Annelerin sürekli övdüğü şu kör olasıca komşuların çocuğu var ya, hepimiz gıcık olmuşuzdur onlara.
Gerçi onların da bi suçu yok. Suç bizim ebeveynlerde!
Heh işte bu da bizim toplumumuzun tedavi edilmeyen hastalıklarından biri.
– Bak komşunun çocuğuna, helal olsun valla, senin neyin eksik Ondan ?
– Bi Nalan Yengenin kızı kadar olamadın, Tu sana !
– Elemin çocukları, şöyle, sen böylesin falan filan diye giden karşılaştırmalı üstünlük anlayışının bir uzantısı da doğal olarak spor dünyasında.
Normal de aslına. Hep böyle büyütüldük.
Bu karşılaştırmalı üstünlük denilen kıyaslama zırvasının içinde bireyler varsa değişken bir değil, bin, on bin, yüzbin.
O yüzden de özgüven yitiminden başka da bir işe yaramaz.
Sonra bi gün komşunun kızı kaşar olur, hah gördün mü dersin.
O anki yüz ifadesini izlemek de ayrı bi keyif tabii.
Diego Ribas geldiğinde ortalık şenlik yeri gibiydi. Ne de olsa bir dünya yıldızı O!
Daha oynadığı ilk maçta Alex’le kıyaslandı.
Yok abi, Alex nere, Bu nere ?
Alex’in tırnağı olamaz bu herif falan derlerken iki derbide de forma şansı bulamayınca kıyas timi bu sefer başladı benzetmelere ve damgayı vurdu:
İkinci Krasic vakası ?
La oğlum, hangi mantıkla kıyaslıyorsun sen bu adamı Krasic’le ?
Krasic dediğin adama sen 7 milyon bonservis ödedin. Hadi parasını boşver, Krasiç dediğin adamın ayakta durmaya mecali yoktu!
Nerdeyse aldığı her topu kaptırıyordu.
Sen Diego’nun sahada döküldüğünü gördün mü ?
Adam bi kere ayağına hakim, ayağı çok ölçülü, her türlü veriyor pası.
Krasic benzetmesi tamamen bir saçmalık.
Her gördüğü sakallıyı dedesi zanneden zümre, her sırtında 10 numara yazanı da aynı sanıyor maalesef!
Alex aslında tam bir 10 numara da değildi. O 9,5 dan 10 numara bir oyuncuydu ve Türkiye’deki tek benzeri Batalla idi..
Alex bir asist makinesi, Alex bir gol makinesi idi.
Alex koşmazdı, mücadele etmezdi, markajdan kurtulamadığında tamamen ziyandı.
Zaten bu tip özelliklerinden dolayı ne dünyanın saygın takımlarında oynayabildi ne de dünyanın saygın liglerinde tutunabildi.
Eli belinde, 100 metreyi 20 saniyede koşan adamı o liglerde oynatmazlar.
Şimdi dönelim Diego’nun kariyerine :
2004-06 Porto 48 maç 4 Gol
2006-09 Werder Bremen. 84 maç 34 gol
2009-10 Juventus 33 maç 5 gol
2010-14 Wolfsburg 76 maç19 gol
2011-12 Atlético Madrid 30 maç 3 gol
2014 Atlético Madrid. 13 maç 1 gol
Diego Fenerbahçe’nin aradığı topçudur veya değildir. Bu tamamen ayrı bir tartışma.
Gerçek şu ki Diego transferi iyi bir iştir. Yaşı da 29’dur!
Acı gerçek şudur ki, stoperi Bekir, önliberosu Selçuk Şahin olan takımda yedek oynamaktadır ve gıkını çıkartmamaktadır.
İşte öyle de bir Profesyoneldir.
Bir günden bir güne duydunuz mu medyada Diego barda kız arkadaşıyla yakalandı, bilmem ne ünlü kişiyle görüntülendi, gecenin bilmem kaçında barda silahla omuzunda falan yaralandı diye ?
Duymazsınız, çünkü adam düzgün bir adam.
Onun transferi ne bir Krasic vakasıdır ne de O bir Alextir.
Kendi şahsına münhasır, farklı özellikleri olan bir 10 numaradır.
Ben olsam ilk Diego’ya formayı veririm. Sonra derim ki dört tane daha yabancı, 5 tane de yerli seçip sahaya süreyim.
Diego’n varsa ona göre oynamalısın!
Fenerbahçe yıllardır oyun sistemini Alex’in üzerine kurdu, Alex’i kitledin mi iş bitiyordu, Alex’den zor kurtulduk, şimdi de Diego’ya mı esir olacağız ? diye düşünenler olabilir.
Senin Diego dediğin adam 90 dakikada 11-12 km ortalama koşan, çabuk ve her tarafa deplase olan bir adam. O seni sahada hiç bir zaman 10 kişi bırakmaz.
O yüzden kendisine bağlı bir sistemin kahramanı değil bir oyun planının baş kahramanı olur, Alman ve İtalyan liginin iyi takımlarında olduğu gibi.
Bir kez daha gördük ki Diego dakika aldığı süre boyunca Fenerbahçe takımının en iyi pas yapan oyuncusu. Ayak içi müthiş. Pas şiddetini ayarlaması mükemmel . Ceza sahasına ani tek paslar atıyor, sıfıra adam kaçırıyor, kaleyi gördüğü yerden yokluyor.
Biraz fiziksel sorunu var. Biraz da tedirgin. Hata yapmaktan korkuyor. Biraz daha rahatlasa çalım atıp içeri de katedecek.
En güzeli takımı çabuk oynatıyor. Topla da çok yumuşak. Bir sıkıntısı da önündeki adamların verdiği pasları harcaması.
Bu teknikteki bir adamın, bu kariyere sahip bir adamın, bu profesyonellikteki bir adamın, Mehmet Topuz’un, Selçuk’un oynadığı orta sahada kendine yer bulamaması inanılır gibi değildi!
Nihayet neler yapabileceğini gösterdi Diego. Mükemmele yakın top oynadı.
Aynı zamanda bombayı da verdi İsmail Kartal’ın kucağına.
Kimi keseceksen kes bakalım İsmail Kartal ?
Diego önümüzdeki maçlarda çok daha iyi olacak, buna inanıyorum!
Yeter ki kendisine güvenilsin.
Bıyıkları da süper olmuş valla: EL TURCO