Dünyanın en iyi futbolcusu kimdir diye anket yapılsa; Pele-Maradona-Messi üçlüsü büyük olasılık başta çıkar ama bir de Ronaldo gerçeği vardı. Çoğu kişiye göre, tüm zamanların en büyük futbolcularından olan Brezilyalı’dan bahsediyoruz, yani orjinal Ronaldo’dan!…
El Fenomeno, bir Pele, Maradona gibi kendi zamanını domine edemedi ve kupa toplamında da günümüzün en meşhur ikilisi Messi-Ronaldo’yu da geçemedi ama (ikisi de hala devam ediyor), golcülük, son vuruş kalitesi ve topla diklemesine adam geçme üçlemesinde, en iyiden de iyiydi.
Sadece 17 iken, 1 sezon oynadığı Cruzeiro’da 34 maçta 34 gol atarak, buralara sığmayıp Avrupa yapacağını belli etmişti herkese.
A Milli takım kariyerini 98 maçta 62 golle bitirmişti ama gittiği her takımda, her ülkede, her stadda aynı ivmeyle atmaya devam etti yıldız fubolcu.
Daha 18 yaşındayken transfer olduğu PSV’de tüm spot ışıklarını üzerine çevirmiş (46 maçta 42 gol), oradan Barcelona’da (37 maçta 34 gol) harikalar yaratmış ve İtalya’da da Inter forması ile muhteşem kariyerine devam etmişti. Hatta oradan da transfer oldugu Real Madrid’de de (127 maçta 83 gol).
1976 doğumlu forvet, en verimli çağında, İtalya’da yediği gaddarca tekmelerle, iki ardışık sezon boyunca iki ciddi diz sakatlığı yaşadı ve neredeyse 2 sene futboldan uzak kaldı.
Kartvizitinde 1996 ve 1997’de FIFA Dünya Oyuncusu ödülünü almış, 1997’de Ballon d’Or’u kazanmış, ve 1998 Dünya Kupası’nda En İyi Oyuncu ödülünü kazanmıştı, ama o 2 uzun süreli sakatlığa rağmen, dönüşünde 2002 Dünya Kupası’nı Brezilya ile kazanarak, turnuvanın en çok gol atan oyuncusu (final maçında Almanya ağlarına iki gol) oldu. Üstüne 2002’de bir kez daha Ballon d’Or’u kazandı!..
Dünya Kupası tarihinde 15 gol (2014’de Miroslav Klose kırana dek rekordu), iki Copa America ve bir Konfederasyonlar Kupası ekleyin. 1994 Dünya Kupasını kazanan Brezilya kadrosunda olduğunu eklemedim bile. Çünkü iki büyük yıldız forvet Romario ve Bebeto’nun arkasında yedek, 18 yaşında toy bir oyuncuydu o zamanlar.
Topla diklemesine topsuzmuş gibi ilerleyen, inanılmaz teknikle senkronize korkutucu sürati. Ayak hareketlerinin ve vücut çalımlarının bilinmezliği, ve bunları inanılmaz dengeli, kusursuza yakın bir vücut ivmelenmesi ile yapması.
Biri daha bir estetik, organik diğeri daha bir çalışma ürünü. Basketboldan örnek verirsek; Michael Jordan ile Lebron James karşılaştırması gibi geliyor bana.
Herkesin başarı kriteri farklıdır. Cristiano için; devamlılık, çalışkanlık, fizik gücü, oynadığı maç, süre, hayatını futbola adama gibi parametrelerde öne koyabiliriz belki ama gösteri, etki, kalite, kumaş anlamında bakarsak, adım gibi eminim; Cristiano’nun kendisi de “gerçek Ronaldo” diyecektir benim gibi.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen