Batı’da vasatı aşamayan iki takımın ardından sırada, Doğu’da geçtiğimiz yılın bir hayal kırıklığı, yani genç Milwaukee var. Gençlik aşısıyla bir türkü tutturup gitmeye çalışan koç Jason Kidd, modern basketbolu da en sivri ucundan yakalayıp geleceğin takımını, daha doğru bir ifadeyle, geleceğin kadro çeşidini yaratmaya çalışıyor. Tabi bu yolda veteranlara duyulan ihtiyaç da bir hayli kabarık olur; geçtiğimiz yıl bu yönde yaptıkları hataları bu yıl telafi etmeye uğraşacaklar.
Ellerindeki malzeme tümüyle dikkate değer; fakat her takımın başına üşüşebilen sakatlık ve uyumsuzluk belaları, deneyden başarı elde etmeyi zorlaştırıyor. Dahası, pozisyonu net olmayan, her pozisyonu oynayabilen oyuncuların hangi işe, hangi role konsantre olup uzmanlaşacaklarını saptamak ve bilhassa gençleri bu yönde eğitmek epey meşakkatli bir macera, orası kesin. Gelgelelim, bundan iki yıl sonra muhtemelen NBA takımlarının yüzde otuzundan fazlası Milwaukee’nin bu yapısını benimseyecektir, çünkü basketbolun evrimi, artık tümden atletik ve çok yönlü isimlerin oyunu domine etmesini şart koşuyor. Evet.
3 – MILWAUKEE BUCKS
–
Gidenler: G Jerryd Bayless, F Damien Inglis, C Albert Miralles, G O.J. Mayo, F-C Johnny O’Bryant, G Greivis Vasquez
Gelenler: PF Thon Maker, SG Malcolm Brogdon (ikisi de Draft’ten); F Mirza Teletovic, F Michael Beasley, G Orlando Johnson, G Jabari Brown, G Jason Terry (hepsi de serbest oyuncu olarak); G Matthew Dellavedova (takasla), C Jaleel Roberts
Geçen sezonki derecesi: 33-49
Koç: Jason Kidd
Kazanma “geleneğinden” çok uzun sürelerdir uzakta kalan (Cassell-Allen-Payton-Robinson’lı yıllarda ben henüz liseye başlamamıştım, düşünün gerisini) Bucks’ın bu yılki sorunları, daha sezon başlamadan başa üşüştü; önce, problemleri bir türlü bitmeyen, bir vakitlerin büyük potansiyeli, NCAA kahramanı O.J. Mayo’nun yasaklı madde kullanımı yüzünden muhtemelen ömür boyu ceza alacağı havadisini öğrendiler, ardından da, takımın dişe dokunur tek dış şutörünü, yani Khris Middleton’ı 6 ay boyunca parkelerden mahrum bırakacak bir sakatlığın varlığına tanık oldular. Moraller bozuk elbette; ama her şey de daha en baştan bitmiş değil.
Bir defa, ellerinde son yılların en garip ve etkili genç yıldızı var: Şimdiden triple-double’lara başlayan Giannis Antetokounmpo (namını biz koyup, GiAnte diyelim, sevaptır). GiAnte esasen 5 pozisyonu birden savunabilen, ve günümüz basketbolunda bu 5 mevkide de layıkıyla oynayabilecek türde, hakiki bir “ucube” (kesinlikle yanlış anlaşılmasın; NBA’deki lakabı “Greek Freak”, yani “Yunan Ucube”). Anthony Davis’vari kol açıklığı ve atletizmi, Kawhi Leonard’ı andıran büyük elleri ve çabukluğu ile, daha 21 yaşından gün alırken bile herkesin kabusu haline geldi GiAnte. Üstelik, sezonun ikinci yarısında Michael Carter Williams’tan (nam-ı diğer MCW) umudu kesen koç Kidd, oyun kuruculuğun iplerini 2.12’lik bu gence teslim etti ve bu tercih meyvelerini fazlasıyla verdi. GiAnte, takımın yeni franchise oyuncusu olma yönünde hızla koşuyor; ve en büyük eşlikçisi de, henüz kariyerinin başında yaşadığı sakatlıkla oyunu 2 basamak birden kısıtlanan forvet Jabari Parker. Bu iki ismin de öğrenmesi gereken şey ise, dış şut ve liderlik. İlki çalışarak gelişir, ancak ikincisini ne yaparsanız yapın öğrenemezsiniz; sadece sonuçlarını görürsünüz.
İşte bu sebepten ötürü, takıma Cleveland’la şampiyonluk yüzüğünü takan “ayıboğan” Dellavedova’yı dahil ettiler. Delly’nin, geçtiğimiz yılın final serisi boyunca kaybettiği özgüveni ve formu Olimpiyatlar ile tekrardan yakaladığını iddia etmek zor değil; O, bu takıma savunma direnci ve kimya getirmekle kalmayıp, en zor anlarda (hani 2015 Play-off’larında Irving sakatkenki gibi) eli titremeden liderlik de edecek birisi. Aynısı, Dallas ile yüzüğe eriştikten sonra diyar diyar gezen ihtiyar “Jet” Terry için de geçerli. Ve tabi, takımın dış şut sorunu azalsın diye, varını yoğunu 15 yıldır şuta ayırmış Boşnak forvet Teletovic ile anlaştılar. Devamında Steve Novak ve Michael Beasley gibi derdi günü, hatta tek elle tutulur yanı şutörlüğü olan isimleri de ekibe dahil edip çelişkiden kaçındılar. Öyle ya, modern basketbol dedikten sonra üçlüğü öteleyemezsiniz (ey Chicago, duy sesimizi!). Bu yolda, Bayless ve Vasquez gibi, esasen başka yapılarda iş görebilecek, ama bu takıma faydası dokunmayacak isimleri bir çırpıda yollamaktan da çekinmediler, ve isabetli davrandılar.
Tabi işin içerisinde bir de, pivot pozisyonu var. Greg Monroe, Detroit’teki etkinliğinin ardından geçen yıl çıkışa geçmesi beklenirken hem kendisini hem de takımı aşağıya çekti. Hareketlilik, savunma, sertlik ve dinamizm konusunda bu yapıya çok ters kaldığını tek tek kanıtladı (kendisine saygım var; fakat Larry Sanders ve Zaza’nın, hatta Brandon Knight’ın bile dayanamadığı yerde, Monroe’ya da ekmek çıkması zordu zaten). Bu yıl, Monroe’yu da benchten gelirken görebiliriz; MCW gibi o da kredisini tüketse bile, halen verecekleri bitmemiş olabilir. Yalnız, Monroe bu haldeyken, bir vakitlerin Joel Przybilla’sının iki gömlek küçüğü gibi oynayan, ve küçük kardeşleri Mason ve Marshall kadar bile iş göremeyen Miles Plumlee’ye muteber bir kontrat sunmak ne denli akıllıcadır, onu takdirinize bırakıyorum.
Monroe ve Plumlee’nin hali ortadayken, Bucks’ın uzun rotasyonunda neye, kime güvendiğini soruyorsanız, cevabı basit, ama muğlak: Thon Maker. Aleyhteki tüm yaş iddialarına karşın 19’una yeni bastığı kanıtlanan Maker, özel bir oyuncu. Basketbola geç başlasa bile, atletizmi, hareketliliği ve savunma sezgileriyle şimdiden ses getireceğe benziyor – alın size, mevkisiz bir genç isim daha. Potansiyelinin tavanı bir GiAnte değil elbette; faul problemi, pozisyon alma sıkıntısı, fizik eksikliği, fundamental noksanları, ribaundu koklamaktaki çekingenliği gibi eksiklikleri aşmadan, kimselere yâr olamaz. Fakat doğru yatırımlarla, Maker, çok büyük katkı sağlayabilir; benim inancım, bu yönde. Zaten klasik türden bir 4-5 numara istediklerinde, ellerinin altında John Henson gibi verimli ve sağlam bir isim var (kendisi gezgin uzun Jason Thompson’ı fena halde andırır ve onun gibi dış şutu eksiktir). Maker, sene ilerlerken daha çok süre bulacaktır.
MCW demişken; kendisi topa hükmetmeyi ve insafına göre paylaşmayı seçtiği için, ani bir takasla öğrencisi haline geldiği idolü koç Kidd’e halen yaranamadı. Sixers’da henüz çaylakken bile triple-double’larla oynayan, daha ligdeki ilk maçında bir quadruple-double’ı kıl payı ıskalayan bir genç için, çok hazin bir sezon geçirdi. Ligin ikinci yarısında benchten bir şeyler kattı katmasına, ama bu onu bu yıl daha kıymetli kılmaya yetmeyecek. Monroe ve Vaughn gibi o da 6. adamlığa (hatta Delly varken daha da gerisine) alıştırmak zorunda. Sakatlıktan perişan olmadıysa O’Brien da çok çalışıp forvet mevkii için iyi bir yedek olabilir. Aynı durum, 2. turdan seçtikleri guard Malcolm Brogdon için de bir hayli geçerli – kolayca sakatlanabilen Brogdon, tek mevkide (SG) mücadele etse de, şut işinde fena değil gibi görünüyor. Bu sayede, NBDL’e yollanmaktan kurtulabilir. Lakers’ta fena oynamayan Jabari Brown da bu reçeteyi, yani çalışkanlığı benimsemeli. Geçen yıl savunmada enerjisini esirgemeyen çaylak Vaughn ise, ceza şutörü haline gelmedikçe koç Kidd tarafından yüceltilmeyecektir.
Neticede, Doğu konferansı geçen yılla beraber kollektif bir yükselişe geçti. Oynanan basketbol Batı’nın halen gerisinde olsa da, mücadele dozajı arttı ve takımların seviyeleri iyiden iyiye birbirine yaklaştı. Bucks, bu yıl, Kidd’in isteklerini yeni baştan denemek zorunda. Bu defa elleri daha güçlü görünüyor, çünkü oyuncu seçiminde daha isabetliler. Ayrıca, hem koç hem de kadro daha tecrübeli. Bakalım, geleceğin basketbolunu bugün başarıya ulaştırabilecekler mi? Tahminim, play-off’u son anda ıskalayacakları yönünde. Ama 2 sezon sonra, sakatlıklar olmazsa, Doğu Finali için en kuvvetli 3-4 adaydan birisi haline gelecekler. Zevkle takip edeceğimiz bir takım olacaklar, bundan kuşku duymayalım. Veteran katkısı varken, GiAnte-Parker-Maker-Middleton nüvesi çok ses getirecektir; yeter ki, Middleton sakatlıktan bir an evvel sapasağlam dönebilsin.
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak