CENNETE KANAT AÇAN KANARYALAR – 12 –
DIZINE ŞAMYEL BAĞLAYAN BEK !
BEGO AHMET
80’li yıllarda Türkiye Futbol Federasayonu, Ali Uras önderliğinde devrim niteliğinde bir karar aldı ve uyguladı.
Galibiyete iki puan, beraberliğe bir puan devri kapandı. Galibiyete 3 puan dönemi başladı.
Galibiyetle beraberlik arasındaki farkı 2’ye çıkınca mağlubiyetle beraberliğin arasında bir puanlık fark kaldı ki bu da defansif bir oyun planıyla hiç bir yere varılamayacağını gösteriyordu.
Bu durum takımların hem oyun planlarının değişmesine hem de oyuncu tercihlerinin değişmesine sebep oldu.
Başarıya giden yol artık galibiyetten geçiyordu.
O güne kadar iki kanadın bekçiliğini yapan, kısa boylu, kalın baldırlı, kuvvetli ve ağır bekler tarihe karıştı.
Hücuma daha çok çıkan, ilerde orta pozisyonu arayan ve hatta hatta gol arayan bekler dönemi başladı.
Orta çizgiyi geçmeyen beklerin yerini maç boyunca ileri geri rakip kaleye kadar giden, çoğu kısa boylu, süratli bekler aldı.
Mesela Galatasaraylı Sarı Ismail o dönemin ilk hücum bekiydi.
Ama Galatasaraylı Ismail Türk Futbol Tarihinin ilk hücüm beki değildi.
Ligimizin ilk hücum beki Fenerbahçeli Bego Ahmettir.
Ahmet Erol aslında günümüz bekleri gibi ufak tefek bir oyuncu değildi. Fizik olarak klasik bir stoperi andırırdı. O iri gövdesine rağmen süratli ve çabuk bir oyuncu idi. O iri yarı gövdesinin içindeki yürek de en az gövdesi kadar iri yarı idi. Sakatlanır oyuna devam eder, yaralanır, forması kan içinde kalır, o yine oyununu sürdürürdü.
Faruk Ilgaz’ın kaleminden çıkan ibareye göre sakat olan dizine otomobil iç lastiğinden kestiği bir parçayı bağlayarak maçlara çıkar ve sakatlığını tıbbi olanaksızlıklar ve Fenerbahçe’de oynama isteği yüzünden saklarmış.
Oynadığı 184 maçta tamı tamına 40 gol atan Bego Ahmet bir anlamda hücüm beklerinin atasıdır.
184 maçta 40 gol atamayan 17 milyonluk santrforlar gördü bu gözler.
Valla helal olsun Bego Abimize.
Topa uzun vuruşlar da yapardı. Şeref Stadı’nda oynanan İstanbul-Budapeşte maçında Macarlar’ın milli kalecisi Toth’a santranın gerisinden yaptığı vuruşla attığı bir gol var ki anılardan silinmez.
Yalnız o gol mü? Forvet hattı gol sıkıntısına düştüğü maçlarda Ahmet Erol forvete çıkar, rakip defanslan tank gibi çiğneyerek golünü atar ve takımını galibiyete götürürdü.
1921 yılında Denizli’nin Çivril kazasında doğmuş , futbol yaşamına orada başlamış, orta öğrenimini yapmak için gittiği Uşak’ta, Uşak Gençlerbirliği takımında yetişmişti. 1939 yılında başkentin adaş kulübü Gençlerbirliği onu Uşak Gençlerbirliği’nden almıştı. 1939-43 yılları arasında bu takımda oynamış ve çıkardığı başanlı oyunlarla da Ankara Karması’nın defansına yerleşmişti. Sonra askere gitmişti Ahmet Erol. Vatani görevini yaptığı Harp Okulu takımında oynayıp terhisten sonra tekrar eski kulübüne dönmüştü.
1945 yılında Fenerbahçe’ye transfer olmuştu Ahmet Erol. 1951 yılına kadar Sarı-Lacivert forma altında oynamıştı. Fenerbahçe’de en parlak dönemini yaşamıştı. San-Lacivertli takımın “Bego”su bu sürenin içinde 184 maç oynamış ve 40 gol atmıştı. İki dizinden menisküs olmasına rağmen 30 yaşına kadar sahalarımızda kalmıştı. Bu arada 4 kez A Milli Takımımız’da yer almış, 1948 Londra Olimpiyatları’na katılmıştı.
Kendini Fenerbahçe Kulübü’ne adamıştı Bego Ahmet. Stat müdürlüğü, takım menacerliği görevlerinde bulunmuş, yönetim kurullarında görev almıştı. Salim’in transferi için gittikleri Ankara’dan dönüşte, uğradıklan trafik kazasında ağır biçimde yaralanmış ve uzunca bir süre hastanade yatmıştı. Bir Galatasaray maçında da ayağı kırılarak Fenerbahçe için hastane yataklarına düşmüştü Ahmet Erol.
Unutulmaz futbolcu 15 Haziran 2012’de, Kartal’da kaldığı huzurevinde, kalp yetmezliği sonucu vefat etti.
Yazı dizimizi burda noktalıyoruz.
Cihatlar, Lefterler, Fikretler neler neler var şanlı Fenerbahçe tarihinde.
Maalesef yazı dizimizde bu isimlere yer vermedik.
Zira kendileri yeni nesillerce bile çok çok iyi tanınıyorlar ve hakettikleri saygıyı hala görmekteler.
Amacımız şu veya bu şekilde bugün yeterince tanınmayan, haketmiş oldukları itibarı layıkıyla görememiş kanaryaları tarihin tozlu sayfalarından değil, Şanlı Fenerbahçe’nin şanlı tarihinden cımbızla çıkarıp hatırlatmaktı.
Dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık, yeni nesilleri bu cengaverlerle tanıştırmaya çalıştık, arada köprü olmak istedik.
Cennete kanat açan kanaryaları tekrar sevgi, saygı ve rahmetle anmak istiyorum.
Sürç-i lisan ettiysek affola.
Yepyeni ve çok keyifli bir yazı dizisiyle çok yakında yine beraber olacağız dostlar.