AĞAOĞLU’NA SELAM, BİZE DE DERS OLSUN
Sağolsun maça gidemeyen arkadaşlar 1907 tribünündeki kombinelerini devredince bir anda kendimi aylar sonra stadyumda buldum. Tekrar Fenerbahçe’mizin yanında olmak, takımı alkışlamak, olabildiğince desteklemek, böylesine güzel bir galibiyete tanıklık etmek güzeldi. Öte yandan yılları Fenerbahçe’nin peşinde koşmakla geçmiş binlerce tribün emekçisinin olmaması yüzünden de bir tarafımız eksik kaldı. O yüzden bu galibiyet maça gelemeyen kardeşlerimize, özellikle de alt maraton tribününü kaplayan, el emeği müthiş pankartı hazırlayan pırıl pırıl gençlerimize armağan olsun diyorum.
Maça girerken biraz ürkeklik vardı üzerimde. Fenerbahçe’nin banko favori gösterilmesi hatta daha hiç bir şey kazanmamışken önümüzdeki senelere de damga vuracağına dair abartılı demeçler korkutuyordu beni. Korktuğum şekilde de durgun bir ilk yarı geçirdik. Benim beklentim merkez orta sahada Trabzon’a üstünlük sağlayacağımız yönündeydi. Tam tersi ilk devre orta sahayı Trabzon’a verdik, bordo mavilililer üstüste pas yaparken onları bir türlü bozamadık.En etkili olmasını beklediğim oyuncu Sosa da kötü gününde olunca donduk kaldık. Pelkas’ın solda, Ozan’ın da 10 numara pozisyonunda olması işimizi zorlaştırdı.
Bu düzen deplasman maçlarında sırıtmıyor, çünkü öyle veya böyle rakipler kendi sahasında tamamen kapanmıyorlar. Ancak Kadiköy’e gelip kendi sahasına 11 kişi yerleşen takımlara karşı işimiz kolay olmuyor. İkinci devre ise yapılan Sosa-Cisse değişikliği bir anda taşların yerine oturmasını sağladı ve takım daha iyi hücum eder oldu. Pelkas 10 numarada etkiliydi, 2.gol öncesi topukla dokunuşu mükemmeldi. Ozan ise 8 numara pozisyonunda kendini buldu, hem dinamizminden hem de boş alanda yapmayı sevdiği driplinglerden yararlandık. Maçı değiştiren kesinlikle bu değişiklik oldu.
Değişikliğin mimarı Erol Hoca da artı puanı hanesine yazdırdı. Daha önceki maçlarda yaptığı değişiklikler takımı geri götürüyor deniliyordu, bu sefer ise yaptığı değişiklikle 3 puanı getirdi hoca. Şimdi Sosa’yı eleştiren çok olacaktır. Geçen hafta da kaçırdığı goller yüzünden Cisse eleştiriliyordu. Bugün ise Cisse galibiyetin kahramanlarından biri. O yüzden Sosa’ya da fazla yüklenmemek lazım. Bugün iyi gününde değildi belki ama bundan sonraki maçlarda Sosa’ya çok ama çok ihtiyacımız olacak.
Maçı çevirmek için ihtiyacımız olan şeylerden biri de elbette saha içinde isyan eden oyuncuların bulunması. Bu isyankarlardan başta gelenler ise Caner ile Gökhan’dı. Özellikle de Caner. Yine ”kilidi çözen” altın değerinde asistini yaptı. Hafta arasında Samandıra’dan görüntüleri de izliyoruz. Saha dışında takımın neşe kaynağı Caner, saha içinde ise hırs kaynağı. Ben fizik olarak Beşiktaş’ta son döneminde iyi durumda olmadığını düşünüyordum, o yüzden tereddütlerim de vardı ancak sezonun ilk 6 haftasının yıldızı Caner kesinlikle.
Bu maçın yıldızlarından biri de Gustavo’ydu tabii ki. Özellikle ikinci yarıda kurduğumuz baskıda kaptığı toplarla önemli rol oynadı. Valencia atığı golle morallendi. Etkili toplar götürdü, çok top kaptı. Tisserand ise yavaş yavaş defansın liderliğine soyunduğunu gösterdi. Ancak esas önemli olan ikinci devre takımca gösterdiğimiz mücadeleydi. Giren çıkan herkes elinden geleni yaptı. Gol sevinçleri, takımın coşkusu, birlikte oynamaktan aldıkları keyif, bunları görmek güzeldi. İlerisi için büyük umut ışığı oldu bize.
İlerisi derken de lafı bir şekilde Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu’na getirmek istiyorum. Öncelikle geçen sezon hakemi arkasına aldığı maçtan sonra ”Hakemi yendik, Fenerbahçe’ye de dersini verdik” diyen Ağaoğlu’na selam olsun buradan. Onun geçen sezonki davranışları bizim için büyük ders olmalı. Başarıya ”kibirle” değil ”mütevazilik ve çok çalışmak” ile ulaşıldığı unutulmamalı. Henüz hiç bir şey kazanmış değiliz. Erken havaya girmenin ne kadar tehlikeli olduğunu aklımızdan hiç ama hiç çıkartmayalım. Ağaoğlu’nun düştüğü ”kibir kuyusundan” aman kendimizi uzak tutalım.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72