Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, CumhurBaşbakanımızı ya da hükümeti eleştirmek vatan hainliği, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı eleştirmek kulübe ihanet… Gerçi, “Dönem” kelimesini kullanınca sanki kısa süreli, geçici bir durumdan bahsediyormuşuz gibi oluyor ama 35 yaşında bir adam olarak hayatımın 13 yılının Sayın CumhurBaşbakanımız Recep Tayyip Beyefendi, 16 yılının da Sayın Başkanım Aziz Bey yönetiminde geçtiğini ve şahsen artık bu “Dönem” hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiğimi belirtmem lazım!
Şöyle düzeltelim o zaman yazının girişini;
Öyle hayatlar yaşıyoruz ki, Cumhurbaşbakanımızı ya da hükümeti eleştirmek vatan hainliği, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı eleştirmek kulübe ihanet demek. Nasıl ki Sayın CumhurBaşbakanımızın hoşuna gitmeyen sloganlar atıldığında adaletin yılmaz bekçileri, şanlı Türk Polisi saniye kaybetmeden duruma müdahale ediyor ve ülkemizin bütünlüğünü ve halkın iradesini koruyor, darbe girişimlerine(!) göz açtırmıyorsa;
Fenerbahçe Başkanı da hoşuna gitmeyen tezahüratlarda, protestolarda Türk Polisi yardımı ile taraftarların arasındaki çapulcuları, darbecileri, paralelleri hemen temizletiyor, icabında salona veya stada sokturmuyor!
Paralellikler bununla sınırlı değil elbet, tıpkı şehit haberlerinde, maden kazalarında, dini bütün(!) eşkiya tarafından kaçırılıp 2 ay tutsak tutulan vatandaşların hikayelerinde tüm medyaya uygulanan “yayın yasak”larının benzerleri Fenerbahçe ile ilgili ama bizim gibi amatör yazanlara ama yılların birikimi ile bu işi profesyonel yapanlara uygulanıyor. Tabii ki bu noktada kelimenin tam anlamıyla bir “Yasaklama”dan bahsetmek yanlış olur ama net bir baskı var.
Ama sıkı durun, resmi yasaklamayı henüz göremesek de yasaklama tehditi kulağımıza geldi. Fenerbahçe tribünlerindeki kimi isimlere “aracılar” vasıtası ile “bak sizin ve arkadaşlarınızın kombinelerinize olumlu tezahürat olacak diye onay verdik. Protestolar devam ederse emniyete liste veririz. Olmadı tüm bloğun kombinesini iptal ederiz” diye mesajlar gidiyor.
Tribünler “Ersun Yanal” ve “Sabrımız Taşıyor… Adam Gibi Oynayın” diye bağırdığı için…
Açıkca konumumu belli etmek istiyorum, tribündeki bir grup at hırsızı kılıklıdan ben de çok rahatsızım. Ki her aklıbaşında insanın da rahatsız olması gerekir. Yıllarca bedava bilet peşinde koşan, paralı asker gibi kimden mamalanıyorsa onun istediği gibi bağıran, kendi halindeki taraftara tribünde kan kusturan, hapçı-tinerci görünümlü, profesyonel taraftarları ve onların yaptığı art niyetli protestoları savunacak değilim. Ancak eski yazılarda da bahsettiğim gibi ortada yönetim (daha doğrusu Başkan) tarafından yapılan net yanlışlar ve bu yanlışların sonucu olarak sahadaki oyunda bariz bir kötüleşme varsa Fenerbahçe taraftarının da bunu üslubunca protesto etme hakkı vardır! Tıpkı dünyanın her yerindeki taraftarların yeri geldiğinde yaptığı gibi…
CumhurBaşkanımızın da buyurduğu gibi, “Bu işin fıtratında var”
Son olarak, ciddi şekilde merak ediyorum: Acaba Başkan, cezaevi günlerinde kendisine yapılan haksızlığa karşı, en muhalif Fenerbahçe taraftarlarının bile mahkeme ve cezaevi önünde protestolar yaptığı, bunun uğruna polisten gaz ve dayak yediği günlerden; kendisini protesto edenlere aynı polisin aynı şekilde müdahale ettiği günlere gelmiş olmamızdan mutluluk duyuyor mu acaba?
Not: Malum, Faşşolig yüzünden tribünlerimiz derbi maçlarda bile boş kalıyor. Tam da bu dönemde önce Trabzon Müftüsü’nün “Gençlerimizi spor salonlarından, stadyumlardan kurtaralım, camilere kazandıralım” sözleri; hemen ardından da Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın “E-bilet hedefine ulaştı” açıklaması ne güzel de denk geldi…
Artık gençlerimiz öyle stadyumlada falan toplanıp da vatana millete zararlı sloganlar atamıyor kolay kolay. Buna kalkışanın da e-bileti, faşşoligi falan hemen iptal ediliyor.
Bir de bu gençleri camilere yönlendirebildik mi kurtulacak memleket herhal…
