https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ARKADAŞ YABANCI DEĞİL !!

Okunması Gerekenler

brunoSırt çantalarımızla çıktığımız düşük bütçeli seyahatimizde, klimasız dolayısıyla da penceresindeki camları tamamen sökülmüş bir otobüsle şehirler arası seyahat ediyoruz doğa harikası ada ülkesi Filipinler’de. Langır langır sallanıyor otobüs, bir de o otobüse perde takmışlar tahmin edeceğiniz gibi leş, o perde de uçuşuyor, ağzınıza burnunuza giriyor. Otobüs zaten rötarlı kalktı, saatinde kalkmazmış, yarım saat opsiyonluymuş tüm seferler. Bir ara otobüste birinin çişi geldi; otobüs durdu, yol boyundaki muz bahçelerinden birine yolcu daldı, bir kaç kişi de arkasından onu takip etti, her biri bir muz ağacının arkasına serptirdi.

Otobüsün içinde horoz var, bagajda bilimum eşya var, çimento, cips, bakkaliye ve hatta hatta bir de minik keçi bile var. Otobüs ikide bir duruyor, yolcu alıyor, sokak jargonuyla ördek topluyor yoldan. Bizdeki gibi otobüsün önünde tavana asılı bir de televizyon var; DVD player’dan karate filmi izlettiriyorlar. Dikkat film İngilizce! Pür dikkat herkes filmi izliyor. İngilizceleri ana dilleri gibi. Film enteresan, hem dövüş hem de aşk var. Aşk demek ne kadar doğru olur, erotik lafı da az kalır, bildiğin porno. Cinsel uzuvlar ortada, alenen belli. Kadın kız, çoluk çombalak ma aile seyrediyorlar.

Kimse gülmüyor, kimse yadırgamıyor. Bize tuhaf geldi. Bir ara arkadasım ” abi bu resmen porno ya”dedi. Porno uluslararası bir kelime. Biri duydu yan koltuktan; – Noo, its not porn, its karate movie dedi. Eyvallah dedim. Nem anasının dini, yemekler bir acayip, ulaşım farklı, sokakta gördüğün her 10 erkekten biri yumuşak, her sokakta basketbol potası, yolda seyyar gitar satan amcalar. Ekmek ekmek diye inim inim inliyoruz, zeytin yok, peynir hak getire, kurabiye poğaça satan yerler var, bi tane tuzlu bir şey yok, yanımızda tuz gezdiriyoruz.

Bu ülkeye adapte olmak bir Türk için ne kadar zor; bir Brezilyalı bir Afrika’lı için de Türkiye de yaşamak bir o kadar zor. “Abi, milyon Euro alıyorlar, bi zahmet adapte olsunlar”, oluyorlar ama zaman alıyor işte. Hele ki bir de lig farkı. Adam 41 yaşındaki Romario’nun gol kralı olduğu ligden geliyor, karşısında Baki Mercimek, İsmail Güldüren. Ben yurt dışından yabancı alınmasın demiyorum, kendi ülkesinin liginden, yurt dışı tecrübesi yaşamamış oyuncuyu transfer etmek bir risk. Daha evvel ki yazılarımda bir analiz yapmıştım. Türkiye liginden aldığımız oyuncularla alakalı, sanki bu oyuncular daha az riskli. Ne de olsa tanıyor burayı: – Arkadaş yabancı değil hesabı…

Neyse bugüne kadar Anadolu’dan transfer etmiş olduğumuz yabancıların şöyle tekrar bir üstünden geçelim, değerlendirmeyi size bırakıyorum. Mosheau, Aurelio, Wederson, Johnson, Preko, Pingel, Boliç, Baljiç, Misko Mirkoviç, Bilica, Emenike, Holmen ve Webo bugüne kadar yurt içinden aldığımız yabancı oyuncular. Pingel’in durumu özel, hazırlık maçında çok şanssız bir sakatlık geçirdi. Oysa kampta ne kadar faydalı olacağını göstermişti. Boliç, Baljiç, Mosheau ve Emenike Anadolu takımının yıldızı olarak geldi. Dördü de bir şekilde iş yaptılar, Baljiç Fenerbahçe spor tarihinin en fazla kazandıran oyuncusu olarak Real Madrid’e satıldı. Mosheau’yi maalesef geçtiğimiz günlerde kaybettik, burdan tekrar analım, kötü bir kadroda iyiydi. Emenike hiç bir zaman Karabükspor’daki yaptığı işleri yapamadı, yapamazdı da zaten zira meziyetlerini gösterebileceği takım Fenerbahçe değidi. Emenike geniş alan topçusu ancak doğru zamanda, doğru yerlerde kullanıldığında tıpkı ilk senesinde olduğu gibi çok faydalı oldu. Sebebi de hızlı, dikine ve öne oynayan, uzun pas yapan takımda bir nebze daha özelliklerine uygun oyun oynama şansı bulması. Bir sonraki sene, kısa, ayağa yan pas yapan, yavaş oynayan takımda tüm defoları sırıttığı için hiç faydalı olamadı.

Preko kalite olarak da Emenike’nin çok altındaydı. Fiziksiz ve tek yönlüydü. Tek özelliği sürati idi. Gaziantepspor’un her şeyi diyebileceğimiz bir oyuncu değildi, gelmesi de camia içinde bir tartışma yaratmıştı, beğenmeyenler çoktu, bir transfer yanlışıydı ve Fenerbahçe’ye hiç uymadı. Mirkoviç, Aurelio, Johnson çok iyi birer görev adamı oldukları için transfer edildiler. Istikrarlı olmalarından dolayı alındı. 3’ü de çok faydalı oldu. Aurelio ve Johnson takımın sevgilisi mertebesine kadar ulaştı. Wederson ve Mirkoviç Türk pasaportu olduğu için tercih edildi. İkisi de güvenilir oyunculardı, görev adamıydı. Aman aman başarılı oldular diyemeyiz, yani forması alınacak kadar olmadılar ama iyi işler yaptılar. Webo tamamen pivot ihtiyacından dolayı alındı. Ara transferde daha iyisini bulamayız mantığıyla alındı, yaşı vardı, kronik sakatlığı vardı ama çok başarılı oldu, çok maç aldı. Holmen sessiz sedasız sürpriz bir şekilde alındı. Bonservisi elinde olan, bu ülkeyi iyi tanıyan bir görev adamı sıfatıyla geldi, forma şansı bulamadı. Başarısız oldu.

Bilica Sivasspor’un en önemli iki oyuncusundan biriydi. Karakter sıkıntısı vardı. Güvenilir bir oyuncu olamadı, savunmada önemli işler de yaptı zaman zaman. Seyirci biraz sevse çok daya iyi işler de yapardı. Klasman olarak Fenerbahçe’nin altındaydı. Görünen o ki Anadolu’dan yıldız olarak alınmış, Mosheau, Baljiç, Boliç ve Emenike’den üçü aynı performanslarını Fenerbahçe de göstermişler. Emenike de kendine uygun oyun şablonunu bulduğu sene başarılı olmuş. Görev adamıdır diye alınan Aurelio, Mirkoviç ve Johnson ve Webo çok başarılı olmuşlar. Preko için forma şansı bulduğu halde fiyasko olarak tarihe geçmiş tek Anadolu yabancısı diyebiliriz. Holmen kadro derinliğinin kurbanı oldu ancak oynadığı maçlarda faydalı oldu çok az maçta oynasada, Bilica’da öyle veya böyle ilk onbirin değişmez adamı olmuştu. Anadolu takımının starını almak çok kötü bir tercih gibi durmuyor.

Transfer döneminde spor medyası taraftarı aşırı beklenti içine itecek asparagas haberleri pompalayınca taraftar burun kıvırıyor elbet. Türkiye’yi hiç tanımayan yabancıların maliyetleri ise hem daha yüksek olmuş hem de daha çok hayal kırıklıkları var. Kültür farklılığından doğan adaptasyon dönemi, lige alışamaması vs vs etkenler sebebiyle. Orda dikkat çeken dünyaca tanınmış olanlar. Hayal kırıklığı o kulvarda çok daha nadir. Bir şekilde oynamışlar beklentiyi yüzde yüz karşılamasalar da. Krasic gibisi istisna. Fernandao’yu bu açıdan da değerlendirmek lazım. Kupa finalinde bir kez daha izledim. Hemen hemen hiç kafa topu vermedi, hat trick de yapabilirdi, sırtı dönük topları aldı, topları doğru şekilde kullandı, çok güçlü. Bursaspor Yönetimi’nde tanıdıklarım var, transferini sordum, çok büyük bir aksilik çıkmazsa Fener’de dediler. Webo’nun gencini aldık galiba dedim, antrenmanlarını takip edemiyorsun, hırslı ve çalışkan bir oyuncu, cüssesi ve topsuz oyundaki yavaş tavrı sebebiyle yarattığı ağır oyuncu algısı çok yanıltıcı. Asla ağır bir oyuncu değil, çok meziyetli bir oyuncu, tekniği de iyi dediler,

Webo’dan çok daha iyi, leblebi gibi gol atar dediler her ne kadar gol vuruşlarında çok iyi olduğunu düşünmesem de… Bursaspor çok pozisyona giren bir ekip, kaçırdıkları göze batmaz da Fenerbahçe o kadar pozisyona giren bir takım değil, 3 pozisyona girip hiç birini atamadın mı, sıkıntı. Ben Fernandao’dan çok umutluyum, Webo’yu aratmayacak. Sadece Fernandao’dan mı? Hep demişimdir demokrasi iyi şey, hoş şey ama karın doyurmuyor maalesef diye. Çok biliyormuşum. Boş boş atıyormuşum işkembe – i kübradan.

Ötekileştirilmekten, Başbakan tarafından, Cumhurbaşkanı tarafından onlar, onlar diye bahsediliyor olmaktan bıktım, benim de bir cumhurbaşkanım olsun istiyorum. Gazeteyi açtığımda tarafsız haber almak istiyorum, memlekette gerçeği yazan gazete binasının içinde kusur arayıp, astronomik cezalar yazmaya çalışan, gözünü kin bürümüş vergi memurlarını görmek istemiyorum, isimsiz bir yazar, mütevazi bir spor sitesi olarak ahlak çerçevesi içinde iktidara, sisteme karşı eleştiri yapmaktan korkmak istemiyorum, yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna inanmak istiyorum, savcımın devlet büyüklerinden özür dilemesini görmek istemiyorum, demokrasi istiyorum, korkusuzca yaşamak istiyorum, yaşam tarzımın, kılığımın kıyafetimin eleştirilmesini istemiyorum, ülkede herkesin dilediği kıyafetle dilediği yere gittiğini görmek istiyorum ve evet, sandıktan çıkan bu sonuç da bana ümit veriyor.

Böylesine kapana kısılmış vaziyette böyle bir yaşamı sürdürmektense, şehirlerarası otobüsleri yolda ördek toplayan, otobüsleri yarım saat rötarla hareket eden fakir bir üçüncü dünya ülkesinde dilediğim gibi hür yaşamayı tercih ederim. Hem horozumla da yan yana seyahat etme şansım olur. Haa, horozun mu var diyeceksin ? Yok ama kısmet, kim bilir; Allah nasip ederse bir gün horozum da olur!

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail : bruno.monte@abcspor.com

twitter: @BrunoMonte1907

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular