Uzun süredir Galatasaray ve bildiğimiz futbol başta, ABC Spor’a yazı yazmıyordum. Bundaki en önemli neden, geçtiğimiz yılın ilk yarısı ile ikinci yarısı arasında uçurum haline gelen VAR eyyamcılığı ve hakem hataları idi.
Cumhuriyet’den Cumhur Önder Arslan’ın bir listesini çıkardığı ilk 20 haftadaki Galatasaray aleyhine ve silsile şeklinde “yapılan hatalar” zinciri, ligin özellikle son 6 haftalık diliminde çığrından çıkmış şekilde Galatasaray lehine yapılmaya başlamıştı.
Sporun, rakip takımın ya da oyuncunun maçı bile olsa, her zaman antrikot kısmını yemeyi seven biri olarak, Premier League’e, Snooker’a ve NFL’e odaklanmak isterken, Türkiye’de futbolun işkembesini simgeleyen müthiş bir kampanya ile karşılaştık. Şüphesiz onun da seveni vardır.
Geçen sezonun son 6 haftalık kısmı, sanki ilk 20 hafta hiç olmamış gibi tartışmaların ortasına çekildi. Yani Galatasaray’ın canına okunurken mutlu olup susanlar, Galatasaray’ın elinden birkaç kez tutulduğunda dişlerini dışarı, üstelik kana susamış bir şekilde çıkardı.
Yeni federasyonun yönetim kurulu ve tüm birimleri ile birlikte başkanları Fenerbahçe, yardımcıları ise Beşiktaş’dan, geri kalan üyelerinin de çoğunluğu bu iki kulüp ağırlıklı olarak seçildi. Bu arada Fatih Terim’e, yardımcılarına, Galatasaraylı yönetici ve futbolculara aralıksız ceza yağdırıldı.
Futbol medyasının içindeki Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı köşe yazarları, muhabirler ve Galatasaray’ın “Liseli kodamanları” savaş boyalarını sürüp Fatih Terim’e ve Galatasaray’a her cepheden saldırmaya karar verdi.
Bir de buna kelli felli rakip kulüp başkanları, yöneticileri ve TFF ile ilgili kurul başkanları da katılınca, hadise sicile, paraya, pula, nüfuza, “bir eli yağda bir eli balda, yalılarda büyümüş, Federasyon’dan 1 yıl ceza yemiş bir zengin aile çocuğunun, üstelik kadrosunda ırkçılıktan, adam öldürme tehdidine kadar her şeyi sahada gerçekleştirmiş bir kaptanı varken, kenar mahalleden ve kendi başına zirveye yürümüş birinin sicilini ağzına alamayacağı” iddiasına kadar vardı.
Fatih Terim’in de her seferinde, her provokatif beyanata ya da sataşmaya cevap verme, provokasyona karşı-provokasyon ile girişme alışkanlığı var. Terim’in, büyük olasılıkla, gelecekte Galatasaray’da üst düzey yönetici olması da muhtemel. Ancak şu an için bu görev yönetimde. Bürokrasi geleneğinden gelmelerine rağmen kendilerini tutamayan Mustafa Cengiz ve Yusuf Günay ile, Galatasaray söz konusu olduğunda bile küçük tansiyonu 3, büyük tansiyonu 23 olan Abrurrahim Albayrak’ın da kendini küfür kıyamet seviyesinde kaybetmesi ise çok düşündürücü.
Futbol şubesinin dış ilişkilerini düzenleyecek, sataşmaları seyreltecek, rakip takım yönetimlerinin yıllarca antipati odağı olmasına ve gittiği her şehirde yuhalanmasına neden olan şımarık, nobran, küstah ve kaba tavır tehlikesinden kulübü uzaklaştıracak, yönetim yetkisini üstünde taşıyan bir “Savunma Koordinatörü”ne Galatasaray’ın acilen ihtiyacı var. Federasyon’a üye olmadan önce Ali Dürüst bu görevi başarıyla yapıyordu. Mutlaka düşünülmeli.
Dedim ya, bunlar futbolun işkembesi ve ben de bir Galatasaraylı olarak zaman zaman zıvanadan çıksam da, futbolun saha içinde olmayan bu yönünden çok haz etmiyorum. Antrikota, yani saha içine geçmek lazım. Tabii mundar olmayan kısmı için, bu analiz sadece berabere biten Yeni Malatyaspor değil, bir buçuk ayda oynanan tüm maçlara dönük bir analiz olacak:
Galatasaray’da Fatih Terim ve yardımcılarını sahadan, saha kenarından ve oyundan uzaklaştırma stratejik bir hamle midir, ya da öyleyse o mu ise yaradı bilmiyorum ama, Ujfalusi gittiğinden beri kevgire dönen Galatasaray savunması en berbat periyotlarından birini yaşıyor. Yani özetle, saha içine de, tıpkı saha dışına olduğu gibi, acilen bir “Savunma Koordinatörü” gerekiyor.
* Ömer Bayram şu anda Galatasaray’ın en başarılı savunma ve/veya orta saha oyuncusudur. Seri, Lemina, Belhanda arasında bir rotasyon aramak daha doğru olacaktır.
* N’Zonzi maalesef Galatasaray tipi bir oyuna henüz ayak uyduramadı. Bir ara adı geçen Josef de Souza da aynı sorunları yaşardı. Çünkü büyük fizikli, yavaş defansif orta sahalar, geçiş oyununu iki yönde de çok hızlı oynayan Galatasaray gibi takımlara göre değildir. Ryan Donk ile beraber risksiz bir maçta savunmada denenebilirler. Zira Marcao ve Luyindama çok uyumsuz ve bozuklar.
* Takıma katkıdan çok sıkıntı veren Mariano, Aralık’da Brezilya’ya gönderilmeli ve formayı hak eden Linnes tekrar kadroya dahil edilmelidir.
* Feghouli’nin karşı kanadındaki Adem Büyük de çok çalışan ve yetenekleri kapsamında canına dişini takarak oynayan bir oyuncu. Onların yedeği olarak Emre Mor’dan önce Jimmy Durmaz ya da Yunus, Erencan gibi sürpriz seçenekler denenmelidir. Çünkü Emre Mor’un uzun süredir “takım oyunu” oynadığını sanmıyorum.
* Falcao ve Andone için bir şey söylemek için çok erken. Biri süper yıldız olmak üzere dünya yıldızları.
17 ay önce yazdığım bir yazıda demişim ki:
«Stoperle kaleci, bekle stoper, kanatla orta saha ve forvetle oyun kurucu arasında arasında kalan koridorların halen Galatasaray takımının kara delikleri olması akıl alır gibi değil. Bu takım “Mahalle Takımı İdman Yurdu” bile olsa, en az bir, bazen beş oyuncuyla mevkisiz geçiş koridorlarında alan kaplamak günümüz fiziksel ve kondisyoner futbolunun en standart taktik gereksinimlerinden biri.
(…)
Dünya görüşü ve tarzı itibarıyla en ters olduğum insanlardan olduğum Fatih Terim’in, “Sezar’ın hakkı Sezar’a” misali, öğretici, anlatıcı, disiplin getirici, kural koyucu ve yetiştirici bir yanı vardır. Ancak sezon başında olması halinde bu takımın bir Fatih Terim takımı olduğunu söylememiz mümkün olabilir; fazlası haksızlıktır.»
Halen aynı fikirlere sahibim. Bu yüzden dışa karşı üstlenemeyeceği belli olan “Savunma Koordinatörü” görevini, kulübün efsanesi haline gelen Fatih Terim’den saha içinde yapmasını beklemek herkes için daha makul olacaktır.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: murat.guler@abcspor.com
twitter: @kirjalian