En son 2014 yılında deplasmanda mağlup etmeyi başardığımız yılların belalısı Başakşehir bu sezon her ne kadar oldukça kötü bir görüntü sergilese de kadro itibariyle bulunduğu yerde olması benim için bir soru işareti. Ligdeki varlığını bile sorgularken geçen sezonu şampiyon bitirmesi de sanırım sadece Türkiye’ye özgü bir garabet olarak tarih sayfalarında yerini alacak. Bu akşamki maç da Beşiktaş’ın alışıldık baskılı pas oyunu ve rakibin tamamen kapanıp kontratakla gol aramasıyla başladı. İlk 10 dakika içinde iki takımın da direkten dönen birer şutu adalet terazisinde dengeyi sağladıktan sonra Crivelli’nin bulduğu bir pozisyonda Ersin’in zamanında çıkışı ve kendisinin kötü vuruşuyla ciddi bir tehlikeyi atlatmanın ardından sabırla pas yapmaya devam ettik. Gol de ilk yarının sonlarına doğru Atiba’nın adeta isyan edercesine taşıyıp Aboubakar’a yaptığı asiste onun vuramayıp Larin’in yaptığı son derece şık vuruşla geldi. Tam doğru zamanda gelen bu gol takımın moralli bir şekilde soyunma odasına gitmesini ve ikinci yarıya daha umutla bakmamızı sağladı.
Ancak ikinci devre tam hayal ettiğimiz gibi başlamadı ve bir pozisyonda dengesiz yakalanan savunmanın arasında Deniz Türüç rahat bir kafa vuruşuyla beraberliği sağladı. Başakşehir maçlarında gol atmanın geleneksel zorluğunu bildiğim için zamanın da daralması açıkçası bende ufak çaplı bir panik yarattı çünkü çok gol atmasına rağmen (28 maçta 20 oyuncudan 62 gol!) Beşiktaş’ın çok kapalı savunmaları açmakta zorlanması bu paniğin temel nedeniydi. Ancak sonrasında hiç beklenmeyen bir adamdan, son haftaların savunmadaki yıldızı Welinton’dan Ghezzal’in (12 asist) köşe vuruşunda gelen kafa golü tam rahatlatmışken Başakşehir kabusu tabii ki tekrar hortladı ve gecenin sarsak adamı N’Sakala’nın katkısı ve şanssızlık sonucu ikinci golü de yedik. N’Sakala’nın çok koşmasına rağmen hem hücumda hem de savunmada çizdiği dengesiz görüntü buradaki ilk seçeneğin Rıdvan olması gerektiğini bizlere bir kez daha hatırlattı.
Son sözü söyleyen ise neredeyse her maçta Atiba ile birlikte Beşiktaş’ın belkemiğini oluşturan Josef De Souza oldu. Bergkamp tarzı top kontrolü ve yaptığı düzgün vuruşla daha önce çok güzel bir şutunu çıkaran Volkan Babacan’ı mağlup ederken zorlu bir deplasmandan daha 3 puanla döndük ve 6 maç üst üste kazandık. Üstelik bunu 782 pasta 710 isabetle sezon rekoru kırarak ve %68 topla oynama oranıyla başardık. Cuma günleri ilk maç yapan takım olmanın zorluğunu üç puanla aşarken maç sayıları eşitlenince en yakın iki rakibimizin 5’er puan önünde olmak tabii ki büyük bir avantaj. Josef ve Atiba haricinde kadife bilekli Ghezzal, sağ kanadın dinamosu, son yıllarda gördüğüm en başarılı sağ bek Rosier ayrıca bu akşam çok beğendiğim isimlerdi. Ljajic ise kendisinden beklediğim görüntüyü hala sergilemese de ikinci yarıda biraz daha etkiliydi. Attığımız golden sonra depar atıp sahaya gelmesiyse takımın ne kadar kenetlendiğinin başka bir göstergesiydi.
Bu arada unutmayalım ki bu akşam saha kenarında hocamız yoktu ve bir kez daha en azından VAR’da incelenebilecek penaltı kokan bir pozisyonumuz güme gitti ama açıkçası bu tip durumlarda bizim futbolcuların hiç ses çıkarmadan kabullenmelerini bir türlü anlayamıyorum! Sonuçta her maçta verilmeyen veya incelenmeyen penaltılara rağmen kazanmak hiç kolay bir iş değil. Hele ki gelecek hafta oynanacak derbinin ligin kaderine büyük etki yapacağını düşünürsek tek dileğim son yıllarda yaşanan hakem polemiklerinin tekrar etmemesi. Sarı kart sınırında bulunan hiçbir futbolcunun kart görmemesiyle gelecek haftaya sakatlık haricinde eksiksiz çıkacak olan Beşiktaş için muhtemel bir galibiyet şampiyonluk yolunda dev bir adım olacaktır. Kaliteli bir kadroya sahip olan Fenerbahçe karşısında savunma performansımızın çok daha üst seviyede olması şart. Eğer seyirci yokluğuna rağmen kendi sahamızda oynayacağımız derbi istediğimiz gibi biterse atacağımız diğer 11 adımda şampiyonluğun adı daha güçlü şekilde çıkacaktır.
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305