Internazionale takımının ilk maçını izlediğimde henüz küçük bir çocuktum. Bu kulübü bana sevdiren öncelikle renkleri olmuştu. Daha sonra biraz tarihini ve Grande Inter zamanlarını incelediğimi hatırlıyorum. Stadyumuna adını veren Giuseppe Meazza’nın hayat hikayesini ve Türkiye’yle olan bağını da (Beşiktaş teknik direktörlüğü) öğrendikten sonra kulübe olan ilgim artmıştı.
Capitano ile tanıştığımda henüz 13 yaşındaydım. 90’ların acı çeken Inter takımında bitmek tükenmek bilmez transferler, sürekli başarısızlık ve istikrarsızlığın içerisinde güzel olan her şeyi temsil ediyordu. Ronaldo – Zamorano – Djorkaeff şeytan üçlüsünün bile yeterli olamadığı sezonlarda Nerazzuri ruhunun ta kendisiydi. Dünyanın diğer ucundaki bir Türk çocuğunu renklerine sempati duyduğu kulübe aşık eden bir halk kahramanı, Giuseppe Meazza’nın Arjantin’den gelen yansımasıydı.
Kariyer istatistiklerine girmeye hiç gerek bile yok. Tek eksiği Dünya Kupası olan müthiş bir kariyer… 40 yaşına kadar hiç düşmeyen müthiş bir performans ve istikrar… Sanırım bir Milan taraftarı bile Capitano’yu sevmese de saygı duyacaktır.
Biz futbolseverlere yaşattığın onlarca güzellik ve keyif için teşekkürler Büyük Kaptan… Giuseppe Meazza’daki konuşmanda hepimizi hüzünden, Şampiyonlar Ligi kazanıldığında sevinçten ağlatan… Futbolu onurlandıran senin gibi kahramanlara binlerce kez teşekkürler, benim gibi milyonlarca Interisti kazandırdığın bu kulüp senin adını Meazza gibi, Facchetti gibi, vatandaşın Helenio Herrera gibi asla ve asla unutmayacak. Aynı onlar gibi sen de nesilden nesile anlatılan bir efsanesin artık… ELVEDA BÜYÜK KAPTAN… Seni asla unutmayacağız…