Maç bitimi binlerce taraftar yine tribünleri terketmedi. Çok uzun bir süre haykırdılar sevdalarını.”Ölürüm aşkına yar, beni biraz anlasana” derken, o anları canlı yaşayanların tüylerini diken diken edecek sahneler ortaya koydular. Bu sahneleri görünce insan şunu düşünmeden edemiyor. Keşke böylesine büyük bir coşku, böylesine içten bir desteğin sonu şampiyonluk olsaydı. Ancak ne yazık ki halen küme düşme hattından bir an önce uzaklaşmak için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Bu mücadeleyi verirken de tüm camia olarak hepimiz büyük stres altındayız. Sahadaki futbolcuların da oyun içinde bazen bu stresin etkisinde kalmalarını anlayışla karşılayabiliyorum. Ancak ne olursa olsun rakip 10 kişiyken ve biz 2-1 öndeyken ikinci yarının başındaki baskıyı yememizi anlayamıyorum. Rize’nin ikinci golü resmen bağıra bağıra geldi ve biz çaresizce skorun tekrar berabere olmasınıi izledik. O dakikadan penaltı golümüz gelene kadar da çok sıkıntılı bir süreç geçirdik. Bir yandan desteğe devam ederken, öte yandan tam anlamıyla öldük öldük dirildik. Hakikaten bunu kaldırmak kolay değil. O yüzden futbolcu arkadaşlarımız da ”bizi biraz anlasınlar” artık. Biz de şarkılar türküler söylerken sahadaki güzel futbolu , alınan rahat galibiyetleri izlemek istiyoruz.
Bakın seyirci ortalamasında lider bu takım. Kadiköy’deki her maçta çok önemli bir destek sözkonusu. Deplasman maçlarında %5’lik tribünde yeralmak için insanlar birbirini yiyor. Anormal bir talep var Fenerbahçe’nin deplasman maçlarına. Daha geçen hafta 2.000 kişilik ordu İnönü’yü Kadiköy’e çevirdi. Basket maçları deseniz Euroleague’de kapalı gişe oynuyoruz Yani taraftar üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor ama her maç farklı bir stres yaşamak zorunda kalıyor. Futbolcular ve Ersun Hoca artık lütfen en kısa zamanda bizi bu durumdan çıkartsınlar. Hem kendileri rahatlasınlar hem de bizi rahatlatsınlar.
Ancak bu pek te kolay olacak gibi gözükmüyor. Öncelikle kendi hatalarımız var tabii. Beşiktaş maçının ilk yarısında olduğu gibi yine zaman zaman orta sahamız çok yumuşak kaldı. Belki ofansif oyuncularımızdan Soldado ve Valbuena yaşları, Zayc ve Moses da henüz alışamadıkları için tüm yük Topal-Tolgay’a biniyor . Bu durumda Zayc ve Moses’tan artık alışma süreçlerini en kısa zamanda bitirmelerini bekliyoruz. Valbuena ise ne olursa olsun bu takım için çok önemli. Hep oyunun içinde hep sorumluluk alıyor. Ben olsam oyundan çıkartmazdım, yorulmuş olsa bile oyunda tutardım. Öte yandan defans oyuncularımız ve Volkan da fazla telaşlı idiler. Oldukça çok hata yaptılar. Rize’ye zaman zaman çok boş alan bıraktılar. Bunlar hep üzerinde çalışmamız gereken eksiklikler.
Tabii kendi eksikliklerimizi görüp, özeleştiri yaparken saha dışı faktörleri de unutmamak lazım. Mesela hakem yönetimi yine maça damga vurdu bugün. En sevmediğim laftır” Hakemi de yeneceksin”. Hayır, hiç öyle bir zorunluluğumuz yok. Biz kötü de oynasak, sahada hata üstüne hata da yapsak hakem düdüğünü adil biçimde çalmalı. Bir çok kişi diyecektir ki : ”Hakem ne yapsın kardeşim? Kırmızıyı gösterdi, penaltıyı verdi, daha ne istiyorsunuz? ”. Böylesine bir yönetimden sonra bunları söyleyenleri dikkate almamak lazım. Ya futbolun F’sinden anlamıyorlardır, ya da gözlerini Fenerbahçe nefreti bürümüştür. O yüzden bu kişileri ”meczup” olarak değerlendirmek gerekir.
Öte yandan mevcut düzende Fenerbahçe lehine yorumlar beklemek te bir o kadar abesle iştigal . Çok kısa süre önce bir muhabir Fenerbahçe ile ilgili olumlu yazıları yüzünden işten çıkartılıyor.Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Ali Koç Nihat Özdemir’in açıklamaları ile ilgili öyle yorumlarda bulunuyor ki normal bir ülkede yer yerinden oynar. Bizde iki satır haber değeri olmuyor. Fenerbahçe otobüsüne kurşun sıkanlar bulunamıyor , yargıtay kararı yıllardır çıkmıyor, Kenan Evren arazisi bir türlü verilmiyor. Aslında adı konmamış bir savaş yaşanıyor ama kimse korkudan bunu dile getiremiyor. O yüzden işimiz zor, hem de çok zor. Hepimizin bu durumu ”biraz anlaması” lazım.
Biz isimlere takılıyoruz ve hata yapıyoruz. Namoğlu gitti, Demirören gitti bundan sonra işler düzelir diye düşünürsek büyük hayalkırıklığına uğrarız. Mevcut ”düzen” değişmediği sürece hiç bir şey düzelmez. Seneye santrafora Lewandovski’yi, kaleye Neuer’i de getirsen sıkıntılar bitmez. Federasyonuyla, kurullarıyla, hakemleriyle, basınıyla büyük bir kıskaca alınmış vaziyetteyiz. Eminim ki yönetimimiz de bunun farkındadır ve olayın ciddiyetini ”anlamışlardır”. Bu düzen karşısında geliştireceğimiz strateji geleceğimiz için belirleyici olacaktır.
Yazarın diğer yazları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72