019 yılları arasında başkanlık yapan Fikret Orman’ın ilk 5 sezonu ekilen tohumların yapılan flaş transferlerle takviyesiyle iki şampiyonlukla ve yeni statla rüştünü ispat ederken maalesef son iki sezonu sportif başarısızlıklar ve yolsuzluk iddialarıyla gölgelendi.
En son 2002 yılında 43 yaşında başkanlığa soyunan Hasan Arat uzun yıllar süren sessizliğini geçen yıl başkan adayı olarak bozunca ben dahil pek çok Beşiktaşlı gerçekten heyecanlandık. Öyle ya, Sergen Yalçın’ın bireysel çabaları ve oyuncuların büyük gayretiyle son derece kısıtlı bir kadroyla 2021 yılında kazanılan şampiyonluğun ardından son derece başarısız bir yönetim sergileyen Ahmet Nur Çebi’den kurtulmayı dört gözle beklerken yıllardır şahsen hayalini kurduğum başkan Hasan Arat’ın gelme ihtimali tüm camiada bir sevinç yaratmıştı. Hele ki seçimi 2714 oy gibi büyük bir farkla da kazanınca aldığı güvenoyuyla birlikte herkes büyük beklenti içine girmişti.
Geçmiş yönetimin enkazını ve hatalı transferlerini temizlemeye çalışırken gösterişli fubolculuk kariyerini Feyenoord ve Glasgow Rangers gibi kalburüstü takımlarda hoca olarak da başarılı bir şekilde devam ettiren Giovanni Van Bronckhorst’u uzun vadeli bir proje düşüncesiyle getirince yapılan bazı nokta transferlerle birlike umutlar da artmıştı. İyi geçen bir hazırlık kampının ardından Süper Kupa’da alınan 5-0’lık görkemli Galatasaray galibiyeti de camiada çıtanın iyice yükselmesine neden oluyordu. Tabii o zafer sarhoşluğu içinde her ne kadar dillendirilmese bile benim izlediğim en kötü GS performanslarından bir tanesi olması, maçın daha ilk dakikasında öne geçip rakibin abandone olması gibi faktörler göz ardı edilerek o yanılsamayla belki de bugünlere gelinmesinin temelleri atıldı.
İlerleyen günlerde özellikle kanat transferlerinin yapılmaması, kadro derinliğinin oluşmaması ve Joao Mario’nun takımın dengesini bozmasıyla çöküş hızlanmaya başladı. Tabii o günlerde büyük ihtimalle yönetim içinde başlayan karmaşadan habersiz bizler daha çok saha içine odaklanmıştık ve gün geçtikçe gelişmesi gereken oyun aksine sürekli geri gidiyordu ve hoca da buna bir çare bulamıyordu. Bu karambolün içinde tabii hoca da doğal olarak gönderildi ama takımın şu andaki öncelikli derdi yeni bir hoca değil çünkü bu ortama kimse gelmez, gelen de başarılı olamaz. Önce kriz yönetimiyle bu darboğaz en az kayıpla geçilmeli ve Hüseyin Yücel liderliğindeki yönetim kendine güveniyorsa Mayıs ayındaki genel kurula kadar gemiyi limana en az hasarla yanaştırmalı veya güvenmiyorsa bir an önce seçime gitmelidir.
Şimdi ortalık söylentilerden geçilmiyor ve maalesef başkan da istifa ederken doyurucu açıklamalar yapmadığı için kargaşa devam ediyor. Beşiktaş kulübü başkanı gibi topluma ve camiaya mal olmuş bir kişi eğer ciddi bir sağlık problemi varsa bence detaya girmeden bunu açık açık söylemelidir. Çünkü aksi taktirde ‘kaçtı’ yargısı oluşuyor haklı olarak. Ama Türkiye çok ilginç bir ülke zira aynı siyasette olduğu gibi herkesin yaptığı hem yanına kar kalıyor hem de aradan biraz zaman geçince umut olarak tekrar ortaya çıkabiliyor ki bunların onlarca, yüzlerce örneği mevcuttur. Hesap verebilirlik olmadıkça da maalesef bu düzen değişmeyecektir.
Yıllardır dediğim gibi, İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkelerde bolca örneğini gördüğümüz kulüplerin yerli veya yabancı sermaye gruplarına satışı ve profesyonel yönetim anlayışıyla bundan daha kötü olmayacağımız bence aşikardır. Futbola duyulan ilgi ve sevgiyle başarının bu kadar ters orantılı olduğu başka bir ülke yok. Çaresi de biz taraftarların da tavlacı zihniyetinden çıkarak rakibi kızdırma ve dalga geçme işini ikinci plana atarak biraz daha satranç, hadi o da olmadı king oyuncusu zihniyetiyle stratejik düşünüp sabretmeyi öğrenmemiz.
Bu kadar büyük bir rantın döndüğü futbolda bunun kaymağını yemeye çalışan yönetici-menajer-spor basını şeytan üçgeni de geldiğimiz noktada büyük pay sahibi ama 51 yaşında anladım ki bazı şeyler sebep değil sonuçtur. Yani bizler toplum olarak nasıl siyaseten hak ettiğimiz şekilde yönetiliyorsak, futbolda da hak ettiğimiz yerdeyiz.
Toz duman biraz daha dağıldıktan sonra tabii kimse haksız olduğunu kabul etmeyecektir her zaman olduğu gibi ve biz bu renklere gönül verenler dezenformasyon ve bilgi kirliliği çağında kendi edindiğimiz doğru veya yanlış bilgiler ışığında birtakım çıkarımlar yapmak zorunda kalacağız. İşte tam da bu yüzden şeffaflık her alanda olduğu gibi futbolda da elzemdir! Maalesef ondan yana da çok umutlu olmak için neden yok çünkü siyasetin elini çekmeyi bırakın sımsıkı sarıldığı futbol ve 4 büyükler siyasetin arka bahçesi olmayı sürdürdükçe ülke ne kadar şeffaf yönetiliyorsa futbol da bundan nasibini alacaktır.
Not: Bu yazı Hatayspor maçından bağımsız olarak yazılmıştır ve tabii ki o maçın sonucunun bu saatten sonra hiçbir önemi yoktur, sadece sahada oynanan futbol ve oyuncularla hocanın sergileyeceği mücadele yakın gelecek hakkında bir nebze fikir verecektir.
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305