Aslında takım istekli başladı oyuna. Sahaya çıkıp tribünlere gittiklerinde oyuncuların bugün iyi motive olduklarını hissediyordunuz. Maç başında da fena bir baskı kurmadık diyebilirim ama işte Skrtel’in çıkarken yaptığı bir pas hatası herşeyi berbat etti. Yediğimiz golden sonra ne motivasyon kaldı, ne de oyun düzeni. Gerisi kocaman bir fiyasko, acı veren bir 90 dakika. Manchester United ve Feyenoord’un olduğu gruptan lider çıkan Fenerbahçe’nin Krasnodar gibi vasat bir takıma elenişine üzülerek şahit olma.
Rakip üst düzey oyunculardan kurulu olmasa da sahaya iyi yayıldı, son derece disiplinli oynadılar, bu dizilişle de Fenerbahçe’nin defolarını ortaya çıkarttılar. Golü yedikten sonra kaybedecek hiç bir şeyimiz olmamasına rağmen topu oyuna sokmadakı çaresizliğimiz hakikaten tahammül edilebilir gibi değildi. Yan pas,yan pas, geri pas. Yan pas yan pas, geri pas. Dripling yapabilen yok. Araya pas atabilen zaten yok. Hızlı bir pas trafiği ya da oyunun yönünü değiştirerek rakibin dengesini bozmak yok. Acı veren bir çaresizlik var sahada. Ne kötü kadrolar gördük, bundan çok daha başarısız takımlara şahit olduk geçmişte ama herhalde bu kadar ”düz” olanını hiç yaşamadık, en azından benim kendi gözlerimle tribünlerde şahit olduğum son 33 sene içinde.
Son 33 sene içinde sayısız Avrupa Kupası maçına gitme şansına da sahip oldum.Bunlardan biri Fransa’nın Cannes takımına 4-0 yenildikten sonra tur atlamasının mucizeden de öte olduğunu bile bile tribünleri salkım saçan dolduran, dışarıda binlerce kişinin kaldığı maçtı. Oralardan buralara geldik.Şubat ayında hala devam ediyorsun Avrupa’da. İlk maçı 1-0 yenik kapatmışssın ama tribünlerin yarrısını doldurabiliyorsun onun da ne kadarı bedava bilet ve davetiye ile belli değil. Bu durum inanın elenmekten daha çok acı veriyor.
O bedava bilet verilen binlerce kişi bugün maç sonunda ”yönetim istifa” diye bağırıyordu. Keşke zamanında ve tadında bıraksaydın bu işi başkanım. Yargıtay da yargıtay diye tutturmasaydın. Son senelerde aldığın fevri ve yanlış kararlarla çok sevdiğine hala inandığım Fenerbahçe’ne zarar vermeseydin. Bu kadar ”tribün mühendisliği” işlerine girip kulüple taraftarı bu kadar birbirinden uzaklaştırmasaydın. Yaptığın onca hizmet sonrası böylesine tepki görecek duruma düşmeseydin. Ben artık görevi devretmen gerektiğini uzun zamandır düşünenlerdenim ama böyle bir sona şahit olmak ta acı veriyor bana…
İşte bak davetiyelerle normalde maça gelmeyen binlerce kişiyi maça soktun. O binlerce kişi muhtemelen tribün olayları sebebiyle Fenerbahçe’nin Avrupa Kupaları’ndan men edilme riskiyle karşı karşıya olduğunun farkında bile değildi. Ayakları yerine çenesini konuşturmayı son zamanlarda tercih eden Volkan Şen’in provoke etmesi sonucu o seyirciler sahaya yabancı madde yağdırdılar. İnşallah bu kadar berbat bir gece sonrası bir de UEFA’dan gelecek bir cezayla sarsılmayız ve kupalardan men edilme acısıyla da karşı karşıya kalmayız.
Bu kadar acıdan,olumsuzluktan ve negatif olaydan konuştuktan sonra şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Evet, dip yaptığımız bir sezon yaşıyoruz ama unutmayın ki Fenerbahçe’nin genetiğinde dip yaptıktan sonra küllerinden doğmak vardır. 8. bitirdiğimiz 87-88 sezonundan sonra 103 gollü şampiyonluk gelmiştir.
Zeman’lı ızdırap sezonu sonrası Mustafa Denizli’li şampiyonluk yaşanmıştır. Lorant’ın berbat ikinci sezonunu Daum’la 2 şampiyonluk takip etmiştir. Denizli faciasının ardından 100.yıl şampiyonluğu gelmiştir. Dip yaptıktan sonra Fenerbahçe her defasında ayağa kalkmıştır ama ayağa kalkarken de büyük değişimler geçirmiştir. Şimdi yine bir büyük ”değişim” zamanı. Yeni bir ”acı veren” sezon yaşamamak için bu değişimi 2017 Mayıs’ında gerçekleştirmek zorundayız. Bir sezon daha kaybetmeden, hemen şimdi, acilen…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72