https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ALL-STAR…

Okunması Gerekenler

efeBSL’de güzide bir All-Star organizasyonunu geride bıraktık. Teknik birtakım aksaklıklar, smaç yarışmasındaki jüri seçimi ve All-Star seçimindeki oylama yöntemi bir yana, olumsuz hiçbir yönü yoktu bu yılki All-Star’ın. Yetenek yarışmasını, finalde iki Türk oyuncu arasından Fenerbahçeli genç Berk Uğurlu, üç sayı yarışmasını, finale son anda kapağı atan Fenerbahçeli Melih Mahmutoğlu, smaç yarışmasını (hakikaten özgün koreografilerle hakkını vererek) Efes’ten genç yıldız Furkan Korkmaz, All-Star maçını 3. çeyrekte ivmelenen ve bir daha sönmeyen Asya Karması ve MVP ödülünü de Karşıyaka’dan Kenny Gabriel kazandı. Yeşilgiresun’dan Lamar Crocker çok kısa bir sürede oldukça saygıdeğer bir üçlük performansına imza attı, Daçka’lı Wilbekin’in de (normal maçların aksine) dış şutlarda ondan aşağı kalır yanı yoktu. Lampe, Fortson, Bogdanovic, Dorsey, Birch, Moerman, Hardy, Kenan, Cedi, Semih ve Sinan gibi nice yıldız oyuncu da, kendilerine yakışan, özdeşleştikleri türden performanslarla gözlerimizin pasını aldılar. Datome, Sanikidze, Schilb, Paul Harris gibi yıldızları saf dışı bıraktıran All-Star oylama sistemi faciası dışındaki her türlü konuda, organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürlerimizi ve tebriklerimizi sunarız. Küçük basketbolseverlerin benchlere kadar erişip oyuncularla kaynaşabilmelerini sağlamak da, gerçekten paha biçilemez bir olaydı. Böylesi vizyon sahibi hamlelerin de devamını diliyoruz.

 

Almanya All-Star maçında Brose’li eksantrik koç Trinchieri’nin hakemle yaşadığı mizansenin Avrupa Karması koçu Ergin Ataman, Asya Karması koçu Selçuk Ernak ve hakemler Recep Ankaralı ile Engin Kennerman arasında tekrarlanması ve hakemler ile koçlar arasında yaşanan gerginliğe böylesi bir hicivle atıf yapılması ise, tıpkı Bogdanovic’in hırs yapıp Yeşilgiresun maçında yarı sahadan mucizevi şekilde soktuğu son saniye üçlüğünü tekrarlaması gibi, organizasyonun tuzu biberi oldu. Dorsey ve Culpepper’ın ilk smaçları, Furkan’ın başta Conrad McRae ve Star Wars temalı smaçları ve Heurtel’in yetenek yarışmasında maketi yıkması da yine akıllarda kaldı.

 

 

Tabi bu arada, Federasyon boş durmadı ve All-Star’dan bir gün önce, hakemlerle koçların bir araya gelmesi ve problemlerini diyaloglarla çözmeleri için bir mini panel düzenledi. Bu denemenin, 1992 yılında Turgay Demirel ilk kez Federasyon Başkanı olarak seçildiğinde düzenlenen ve dönemin tüm camiasının dahil edildiği “Beyin Fırtınası/Seferberlik” panellerini andırdığı ve elbette ki hem verimli hem de olumlu geçtiği bir gerçek. Herkes sıkıntılarını dile getirdi ve iletişim başladı. Ufuk Sarıca ve Dusan Ivkovic gibi koçların yokluğu da gözlerden kaçmadı. Umarız, böylesi münazaralar ve fikir teatileri hiç bitmez. Çünkü iletişim azaldıkça, kemikleşen mekanikler kireç bağlar. Federasyon’u bu konuda tebrik ediyoruz. TRT ile KBSL hakkında yaşanan skandalların bir an evvel çözüme kavuşturulması konusunda da aynı hassasiyeti kendilerinden rica ediyoruz.

 

Peki, geçtiğimiz hafta, All-Star öncesinde temsilcilerimizin oynadığı Avrupa maçlarında neler oldu? Trabzonspor, Kaf-Kaf’ın aksine Reggio Emilia engeline takılmadı ve uzun aradan sonra sağlığına kavuşan Alper (3/3 üçlük), Berkay, Sertaç ve Erdi’nin, yani yerlilerinin devleşen oyunları sayesinde maçı kazandı. Banvit, 3. çeyreğin son dakikalarına dek maçı sunan İsmail Şenol ve Kaan Kural’ın bile sıkıldığı karşılaşmada son periyot ivmesiyle Ulm’ü mağlup etti. Tolga’nın soğukkanlılığı, verimli ve klas pasları, Moerman’ın yılmayan hücumu ve kazanma azmi, Carmichael’ın demir kesilen hırslı savunması, Fortson ve Johnson’ın savunmada takımı aşağıya çekmesi gözden kaçmadı. Son 13 dakikada kaydettiği 37 sayıyla Banvit gruptan çıkma adına dev bir adım atmış oldu. Galatasaray, ilk yarısında dillere destan bir ritimle üçlük yağdırarak, haftanın MVP’si Lasme’nin (20s 12r 4a) mükemmel, Schilb’in ise %100 isabetle (24s 6r 3a) her bakımdan kusursuz oynadığı maçta Olaj’ı 28 sayı farkla ezdi geçti. Eurocup’ta bizi bir tek, Emilia’dan sonra bir diğer İtalyan rakibe, yani Trento’ya yenilen Pınar Karşıyaka üzdü. 17’si sayıya dönüşen 21 adet top kabının yanı sıra, oyunun her iki yanında da boyalı alan içerisinde bunca sorun yaşadıkları için, mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Dağınık yapının neticesinde de, Justin Carter takımdan ayrıldı…

 

Euroleague’de ise, Fenerbahçe ile Daçka, çok müstesna bir maçta karşı karşıya gelip sayı rekorları kırdılar. Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki üçlük sağanağına, Daçka adına benchten gelen Ender ve penetreleri ve hücum ribauntları ile ortalığı karıştıran Harangody yanıt buldu; Gordon da akıllı ve agresif müdafaasıyla formasının hakkını verdi. İyi savunmasının ödülünü, verdiği kolay hücum ribauntlarıyla harcayan Fenerbahçe yılmayarak sadece çemberin yakınında rakibe kolay sayı izni tanıdı. İlk yarısında atılan toplam 113 sayıyla (62-51 FB üstünlüğü) bir rekorun kırıldığı maçın ikinci yarısında, son dakikaya dek yine safi yabancılarıyla oynayan Fenerbahçe’nin üstünlüğü vardı. Bobby Dixon, Vesely, Datome, Udoh ve bol bol dış şut ıskalayan Antic, Daçka’yı epey zorladı. Serbest atışlarda epey tökezleyen Daçka ise, Wilbekin ve Emir’in etkisiz kaldığı akşamda Bjelica, Ender ve Harangody ile son çeyrekte şahane bir geri dönüş yapıp rakibi yakaladı, ama deviremedi. Her iki takımın da 100 sayıyı aştığı maçı, Fenerbahçe kazandı. Göz ziyafeti bir yana, bu ilginç maçtan her iki takımın da çıkaracak pek çok dersi olmalı…

 

Bir diğer Euroleague temsilcimiz Anadolu Efes, bu defa sadece Heurtel’in değil, Saric ve Granger’ın da acemilikleri sonucu, genç Cedevita’ya mağlup oldu. Babic – Bilan – Arapovic gibisinden bir pota altı rotasyonuna sahip herhangi bir rakibe karşı Efes’in kurdeşen dökeceği gün gibi ortada. Maçın en kritik anında bomboş pozisyonda turnike atacağı yerde adeta bir Sandro Gentile özgüveniyle üçlük deneyip kaybeden (bu gaflete geçen seneki Eurochallenge finalinde TS Medical Park’lı Kaloyan Ivanov da düşmüştü) Saric, Efes’in maç sonlarını halen daha “kazanamadığını” ispatladı. Bu izlenim, Final Four hedefi açısından hiç olumlu değil. Bakalım, neler olacak. Tabi bize de, genç Arapovic gibi yeteneklere böyle şans veren takımları, ağzımızın suyu akarak izlemek düşüyor – ne acı, değil mi?

 


Bu süre zarfında, transfer hareketleri de hız kesmedi. Pınar Karşıyaka
, Justin Carter’ı Çin Ligi’ne kaptırırken, oyun kurucu arayışını NBDL’den Lazeric Jones ile noktaladı. Jones, tipik bir yeni dönem ABD oyun kurucusu. Birebirler ve dribblingler üzerinden yakın ve orta mesafe şutu, fake yapma içgüdüsü, temas aldırma kabiliyeti, dinamizmi ve penetreleri dişe dokunur cinsten. Ama Bracey Wright’ı ne kadar tamamlar, Kenan’a ne kadar engel olur, orası meçhul. Önce sayıyı düşünen, ele avuca sığmaz bu ismin, Olaj ile gösterdiği geçmiş başarılardan öte neler yapacağını göreceğiz. Galatasaray, McCollum’un sakatlığının ardından tercihini ligimizin sabıkalılarından Curtis Jerrells’dan yana kullandı. Bütçe ve oyuncu havuzunun durumu yüzünden alınan, zorunda kalınmasa alınmayacağı kesin bir isim olan Jerrels, ben dahil pek çok kişinin hazzetmediği, yarardan çok zararı dokunabilecek bir isim. Ergin Hoca o’nu dizginlemeyi istemezse, yeni bir Rakocevic veya Nolan Smith vak’asından öte kayıplar yaşanır. Bunların yanı sıra, Telekom, kaderine kafa tutabilmek adına, ligimizin düşme hattındaki her takımı tarafından “Kurtarıcı” ilan edilen eski oyuncusu Manny Harris’i renklerine bağladı; Uşak Sportif ise, Paris Levellois’dan swingman Jahmar Young ile anlaştı. Her iki transferin de başına buyrukluğu malumumuz; ama Telekom’un buna çok ihtiyacı var, Uşak’ın ise tüm oyun sistemi zaten buna bağlı. Bu kulüplerimize yeni transferleri hayırlı olsun diyelim.

 

Ve birimiz şunu sorgulayalım: maç içerisinde ritmini bulamayan bir Melih, üç sayı yarışmasında, mekanik halde, pas almadan arka arkaya takır takır üçlükleri atıyorsa, yani olması gerekenin tam tersi gerçekleşiyorsa, burada yanlışlık acaba nerededir? Gençliğinden, Pertevniyal yıllarından bu yana şut atmaktan, hatta hızlı hücumları bile üçlükle noktalayacak kadar özgüvenle dış şut sokmaktan başka dişe dokunur meziyeti olmayan bir isim, nasıl olur da yarışmalarda devleşir ama maçlarda verimsizleşir?

 

Bu hafta da ne yazık ki vefatsız geçmedi. Koç Ailesi’nin fertlerinden Mustafa Koç’a, eski milletvekili ve meclis başkanı, tek başına muhalefet timsali olan Kamer Genç’e, TED Kolejliler camiasının mühim parçalarından, aniden aramızdan ayrılan Ferda Okutan’a rahmet, sevenlerine başsağlığı ve tüm basketbolseverlere keyifli bir hafta dilerim..

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular