Atletizm dendiğinde akla gelen ilk yarış tabii ki 100 metre ve 100 metre dendiğinde de Usain Bolt.
Jamaikalı atletin 9.58’lik derecesi, kırılması çok güç bir rekor olarak gözükse de, teorik olarak spor-bilim ve istatisik uzmanları her 10 metreyi ayrı ayrı ele alarak, yarışanların en iyi hızlarını alarak bir tablo oluşturdular ve toplamda çıkan rakam 9.44 oldu.
100 m’de sadece 3 kez nefes alıp verilirken (birincisi çıkarken, ikincisi toplanışla fule arasında, üçüncüsü de son 15-20 m’de olmak üzere), Usain Bolt’un ona tarihi rekoru getiren 2009 Berlin’deki yarışını da 41 adımda bitirmişti (normali minimum 45-46) notunu da ekleyelim.
Bolt takozdan çıkış hızı harici (1.95 boyu ve fiziğinden dolayı) mükemmel bir atletti ve 20-30 metreden sonra kusursuz koşup, 60-70 metrelerde de en yüksek hızına (rekoru 44.7 km/s.) çıkıyordu.
Denizden yükseklik arttıkça kısa mesafe koşucularının süreleri istatistik bakımından ciddi bir şekilde azalmakta süratleri ise artmakta yani yer çekiminin az olması sportif başarıyı olumlu yönde etkiler.
Tabii ki rüzgar avantajı ve standart sapma analiziyle, her geçen gün gelişen ayakkabı faktörü de eklenince, bu derece biraz daha düşebilir ama bunun için verilen süre; insan biomekaniği ile en en fazla 9.4’e kadar inebileceği ki bu bile fazla hayali bir beklenti!..
Kısaca; hemen her otorite, bilim ve teknoloji de bu tezi destekliyor; çok çok anormal özelliklere sahip biri çıkmadığı sürece, 9.5’lerin altını bile en azından “bir 10-15 sene daha” göremeyeceğimiz konusunda hemfikir.