https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROCHALLENGE VE EUROCUP: UĞURLAMA FASLI – 2

Okunması Gerekenler

efe resimEurochallenge’a geçerek yazımızı sürdürelim. Seneler boyu bu kupayı kaldıran takımlarda, ya eski güzel günlerinden kesitler sunarak takımlarını abat eden uluslararası yıldızların (03-04’te Stombergas, Chris Antsey, Müürsepp, Zukauskas ile Unics Kazan; 06-07’de Sloven devşirme Ariel McDonald, İtalyan efsanesi Gregor Fucka, Darryl Middleton ile Akasvayu Girona; 08-09’da Alex Righetti, Roberto Chiacig, Dusan Vukcevic ve Earl Boykins ile Virtus Bologna; 11-12’de Arroyo, Bonsu, Hawkins, Dudley ve Kemp ile Beşiktaş) kazandığını gördük, ya da o dönemdeki yıldız adayı gençlerle bu kupayı sarmalayan takımları (04-05’te Kelly McCarty, Jon Arnor Stefansson, Vladimir Veremeenko ve Bluthental ile Dinamo St. Petersburg; 07-08’de Demetrius Alexander, Gustas, Skele, Adomaitis, Berzins ile Barons LMT Riga; 09-10’da Taylor Rochestie, Meeks, McNaughton, Jordan ile BG Göttingen; 10-11’de Edo Muric, Zoran Dragic, Booker, Balazic ve Dragisa Drobnjak ile KK Krka; 12-13’te Kulagin, Chester Simmons, Andre Smith, Omar Thomas ve DeJuan Collins ile, Pınar Karşıyaka’yı 1 sayıyla yenen BC Krasnye Krylia). Bu kupa tarihinde ayrı bir yere koymamız gereken, jenerasyonlar arası uyumu mükemmelen gerçekleştirmiş ekipler de var. Rudy Fernandez, Rubio, Elmer Bennett, Lubos Barton, Andrew Betts, Marcelinho Huertas, Pau Ribas, Robert Archibald, Jesse Young ve Alex Mumbru ile şampiyon olan 05-06 Joventut Badalona takımı ve geçen sezon Cinciarini, Bell, James White, Cervi ve Litvanya efsanelerinden Kaukenas ile kupaya uzanan Reggio Emilia gibi.

 

ts 5Lakin bu yıl, son dörde kalan takımlardan hemen hiçbirisi, yukarıda değindiğimiz ekiplere benzemiyor. Basketbol değişiyor, evet. Fakat, liglerini geçen sezon orta sıralarda bitirmiş bu dört takımın, bu sene oynadıkları bu derece üst düzey oyunları eski yıldızlara veya genç yıldız adaylarına oyunculara borçlu olmaması, hem koçların hem de Avrupa’yı saran yeni basketbol sistemlerinin bir başarısıdır diye düşünüyorum. Trabzonspor, bu dört takım içerisinde, dengeli kadrosu ve görev adamları ile, kupaya en yakın takımdı. Rakibi ise, tahmin ettiğimiz gibi, finale çıkmayı başaran Nanterre. Neden mi? Hemen incelemeye geçelim:

 

YARI FİNAL MAÇLARINDAN ÖNCEKİ TAHMİNLER:

 

ts 1İlk eşleşmemizde, Trabzonspor bugün, Erman Kunter’in Le Mans’ını yenerek gelen, Romanya’nın Energia takımıyla karşılaşacak. Energia, kozmopolit yapısı ve dış şut ağırlıklı oyunu ile, beklentileri çok aştı. Sürprizlerle buralara gelen ekibin yarattığı en büyük tehlike, ciddiye alınmamak olur; fakat Trabzonspor koçu Nenad Markovic, tıpkı Fesenko’lu, Fortson’lı Avtodor’u elerken olduğu gibi burada da rakibi çok ciddiye alacak ve en ufak detaylara kadar irdeleyecektir. Rotasyonu nispeten dar olan Energia’da herhangi yıldız bir oyuncu yok; takımın en çok bel bağladığı isimlerin başında, sezon ortasında Royal Halı Gaziantep’ten takıma transfer olan Yunan pivot Glyniadakis geliyor. Dev pivot, hücumda fundamentali yüksek, fakat hem hücumda hem de savunmada enerjisi, atletizmi düşük bir oyuncu olmaktan yıllardır kurtulamadığı, savunmada hantal kalıp aksadığı ve sertliğine bir çabukluk katamadığı için, eşleşmesi çok zor bir rakip değil. Nemanja Milosevic ise, 4 numarada en az 4 farklı hücum silahına sahip bir oyuncu olarak, çok daha fazla tehlike arz ediyor. Milosevic’i savunmanın en iyi yolu, tıpkı Trabzonspor’lu Velickovic’e yapılacağı üzere, mümkün olduğu kadar ona top aldırmamak, veya çok zor ve ters yerlerde topla buluşturmak. Velickovic, nerede topu alırsa alsın potayı zorlama alışkanlığından kurtulduğu için takımı adına çok daha kıymetli hale geldi, fakat Milosevic halen inatçı. Üstüne üstlük, Energia adına işler kötü giderse, takımın komutanı Giordan Watson’dan rol çalıp olmaz atışlar kullanmayı da deneyecektir. O yüzden, Milosevic’i oyun disiplininden koparıp zeka ile savunmak, kapıları Trabzon için ardına kadar açacaktır. Watson ve Lamont Mack, bu takımın enerji kaynakları. 2 numarada Troupe, 3 numarada ise Louis Darby bu takımın, görevi boş şut sokmak olan, savunmaya yönelik isimleri. Genç Türk Barış Aktaş ne kadar süre alır bilinmez, aynı şey Bratoloveanu, Tal ve Karpelesz için de geçerli; fakat bu dar rotasyonda, Kıbrıslı koç Constantinides’in kumar oynayacağını sanmıyorum – rotasyonun tamama yakını oynamıyorsa, biliniz ki tek maçlık eleme usulü formatı yüzündendir. Fakat Trabzonspor’un rotasyon derinliği, elbet maçın ilerleyen dakikalarında etkisini gösterecektir ve ibreyi temsilcimiz lehine döndürecektir.

 

ts 2Özetle, takımı belirli bir savunma sistemi ile tutarak, Watson, Troupe, Darby ve Mack’i saf dışı bırakabilir Trabzon. Glyniadakis ve Milosevic içinse özel önlem gerekli. Lakin Velickovic’in aksadığı yerde Ivanov, Milosevic’e gerekeni yapacaktır. Glyniadakis bakımından da, Trabzon’un tartışmasız bu seneki en değerli oyuncusu Stipanovic sayesinde, içimiz rahat edebilir. Trabzon, kendi seyircisi önünde, bunca kıymetli silahı ile, bence rahat bir galibiyet alarak ismini finale yazdıracaktır. Gelgelelim, heyecan ve konsantrasyondan kopma durumları varken, veya rakip savunma bizi oyun disiplinimizden uzaklaştırıyorsa, işi koç Markovic devralarak, Hardy – Marshall – Stipanovic ekseninde oyunlar kurmalıdır. Stipanovic ve Velickovic, kalburüstü hücum ribauntçuları. Alper Saruhan, Yunus, Nusret ve Can da, işin en azından savunma tarafında çok değerli işler beklediğimiz isimler. Onların savunmadaki etkililiği, Trabzon’un kaderini belirleyen etken olacaktır. Mesele atmaksa, Velickovic, Stipanovic, Bost, Hardy ve Marshall nasılsa Watson, Glyniadakis, Milosevic, Darby, Mack ve Troupe’den aşağı kalmaz. Fakat asıl mesele, tutmak…

 

Diğer eşleşme, daha da enteresan. Çok koşup çok zıplayan ve hep doğruları oynayan Nanterre ile, Enisey’i çok çetin bir muharebe neticesinde aşan Fraport Skyliners karşılaşacak. Frankfurt ekibinin de bir yıldızı yok; fakat takım oyununda, Aaron Doornekamp ve dev pivot Johannes Voigtmann sayesinde pota altı evlere şenlik bir hale geliyor. Energia’nın dengeli hücum düzeninin aksine, Fraport, topu genelde boyalı alana taşıyarak oyun kuruyor. Cobbs’un dışında hakiki bir oyun kurucuları olmadığı için pas trafiğinin çok etkili işlediğini iddia edemeyiz. Fakat Quantez Robertson, Kevin Bright, Ilzhöfer ve Sean Armand çok yönlü skorerler oldukları için, pota altına gelecek her türlü ikili sıkıştırmada uzunların dışarıya paslayacağı topları boş şut olarak yüksek yüzdeyle bitireceklerdir. Eğer ki Nanterre’in atletik düzeni, Voigtmann’ı erken faul problemine sürüklerse, Michael Morrison – Aaron Doornekamp – Johannes Richter – Danilo Barthel’den oluşan bir pota altı rotasyonu çok etkisiz kalacaktır; daha doğrusu, bu kalan isimleri savunmak çok daha kolay olacaktır. Voigtmann’ın hücum ve savunma direncini üst düzeyde tutup az faul alması halinde, Skyliners’ın bir şansı var. Koç Gordon Herbert’ün ikinci bir planı olamayacaktır.

 

ts 4Gelgelelim, Nanterre de bu şansa hiç şans tanımayacaktır. Hiçbiri yıldız mertebesine erişmemiş, ortalamanın üzerinde bir kaliteyi haiz oyuncularla bezeli ve boy ortalaması çok kısa olan rotasyonunda, Kyle Weems’in tüm düzenleri alt üst eden hücum performansı sayesinde rakiplerine korku salıyorlar. Pozisyonu için oldukça kısa kalan, fakat zamanlaması, fırsatçılığı, sıçrama kabiliyeti ve hızı ile bu eksiklerini avantaja çeviren Weems, her an her şeyi yapabilen ve takımın neye ihtiyacı varsa o ihtiyacı giderebilen bir oyuncu. Onun performansı, takımın hücum temposunda hızı arttırması veya hızlı hücumların sayısı ile doğru orantılı olduğu için, sete set hücumlarda aynı kaliteyi sahaya yansıtamıyor. 2.08’lik çalışkan pivot Jaiteh ile iki metrelik Ducteil, oyun kurucular Joseph Gomis ve Terrance Campbell, şutörler Shuler, Nzeulie, Judith ve Riley, dört numarada Ekperigin; bu oyuncuların tamamı, ebat eksikliklerini enerji, dinamizm, efor ve atletizm ile örtüyorlar. Koç Pascal Donnadieu’nun hazırladığı bu ekibin zayıf yanlarını, Erman Kunter’in Le Mans’ı ve Uşak Sportif gösterdi bizlere: yavaş tempo, sete set hücum, temastan kaçınmama ve her şuta el gösterme. Hızı ve çabukluğu bulamayınca, sert savunma karşısında Nanterre tökezliyor. Bu maçı alacaklardır, fakat Trabzonspor’un onları sert savunma ile yeneceklerine inanıyorum. Bu konuda da en çok, takımın yerli iskeletine ve Stipanovic’e güveniyorum.

 

YARI FİNAL MAÇININ ARDINDAN TAHMİN:

 

ts 3Nanterre, Voigtmann (16s 4r) ve Armand (17s 6r) karşısında son periyodun son bölümüne kadar rahat yüzü göremedi. Çünkü Fraport, rakibini iyi etüt etmişti ve rakibin hızını nasıl keseceğini, rakibin boy dezavantajından nasıl yararlanacaklarını çok iyi biliyorlardı. Voigtmann’ı kazasız belasız sahada tutabildikleri için, belirli ölçüde başarılı da oldular. Fakat, Kyle Weems’in kan donduran üçlük performansını kimse beklemiyordu (çoğu el üstünden, 6/9 üçlük isabetiyle 25s). Bu maçta resmen yıldız kalibresinde oynadı; Shuler (18s 7a), Campbell (15s 3r 4a) ve Jaiteh de (12s 8r) ona gereken katkıyı sağladılar. Trabzonspor ise, karabasana benzer bir ilk periyodun ardından, Velickovic (10s 9r) ile başlayıp Hardy (22’si ilk yarıda olmak üzere, 26s 6r), Marshall (15s) ve Stipanovic (12s 7r 3a) ile fersahlarca ilerledi. Dar rotasyona karşı sahip olduğu avantajı çok iyi kullandı. Rakibin tüm silahları yorgunluktan ya faul problemine girdi, ya da yıpranmaktan iflahları kesildi, koşacak dermanları kalmadı. Gelgelelim, bu maçta Trabzonspor’un yaptığı (rakibin de aynı nezaketle hatalar yaparak karşılık verdiği) bunca hatayı Nanterre gibi bir rakip finalde katiyen affetmeyecektir. Anahtar sözcükler basit: sıfır konsantrasyon kaybı, top kayıplarını asgari seviyeye çekmek, oyunun yavaşlatmak, rakibi ağır bir tempoyla baymak, Weems’e çok iyi birebir savunma yapmak… Ribauntlarda Stipanovic zaten farkını ortaya koyuyor, yüreği ve yeteneğiyle oynuyor. Sahada tekrardan bir Mirsad Türkcan görüyoruz sayesinde. Topu içeri indirmekten vazgeçmezsek, Nanterre’i rahat avlarız. Üçüncülük maçında ise, Fraport galip gelecektir.

 

Son söz olarak, ekibimize başarılar, kolaylıklar ve bol bol ‘basketbol şansı’ dilerken, seyircileri de yine bu görsel ziyafet adına tribünlere çağırmayı bir borç biliyorum. Umarım, netice ne olursa olsun, Trabzonspor bu başarıların üzerine koyarak bu seviyeleri bir alışkanlık, bir kültür haline getirir.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

EFE ÖZENÇ

efe.ozenc@abcspor.com

@efe_ozenc@abcspor.com

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesçe soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular