BERABER ISLANALIM YAĞAN YAĞMURDA !!
“Nehir kuruyunca karıncalar balıkları yer, nehirdeki su yükselince de balıklar karıncaları yer” diye öğüt verir bir Afrika atasözü. Doğru zamanda doğru yerde bulunmanın başarıdaki katkısını anlatan çok güzel bir söz. Bunun açılımı bazen fizibilitedir, bir çok zaman da tesadüftür. Evet şans diye bir şey var, hatta Amerikalılara göre de Tanrı’nın nick’idir. Tanrı sihirli bir dokunuşla bir yardım etmek istiyorsa ve altında da kendi imzasının olmasını da istemiyorsa gayrı resmi yardım eder.
Elde edilmiş başarı bir şans mı yoksa gerçekten bir bilgi ve becerinin sonucu mu ? Pek çok insan biraz da kıskançlıktan “şans bu”diyebilir, peki nasıl anlarız şans olup olmadığını ? Hayat mutlaka bir ünvan maçına çıkarır, ünvan maçı da kazanıldıysa o bilek öpülür. Ünvan maçını kaybedersen de o bir şanstı derler. Karakter olarak çok beğendiğim Pereira, balık yemek için nehre gelmiş bir karınca mı acaba? Nehrin suyunu kurutan hipopotamların suyu boşalttığı döneme mi denk gelmiş, yoksa o hipopotamlar hep oradalar mı ? Porto nehrinde, Olympiakos nehrinde hipopotam hiç eksik olmaz. 10 senede 7-8 sefer şampiyon olur bu takımlar ama Fenerbahçe 10 senede 7-8 sefer şampiyon olamaz.
Fenerbahçe bugüne kadar 15 maç oynadı, bahaneler de var elbet ama takım savunmasında gözle görülür bir iyileşme var olsa da takım oyunu gelişmiyor ve Pereira karıncasının Porto ve Olympiakos Nehri’ndeki balık avı destanına kuşkuyla bakıyorum. Tanrı şans adlı nick’i ile sihirli bir temasta bulunmamış, Aziz Başkan’ın aldığı yıldızlar da olmasa bence lige G.Saraydan daha kötü bir başlangıç yapmıştı Pereira. Eskişehir maçında 40-45 arası atılan iki golün dışında pozisyon üretilemedi. Rize de top oynamadı Fenerbahçe. Nani yoktan var etti, RVP top cambazlığı yaptı da gol oldu. Antalya maçında coşku vardı, baskı vardı ama yine pozisyon yoktu ancak Nani uçurdu, tamamen Nani’nin aldırmış olduğu bir üç puandır uzatma dakikalarında.
Kasımpaşa maçında zaten rezalet ötesi bir futbol vardı, kornerden gelen bir gol. Şans yine Pereira ile beraberdi. Pereira denemiyor, malzemenin hakkını veremiyor. İnat ediyor. Kadrosunda iki santrforu olan, sezonu erken açmış, bir hafta bile oyuncularına nefes açtırmamış, kondisyon yüklememiş takımın hocası iki santrforunu da aynı anda kullanmaz. Bu saçmalık. Bu lig zaten tek santrforlu modelle oynanır. Bu kadar sakatlık vermese Volkan Şen zaten yedekti, yine de Ozan da oynamayacaktı ilk on birde.. Topal ve Josef’i yan yana koyup Kasımpaşa maçına çıkacaktı. Fenerbahçe’nin bence ciddi bir kondisyon ve fizik sorunu da var, Pereira’nın bahsettiği oyunu biraz da o yüzden oynayamıyor.
Geçen İsmail Kartal’ı bir insan kaynakları müdürüymüşçesine, İsmail Kartal’ı işe almayı düşünüyormuşum edasında dinlediğimi ve “biz sizi ararız” diyip başımdan savdığımı söyledim, dün gece de Ersun Yanal’ı aklımdan geçirip “biz sizi çok ararız”dedim kendi kendime ve bugün de Pereira’yı çektim odama ve “böyle olmuyor, size 2 hafta mühlet, düzelmezse yollarımızı ayırırız”dedim, “puan tablosu masalı da anlatma, adaptasyon hikayesi de anlatma, hele hele enkaz edebiyatı hiç yapma, hiç biri umrumda değil, bizde işlere günlük bakılmaz” diye de ilave ettim. Kötü futbolun haricinde Sakaryalılar çetesinden sonra Brezilyalılar çetesi başımıza bela oluşmuştu korkarım nur topu gibi de portekizce konuşanlar çetemiz olacak, bu konuda da endişe duyuyorum açıkçası.
Acilen bir Roland Koch aranıyor, çok acil!. Muhtar Emmi’nin yerli teknik ekiple görüşüp Pereira’yla bir toplantı yapması lazım. Bu kafayla Kadıköy’de seyirci faktörüyle maçlar kazanılır ama deplasmanlarda işler çok zor yürür. Tek santrforlu bir model lazım. Josef veya Topal arasında bir seçim yapılacak yanına Ozan monte edilecek. Arsenal hatta Manu ilk senesindeki RVP kanat oynar da bu RVP kanat falan oynayamaz, oynarsa da Şener’i de kaybedersin, Gökhan’ı da. Bana göre şu haliyle oynaması da zor. Volkan gibi adam yedek oturmaz. Markoviç’e de şans vermek lazım. Diego’nun yokluğunda ki onu da eleştiriyoruz çok fazla topla oynuyor diye, o işi en iyi Nani yapar.
RVP maalesef çok hafife almış bu ligi. Tuhaf işler yapıyor onsekizin içinde. Messi’cilik oynuyor, halı sahada oynuyormuşçasına topu bir ayaktan diğerine alıyor. Uyarmak gerekiyor. Nani gibi sade ve basit oynaması lazım. Kalitesine kimse laf edemez ama maalesef bu işler böyle. Geçen hafta Istanbul’u sel aldı, Sayın Pereira da bir marketten alışveriş yapmış, eve gidiyor, ıslanmış, sıçana dönmüş, dere gibi olmuş sokakta paçaları sıvamış, elinde poşet gidiyor. O market de bu pozu yakalayıp sosyal medya hesabından yayınlayıp “sanal marketimizi kullanmayı deneyin”gibisinden yayınlamış.
Adam sempatik, bizden biri, halktan biri, çok sevdik, sırılsıklam hali çok samimiydi, trübünlerdeki halimiz gibi aynen. Biz isteriz ki beraber yürüyelim bu yollarda, beraber ıslanalım yağan yağmurda ancak bu dileğim olmayacakmış gibi duruyor. Derbileri görmeden de anti Pereira tavırlarını da çok yanlış buluyorum.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : bruno.monte@abcspor.com
twitter : @BrunoMonte1907