https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BEKLENTİLER VE HAYALKIRIKLIKLARI

Okunması Gerekenler

Beklentiler ve Hayalkırıklıkları

Fenerbahçe her zaman forvet transferinde doyumsuz bir kulüp olmuş ve golcülerine ciddi paralar harcamayı gelenek haline getirmiştir. “Golcü dediğin en az 25 tane atacak” belirli bir yaşın üzerindeki Fenerbahçe taraftarlarının özellikle sezon başlarında duymaya en alışık olduğu cümle olagelmiştir. Bununla beraber, yapılan transferlerin pek çoğunun bu yüksek beklentileri karşılayamadığı da aşikar. Aşağıda son 25 yılda yüksek beklentiyle transfer edilmiş, fakat beklentileri karşılayamamış golcülerden bazılarını hatırlatmaya çalışacağım.

*** Frank Pingel: Gelişi o kadar şaşaalı olmuştu ki, bu adam için yazının 25 yıl kuralını bir parça esnettim. Fenerbahçe’ye gelmeden önceki sezon Bursaspor’da (tüm forvet hattını da toparlayan) oldukça etkileyici bir performans ortaya koymuş, milli takıma yükselmiş ve bir sezon Bursa’da geçirdikten sonra Kadıköy’ün yolunu tutmuştu. Bursaspor’dan sanki Pingel değil, Ibrahimovic geliyordu. O dönemleri hatırlıyorum, Pingel en az 25 gol atacak, 15 tane de attıracaktı. Ancak, daha lig bile başlamadan, TSYD Kupası’nda Galatasaray’a karşı oynarken sakatlanmış ve resmen olmasa da fiilen sezonu kapatmıştı. Hatta sadece sezonu değil, henüz 29 yaşında futbolu da bırakmak zorunda kaldı Pingel. Belirli bir yaşın üzerindeki Fenerbahçeliler hala “bir Pingel vardı” diye hatırlatırlar.

*** Dalian Atkinson: Ercan Taner’in “ara pası Atkinson!” nidasıyla hafızamızdaki yerini koruyan golcü Fenerbahçe’ye Aston Villa’dan transfer olmuştu. Türkiye Ligi’nde başarılı olamayan poacher tarzı forvetlerin ne ilki ne de sonuncusuydu. Oynadığı tek sezonda attığı 10 golün 3 tanesini Galatasaray, 1 tanesini ise Beşiktaş’a atmasıyla hafızalarda yer etmişti.

*** Tarık Daşgün: Asıl mevkisi santrfor olmasa da Tarık da yüksek beklentiyle transfer edilen yıldızlardan biriydi. Fenerbahçe’ye transfer olduğunda henüz oldukça genç bir oyuncuydu ve bir önceki sezon Gençlerbirliği’nde çok iyi performans sergilemişti. Bu performansı oyuncu satma konusunda zaten bir Türkiye fenomeni olan İlhan Cavcav’ın elini iyice kuvvetlendirmiş ve Fenerbahçe yüksek bir bonservis ödeyerek (yanlış hatırlamıyorsam 5,5 milyon dolar olması gerek) oyuncuyu kadrosuna katmıştı. Fakat, Fenerbahçe günleri 52 lig maçında 2 gol 10 asist gibi içler acısı bir performansla sona ermişti.

*** Emil Kostadinov: Yazının konusunun ilhamlarımdan birisi. 1994 Dünya Kupası’nda üçüncü olan Stoichkov, Lechkov, Yordanov, Kremenliev’li kadronun en önemli yapıtaşlarından biriydi. Fenerbahçe’den önce yine yüksek beklentiyle Bayern Münich’e transfer olmuş, fakat orada da beklentileri karşılayamamıştı. Geldiği sezon özellikle başlangıçta 3+1 şeklinde uygulanan yabancı sınırlamasının kurbanı olmuş, fakat daha sonrasında gösterdiği performansla teknik direktör Lazaroni’nin “+1 kim olacak?” sorusuna kolay bir cevap bulmasına yardımcı olmuştu. Performansıyla Saffet, Bülent ve Boliç’in hepsinin gerisinde kalmış ve büyük hayal kırıklığı olarak sezon sonunda da kulüpten ayrılmıştı. Kulüpte en başarılı olduğu an deplasmanda Boliç’in golüyle 1-0 kazanılan Manchester United maçında bir kafa topunun direkten dönmesi olabilir.

*** Yaw Preko: Bir önceki sezon kılpayı kaçan şampiyonluk ve Baliç’in Real Madrid’e satılmasının ardından forvet hattında güçlendirme yapılması için Johnson ile birlikte Gaziantepspor’dan 7 milyon dolara transfer edilmişti. Facia gibi geçen sezonda gerçi hangi forvet olsa iş yapamazdı (hatta süper mega hiper star Souleymane Oularé bile!!), ancak Preko için sezon başı beklentiler yüksek tutulmuştu. Süratiyle rakip defansları ipe dizecek, pırpır oyunuyla savunmacıların başını döndürecekti! Belki sağ kanat oynatılsa yine istediği boş alanları bulup yeteneklerini sergileme imkanı olabilirdi ancak Fenerbahçe’de poacher forvetlerin geneli gibi Preko’nun da ömrü kısa olmuştu. Zaten 3 hoca ve 3 taktik değiştirilen sezonda bir yerden sonra Rüştü hariç kimin nerede oynadığı da soru işaretiydi.

*** Ariel Ortega: Ortega aslında bu listeye performans düşüklüğünden değil, istikrarsızlıktan girdi. Fenerbahçe tarihinin en sansasyonel transferi (evet Alex ve Roberto Carlos da dahil) kendisini sadece yarım sezon izlettirebildi. Basına Werner Lorant’la sorunlar yaşadığı şeklinde yansıtılsa da sanırım (kendi otobiyografisinde de yazdığı şekliyle) Ortega Türkiye’ye pek alışamadı. Kendisini izlediğimiz yarım sezon boyunca Fenerbahçe’nin gollerinin çoğunda ya golü atan, ya asisti yapan veya gol öncesi pası veren yani pozisyonu hazırlayan kişiydi. Böylesine büyük bir yeteneği yarım sezon izleyebilmek gerçekten kötüydü ancak neticede Ortega da beklentilerin altında kalmış oldu. Türkiye’den kaçarak ayrılmasına rağmen Arjantin milli takımındaki ilk maçında “Fenerbahçe taraftarına özel” diyerek normalde giydiği 10 numaranın yerine 23 numarayı tercih etmesi ise adeta kendisinin elveda mektubu olmuştu.

*** Burak Yılmaz: Jean Tigana’nın Beşiktaş’a Antalyaspor’dan transfer etmesinin ardından Beşiktaş’ta istediğini gerçekleştirememiş ve Manisaspor’a gitmişti. Manisa’da Selçuk İnan, Hakan Balta, Uğur İnceman, Holosko, Lukas Zelenka gibi genç ve yetenekli isimlerin oluşturduğu kadronun önemli ve etkili bir parçasıydı ve sadece yarım sezona 9 gol sığdırmayı başararak Fenerbahçe’ye gelmişti. Fenerbahçe’ye geldiği zaman ise birinci forvet değildi ve bunu biliyordu fakat yine de kendisinden beklenti Semih’i ve Güiza’yı zorlaması ve formayı 1-2 sezon içinde kapmasıydı. Bu performansa asla yaklaşamadı. Fenerbahçe kariyerini golsüz noktaladı.

*** Daniel Güiza: Fenerbahçe tarihine tersten geçmiş bir oyuncu olarak bugün hala hatırlanıyor. 14 milyon Euro gibi rekor bir bonservis bedeliyle geldiğinde penaltı atmadan İspanya Ligi gol kralı unvanını taşıyordu. Hem de Barcelona veya Real Madrid değil, Mallorca forması altında! Fenerbahçe’nin o dönem çok büyük beklentilerle getirdiği oyuncu için “uyum sorunu yaşıyor herhalde” yorumları hızlıca geçildi, “bu adam nasıl gol kralı olmuş, hayret” yorumları birkaç ay daha devam etti, fakat en sonunda “böyle forvet olmaz olsun” safhasına gelindi. Güiza’yı ilk yapan özelliklerinden biri de Aziz Yıldırım’ın kendisine olan sabrıydı. Normalde Fenerbahçe’de bu kadar kötü performans gösteren bir santrforun ömrü 1, kontratı çok iyiyse ve ayrılmak istemiyorsa da maksimum 2 senedir. Güiza 4 yıllık kontratını doldurarak ayrıldı. Giderken de hafızalarda bol bol kaçırdığı goller, gözyaşları, Kadıköy’deki ıslıklar ve 2010/11 sezonunda Buca deplasmanında attığı gol kaldı.

*** Robin van Persie: Beklentileri karşılayamayan forvetler listesinde Ortega ile beraber dünya çapında en ünlü olanlardan bir tanesi RvP idi. Fenerbahçe van Persie’yi aldığı sezonun başında stadın isim hakkını 10 yıllığına Ülker’e satmış ve gelen parayı transfere ayırmıştı. Bunun karşılığında Türkiye ligi için los Galacticos ayarında sayılabilecek bir kadro kurulmuştu. Bu kadronun santrforu da henüz 1 yıl önce Blind’in uzun pasında İspanya ağlarına unutulmaz kafa golünü bırakan Uçan Hollandalı Robin van Persie’ydi. Gelişi gerçekten muhteşemdi. Ve aldığı para da… Bunun karşılığında ise ilk sezonunda penaltılarla ancak 15 golü bulmuştu. O sezon süre aldığı dakikalarda çok daha iyi performans gösteren bir önceki sezonun gol kralı Fernandao ise van Persie’nin repütasyonu karşısında ezilmiş ve yedek beklemek zorunda kalmıştı. Vitor Pereira üzerinde oluşturulan baskı da bunda pay sahibi olmuştu tabii ki. RvP yerine o sezon Fernandao formayı kapsaydı Fenerbahçe şampiyon olabilir miydi bilemeyiz, ancak bu ısrarın puan kayıplarına sebep olduğu da bir gerçek. RvP’nin son Kadıköy yolculuğu Cocu Fenerbahçe’nin hocasıyken Feyenoord’la oynanan sezon açılışı hazırlık maçındaydı ve topu ayağına aldığı her an ıslıklanmıştı. van Persie maçtan sonra buna bir anlam veremediğini söylemişti. Belki aldığı yıllık 5 milyon Euro’nun karşılığında taraftarın başka şeyler beklemesindendir?

*** Islam Slimani: En iyiyi en sona sakladık. Fenerbahçe ne zaman “bundan kötüsü olamaz” dense mutlaka daha kötüsünü bulma konusunda master yapmış bir kulüp sanırım. Geçtiğimiz sezon “Cocu Fenerbahçesi’nin Luuk de Jong’u” olma hayaliyle getirilen Slimani, öyle bir sezon geçirdi ki, taraftarın büyük çoğunluğu bu listedeki diğer oyuncuların tamamını mumla arar oldu. Hatta Güiza’yı bile! Slimani sadece ligde 1 gol atmakla kalmadı, saha içinde takım arkadaşlarına olan küstahça davranışları, takımı bozması ve oyuna küsmesi gibi karakterine ait problemlerle kendisinden nefret de ettirdi. Fenerbahçe taraftarı bir oyuncuyu ıslıklayabilir, yuhlayabilir ama hem kendisinden ölesiye nefret ettirip, hem ıslıklanan oyuncu kulüp tarihinde de azdır. Slimani bunu (hem de sadece yarım sezonda) başararak Fenerbahçe tarihine adını altın harflerle(!) yazdırdı.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: onur.ilimsever@abcspor.com

twitter: @onurilimsever

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesçe soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular