“AJAX” FELSEFESİ & “OYUNCU TİCARETİ” STRATEJİSİ
Bir önceki yazımda SL Benfica’yı bir model olarak incelemiş ve Türk kulüplerimiz için örnek olarak göstermiştim. Bu yazımda, AFC Ajax’ı inceleyeceğim. Yazımın en son bölümünde de AFC Ajax kadar olmasa da Akademi ve Scouting yapılanması açısından Avrupa’da başarılı olmuş PSV, Borussia Dortmund, Olympique Lyon, AS Monaco FC ve Southampton FC gibi kulüplere değineceğim. Tabii ki Türk futbolu için yine geçen haftaki çağrımı tekrar yapacağım.
Hepimizin bildiği gibi, AFC Ajax dünyada Akademisi ile ünlü bir dünya kulübüdür. AFC Ajax akademisinden yetiştirdiği oyuncuları A takımda oynatmaktan hiç bir zaman çekinmemiştir. 7-8 yaşında Akademi’ye adım atan çocuk, yaşı geldiğinde A Takımında yer alabilmektedir. Sebebi çok basittir, İngiltere, İspanya ve İtalya’nın büyük kulüplerindeki gelir kaynakları AFC Ajax’da yoktur. Hollanda küçük bir ülkedir. Ligi ise Avrupa’nın ilk 5 ligi arasında değildir ve hiç bir zaman da olamayacaktır. Bunu bilmek ve çözüm üretmek çok önemlidir. Tek hedefleri vardır, her yıl Akademiden “A” Takımına 3 oyuncu entegre etmektir. Yani hedef bellidir. Hedef belli ise, ona ulaşılabilecek stratejiler geliştirmek daha kolaydır.
Şimdi gelin, hep birlikte AFC Ajax Akademisini inceleyelim. Akademi’de çocuklara teknik öğretilir. Her şey top hakimiyeti ile başlar. Pas atma, pas alma, dripling (topla birlikte koşma), topa kafa atma, vb… Eğer çocuk topa hakim olur ise, artık topa bakmaz. O zaman takım arkadaşına bakar, nereye koşuyor diye… Bu egzersizler o kadar fazla yapılır ki, artık bu detaylar beyne işlenir, gayri ihtiyari oyun içinde çocuk top hakimiyetine kavuşur. Yani topa bakmadan doğru arkadaşına topu ulaştırır. Küçük yaş gruplarında kazanmak hiç önemli değildir. Tek önemli olan şey gelişmektir. Sokak futbolu unutulmuş bir kavram değildir. Çocukların farklı zeminlerde oynamasına izin verilir. Halı saha ve sokak gibi… Egzersiz çok önemlidir. Her gün en az 45 dakika top ile oynamak şarttır. Karşılarında eğer bir takım yok ise, duvar ile oynanır. Duvara top atmak, sağ ayak, sol ayak, kafa, vb… Çocuk yaşta ancak top hakimiyeti kazanılabilir. Sonrasında kazanılması çok zordur. Kondisyon da sonra verilecek bir niteliktir. Zaten küçük yaştaki çocuğun tek istediği şey top ve topla oynamaktır. 15-20 dakika çocukları deli gibi koşturmak onlara çok fazla şey katmaz. Yine sonra öğrenilecek şeyler, takım olma ve liderlik gibi derin konulardır. En kritik yaş grupları 16-17’dir. AFC Ajax Akademisinde sivrilmiş bazı oyuncular bu yaşlarda bir an önce para kazanabilmek için yurt dışına gitmektedirler. Bu büyük bir risktir. Doğru olanı ülkelerinde “A” Takımında oynadıktan sonra yurt dışına çıkmaktır. Para her türlü bir şekilde kazanılacaktır. Önemli olan süreçleri doğru yönetmektir.
Ajax Akademisinde 3 şey çok önemlidir: YETENEK, SAYGI, CESARET. Eğer bu vizyon kulüp içinde iyice sindirilirse, kararlar bu felsefenin sadece sonuçları olur. Bütün herşey oyuncular, yöneticiler ve çalışanlar ile birlikte takım olabilmekte yatar. Sahadaki tüm futbolcular komple sporcu olarak yetiştirildiklerinden dolayı rotasyona uygun yetilere sahip olacaklardır.
Bir ütopya gibi görünen “Total Futbol”un yaratıcısı AFC Ajax’ın akademisinden De Boer kardeşler, Bergkamp, Kluivert, Seedorf, Van Basten, Rijkaard, Van der Vaart, Sneijder, Alderweireld ve Vertonghen yetişmiştir. Bu liste uzayıp gider. Tüm bu futbolcular total futbolun temel prensipleri ile yetiştirilmiştir. Hız, teknik ve taktik yönünden üstün oyunculardır. Hepsi kulübün felsefesinin temsilcileridir.
Eredivisie finansal açıdan Avrupa’nın önde gelen liglerinin gerisinde olmasına rağmen AFC Ajax, Akademisinin belli oyun prensipleri sayesinde Avrupa Kupalarında başarılı sonuçlar almaktadır. En azından göze hoş gelen, hızlı pas ve tekniğe dayalı hücüm futbolunu oynamaktadırlar. Tabii ki katı, sağlam defans ve disiplin çok önemlidir ama maçı kazanmanın yolu yenilenden daha çok gol atmaktan geçer. Bu basit bir mantıktır. Diğer önemli prensip ise, oynanan ve oynanacak futbol insanları eğlendirmeli ve coşturmalıdır. İnsanlar zaten bunun için bu oyunu izlemektedirler. Göze hoş gelen, insanları eğlendiren, çoşturan, onlara unutulmaz anlar yaşatan oyun ile birlikte, başarılı sonuçlar da elde edilir ise zaten o zaman taraftarlara çok büyük bir haz yaşatılır. Bu Ajax felsefsidir!
AFC Ajax son yıllarda akademisinden yetiştirdiği oyuncuları tutmak için yüklü ücretler vermeye başlamıştır. Oyuncu satışına dayalı ekonomisi buna artık izin verebilmektedir. Son dönemde Akademiden yetişen Matthijs de Light 85 milyon €’ya Juventus’a, Frankie de Jong da 75 milyon €’ya Barcelona’ya gitmiştir. Yine Davinson Sanchez’de 2017 yılında 40 milyon €’ya Tottenham’a satılmıştır. Kolombiyalı yıldızın Ajax’a maliyetinin sadece 5 milyon € olduğunu unutmamak gerekir.
FC Ajax, daha bu eylül ayı başında Donny van de Beek’in Manchester United’e transferinden 39 milyon € kazanmıştır. Yine bu yılın başında da Hakim Ziyech’in Chelsea’ye transferinden 40 milyon € kazanmıştır. Geçen yıl Ağustos ortasında Kasper Dolberg’i OGC Nice’e 20,5 milyon €’ya satmıştır. Geçen hafta akademisinden yetiştiriği 19 yaşındaki Sergino Dest’i 21 milyon €’ya Barcelona’ya satmıştır. Saymakla bitmedi, değil mi? İşte kulübü doğru yönetmek böyle bir şey olsa gerek!
Ajax’ın 200 milyon € civarında işletme sermayesi bulunmaktadır. Kulubün artık tek amacı Avrupa’da üst düzey başarıdır. UEFA’dan kazandıkları parayı Eredivise kulüplerine dağıtmışlardır. Bu sanıyorum dünyada ilk defa gerçekleşiyor. Buradaki tek amaç oynadıkları ligin seviyesini yükseltmektir. AFC Ajax’ın artık hedefi Avrupa’da kupa kaldırmaktır. Bu çok nettir. Finansal açıdan çok sağlam durumda olduklarından iyi oyuncu alabilecek paraları da artık vardır. Son dönemde kadrolarına kattıkları Nicolas Tagliafico, Dusan Tadiç ve en son bu yıl kadroya Sao Paulo’dan katılan Antony buna birer örnektir.
Şimdi gelelim Avrupa’daki dikkat çekici diğer kulüplere….
Borussia Dortmund, Jurgen Klopp’un çalıştığı dönemde Mario Götze’yi Akademisinden çıkartmayı başarmıştı. Marco Reus ve Robert Lewandowski’yi de uygun fiyatlara transfer ederek önemli yatırımlar haline getirmişti. 2017 yılında, Manchester City’nin Akademisinden transfer edilen Jadon Sacho yakın bir gelecekte astronomik rakamlara mutlaka büyük bir kulübe transfer olacaktır.
PSV ve Olympique Lyon da oyuncu ticaretinden iyi gelir elde eden kulüplerin başında gelmektedir.
PSV, geçen yıl Meksika’lı yıldızı Hirving Lozano’yu Napoli’ye 28 milyon €’ya satmıştır. Bu yılın başında Steven Bergwijn’i de Tottenham’a 30 milyon €’ya satmıştır.
Olympique Lyon’un zamanında Akademisinden yetiştirdiği Karim Benzema’yı Real Madrid’e transferini unutamıyorum. En son Nabil Fekir’i Real Betis’e 20 milyon €’ya, Ferland Mendy’yi Real Madrid’e 40 milyon €’ya, Tanguy Ndombele’yi Tottenham’a 60 milyon €’ya, Lucas Tousard’ı Hertha Berlin’e 25 milyon €’ya satmıştır. Akademisinden yetiştirmiş olduğu Houssem Aouar ise sanıyorum yakın gelecekte büyük transfer paraları ödenerek önemli bir kulüpte kendisine yer bulacaktır.
Bir dönem için Southampton FC ve AS Monaco FC de oyuncu ticaretinde (ucuza al, yetiştir, oynat, pahalıya sat) başarılı olur iken, son dönemde odaklarını kaybetmişlerdir.
AS Monaco FC, Akademisinden yetiştirdiği Kylian Mbappe’yi 145 milyon €’ya PSG’ye, Bernardo Silva’yı, Benfica’dan 15 milyon €’ya alıp, 50 milyon €’ya Manchester City’ye, Benjamin Mendy’yi Marsilya’dan 13 milyon €’ya alıp, 57,5 milyon €’ya Manchester City’ye, Fabinho’yu 6 milyon €’ya Rio Ave’den alıp, 45 milyon €’ya Liverpool’a satmıştır. Ne güzel değil mi!
Southampton FC’ye gelince, Virgil van Dijk’i Celtic’den 15 milyon €’ya alıp, Liverpool’a 85 milyon €’ya, Sadio Mane’yi 23 milyon €’ya RB Salzburg’dan alıp, 41 milyon €’ya yine Liverpool’a, Akademisinden yetiştirdiği Luke Shaw’ı 37,5 milyon €’ya Manchester United’a, yine Akademisinden yetiştirdiği Adam Lalana’yı 31 milyon €’ya Liverpool’a satmıştı. Şimdi kulübün başında teknik direktör olarak Avusturya’lı Ralph Hasenhüttl var. Elinde de Yan Valery, Michael Obafemi and Callum Slaterry gibi yine yıldız adayları var. Bakalım yakın gelecekte Southamptan’ı hangi transfer haberleri ile duyacağız?
Kulüplerimize gelince, akademide değil ama kısmen oyuncu ticaretinde bazen başarılı operasyonlar gerçekleştirebiliyoruz. Ama, bu sık ve ısrarlı bir şekilde gerçekleşmiyor çünkü bir strateji halini almış değil. Tüm mesele bu. Strateji değil. Biraz şansa dayalı, hasbelkader yapılmış başarılı operasyonlardan ibaret. Ülkemizin şimdilik yegane gurur kaynağı Altınordu’dan yetişecek futbolculara bakıyoruz. Trabzonspor’un akademisinden yetişmiş oyuncularını taktirle izliyoruz. O kadar. Nice Cengiz Ünder’ler, Çağlar Söyüncü’ler, Yusuf Yazıcı’lar bekliyoruz.
Son sözüme gelince, geçen haftaki yazımda da belirttim, sürekli de belirtmeye devam edeceğim.
Eğer bir kulübün 3 gelir kaynağı (bilet satışı yani gişe geliri, pazarlama yani sponsorluk ve merchandising geliri, yayın yani medya geliri) yeterli ve sürdürülebilir değil ise, yapılması gereken tek şey akademiye ve scouting’e yatırımdır. Yani oyuncu yetiştirme ve satmadır, geliri ile yine akademiye yatırımdır. Özetle, oyuncu ticaretidir. Ülkemizde bu 3 gelir kaynağı hiç bir zaman sürdürebilir bir şekilde başarılı olamayacağına göre, kulüplerimiz ya akademilerinden oyuncu yetiştirip, kendi kulüplerinde oynatıp, satacaklar ya da potansiyeli olan futbolcuları dünyanın bir köşesinde başarılı scouting ekipleri ile bulup, getirip, yine kendi kulüplerinde oynatıp yine büyük paralara satacaklar.
Türk futbolundaki kulüplerimizin tek çıkış yolu AKADEMİ ve OYUNCU TİCARETİ’dir. Şu anda Süper Ligteki pek çok kulübümüz çözüm önerimin tam tersini yapmaktadır. O yüzden yaşlı bir Galatasaray, toplama takım hüveyinde bir Fenerbahçe ve stratejisi belli olmayan bir Beşiktaş izliyoruz.
Saygılarımla,
mail: halit.giray@abcspor.com
twitter: @halitselimgiray