Alpella’nın bıraktığı yerden misyonu devralan Yeşilgiresun’u seviyoruz. Nihayet birileri duyarlı davranmaya başladı ve yitip gitmeye yüz tutan şampiyon bir neslin evlatlarına gün doğdu. Gençler bizim her şeyimiz. Ve eğer TBF’nin yeni başkan adayı Hidayet Türkoğlu vaatlerinde samimiyse, yabancısız bir lig kapıda demektir – böylelikle, altyapıların altın jenerasyonlarına beklenen yatırım yapılacaktır. İsterse hiçbir takımımız 5 yıl boyunca Avrupa çapında kayda değer bir başarı elde edemesin; bu yatırım planıyla milli basketbolumuz çok şey kazanacak. Öyle ki, prototip ekip Yeşilgiresun, lig macerasına bir galibiyetle başlarken Okben ve Emircan’dan çok katkı aldı, yüzümüzü güldürdü. Türkoğlu, Çavuşoğlu Koleji’ndeki altyapı ortamları sayesinde 2001 ve 2010 başarılarını elde ettiğimizin yaşayan ispatı olarak, NBA’in ancak Türk gençlerle fethedilebileceğini, ve ihraç sistemimizin sıfır yabancılı bir sistemle tavan yapabileceğini alabildiğine iyi tahlil etmiştir (devletin politikası da muhtemelen bu yönde ki, tam destek alıyor). Şimdiden, tebrikler…
Diğer tarafta ise bir Orlando dönüşümü var. Minnesota gibi geleceğin yıldız takımını kuracaklarken, varı yoğu dağıtmaya koyuldular. Kadronun en potansiyelli isimlerinden Tobias Harris geçen yılın ortasında takaslandı; süperyıldız kumaşlı tek isim, yani Oladipo, benche çekilmesinin ardından yazın Ersan ve Domantas Sabonis ile beraber OKC’ye postalandı ve yerlerine işini iyi yapan veteranlar ve sağlam bir koç alındı. Birilerinin canı tez elden başarı çekiyor besbelli. Peki acaba, doğru yola mı saptılar?
16 – ORLANDO MAGIC
–
Gidenler: Koç Scott Skiles, C Dewayne Dedmon, F Ersan Ilyasova, G Brandon Jennings, F Devyn Marble, G Shabazz Napier, F Andrew Nicholson, G Victor Oladipo, F/C Jason Smith
Gelenler: Koç Frank Vogel; C Stephen Zimmerman (Draft’tan); G D.J. Augustin, F/C Bismack Biyombo, F Jeff Green (serbest oyuncu olarak); PF Serge Ibaka, G Jodie Meeks, G C.J. Wilcox (takasla)
Geçen sezonki derecesi: 35-47
Koç: Frank Vogel
Meseleye sadece gidenler-gelenler dengesi olarak yaklaşmamak lazım; takımda Fournier ve Biyombo hariç herkes ya düşük meblağlı ve bitmeye yakın kontratlara, ya da çerezlik çaylak kontratlarına sahip. Önümüzdeki sezon kadrodan eser miktarda isim serbest kalacak ve temizlik sürecek. Dolayısıyla, şu haldeki bir Magic’e de “tamamlanmış” gözüyle bakamayız. Gençler – veteranlar dengesi kurulsa bile, terazi her an (veya en geç önümüzdeki yaz) veteranlar lehine ağır basabilir. Doğrusu bu mudur, yorumu size ait. Lakin bir tercih yaptılar, yeni bir patika takip edecekler ve isabetli yatırımların meyvelerini toplamaya çalışacaklar. Bunun için de belki en doğru koçu istihdam ediyorlar: Indiana’yı en zor zamanlarında bile abad eden Frank Vogel, artık Magic’in başında. Tutarlı yaklaşımı, taktiksel basireti, rotasyondan azami fayda alabilme kabiliyeti ve oyuncuları idare becerisiyle, Vogel çabucak etkisini gösterecektir. Özellikle de, giderek karizmasını yitiren disiplin manyağı Skiles’tan sonra ilaç gibi gelecektir. Bu ekibe takım oyununu aşılamak için Skiles’tan çok daha etkin taktikler sunacaktır Vogel, ve işin özünü kaptığı için (Skiles’ın aksine) kimsenin sinirlerini dürtmesini de beklemiyoruz. Ersan bile çok çekmemiş miydi karasevdalısı Skiles’tan?
Önce elde avuçta kimler kalmış ona bir bakalım ki, takviyelerin kıymeti daha berraklaşsın. 1 numarada berbat şutörlüğüyle 2016 senesinde saç baş yolduran çok yönlü oyun kurucu Elfrid Payton ile yola devam ediyorlar. Payton, eksantrik bir isim ve savunma sezgileri çok kuvvetli. Çaldığı topları hızlı hücumlara çevirmesi, pas kabiliyeti, saha görüşü ve penetrede attığı hızlı adımlar takımı ihya ediyor. Lakin şutunu geliştirmedikçe, rakip takımların savunmadaki işlerini epey kolaylaştırmayı sürdürecekti. Bu yüzden, yine şutta kendi markasını yaratamayan Oladipo’nun yerine, oynadığı her takımda fırsat buldukça sağlam işler çıkartan Augustin’i aldılar. Yedek oyun kuruculuk için de, gerektiğinde ilk beşe yerleşebilmek için de, Augustin mutedil ve doğru bir yatırım. Her özelliği 10 üzerinden 6-7 olan bir oyun kurucuları oldu, Payton’a da rekabet yolları göründü; bu iş sadece triple-double ekseninde oynamakla olmuyor (öyle olsaydı Russell Westbrook şampiyon olurdu, değil mi ama?). Dahası, Pacers’ta Vogel’ın benchteki gözdesi haline gelen “zıpır” Wilcox da yüksek tempoya epey katkı sağlayacaktır (buna kısaca bir nevi “Goudelock-Heurtel-Aaron Jackson etkisi” diyebiliriz).
2 numarada, eli ısınınca, ivmelendikçe durdurulamayan ele avuca sığmaz skorer Evan Fournier var. Potaya süzülüşü, turnikelerdeki bitiriciliği ve kendini unutturması sayesinde, şut mekanizması titremezse, 40 sayıyı bile görebilecek olan Fournier, tüm atletizmine, çabukluğuna, kıvraklığına ve zekasına karşın, savunmada bir handikap yaratıyordu. Onu layıkıyla yedekleyebilmesi için, mevkisini tehdit eden bir Oladipo’dan vazgeçip, sakatlığı atlatmaya çalışan Jodie Meeks’e yöneldiler. Meeks, Fournier’yi gayet güzel tamamlayabilecek bir görev adamı – ayrıca, herhangi bir bölgeden skor bulmakta da zorlanmıyor. Kadroya uyumunu sağlarsa, guard rotasyonundaki sancıları dindirir. C.J. Wilcox, Johnson ve Murphy ise, süre buldukça elinden geleni yapacak hırslı parçalar. Hem burada, hem de kısa forvette dış şut katkısı vermeye namzet bir diğer “swingman” ise, yeteneklerini fazlaca abartan Hezonja. Hezonja, NBA’e uygun görünen yeteneklerine rağmen henüz İspanya ligindeki günlerini bir türlü yakalayamadı ve bu durum değişmezse rotasyonda diplere düşebilir.
3 numara, biraz daha garip bir rotasyona sahip. Hezonja’nın yanı sıra, vatandaşı “Bay Tutunamayan” Damjan Rudez, Michigan State St. Spartans’tan hayranı olduğum undersize forvet Brendan Dawson ve en mühimi, çok yönlü bir diğer “tutunamayan” forvet Jeff Green, burada boy gösterecekler. Savunmadan bihaber bir ceza şutörü gibi takılan Rudez, tekrardan Vogel’la çalışmanın sefasını sürecek; Dawson, şans bulması halinde penetreleriyle takıma çok boş alan ve rahat şut imkanı yaratacağı gibi, bitiriciliğiyle de rakip pota altının kabusu olacak; Green ise, şimdiden bu mevkinin tartışmasız hakimi. Green, OKC’den gönderildikten sonra bir türlü aradığını bulamadığı gibi, uzun forvete çekilince savunma dışında makul bir katkı da verememişti (Memphis gibi savunma üstadı bir ekipte bu bir sorun değildi tabi, fakat Green de basit bir rol oyuncusu değil). Tecrübesi ve oyun zekası sayesinde, Green’in bir nevi “Akıllı Rudy Gay”e dönüşüp Orlando’ya her iki forvet pozisyonunda da büyük yarar sağlayacağını öngörüyorum. Dolayısıyla, bilhassa dış şut bakımından, forvet pozisyonu hem çok çeşitli, hem de eksiksiz diyebiliriz. Tek sorun, Vogel’ın eşitlikçi sisteminde rollerini büyütmeyip, paylarına razı olabilmeleri.
Uzun forvette de bir Green esintisi ilham verebilir; lakin burada Tobias Harris‘in yollanma sebebi, yani gönüllerin smaç şampiyonu Aaron Gordon var. Şu an mini bir Blake Griffin imajı çizen Gordon, akıllıca davranıp hücum cephanesine dış şut silahını da eklemeye başladı. Bu sayede, temastan kaçmadan savunma yapıp, her noktadan sayı tehdidi arz eden çok kıymetli ve atletik bir uzun profili elde edecek Gordon. En ufak bir sorunda, Green ve bir vakitlerin büyük savunmacısı Ibaka da arkasını toplayacaklar. Eveet, Ibaka konusunu açma vaktidir. Boyalı alanın savunmadaki tek hakimiyken, modernleşme çabasını fazla kaçırdı ve tamamen bir dış oyuncuya dönüştü Ibaka; bu yüzden değerini yitirdi. Oysa o’nun olayı bu işler değil, savunma. Eğer Ibaka ağacı tekrardan doğru tohumla ıslah edilir ve oyunu dışarıya değil, orta mesafe – boyalı alan dolaylarına çekilirse, Orlando çember savunması konusunda büyük fark yaratacak ve Güneydoğu grubunda liderliğe göz dikecektir. Kıssadan hisse: “Başkası olma, kendin ol. Öyle çok daha güzelsin…” Yedeklerde Onuaku ve Alexander gibi havlu sallayıcılar da varken, 4 numara rotasyonu sakatlığa karşı bile güvenli.
Tabi asıl emin eller, pivot pozisyonuna ait. Vucevic, heybetli yapısına karşın, Minnesota’daki vatandaşı Pekovic’in aksine temastan nefret eden, fiziksel oyundan alabildiğine kaçan tuhaf bir pivot. Skorerliği ve ribauntçuluğu konusunda şikayet edilecek başka bir husus da bulunmuyor aslında; fakat temas antipatisini savunmaya da taşıyınca, iyiden iyiye çember altını takımın zayıf karnına çeviriyordu. Buraya, geçtiğimiz play-offlarda Cleveland’a karşı gösterdiği performansla “MVP” tezahüratları toplayan, değerini 5’e katlayan, yeni neslin Dikembe Mutombo’larından Bismack Biyombo’yu katarak, eşsiz bir iş başardılar. Bir defa, canları pota altı hücumu çektiğinde Vucevic’i, savunma, alan açma, blok ve ribaunt katkısı çektiğinde de Biyombo’yu sahaya sürebilirler. Dahası, Biyombo-Ibaka ikilisi (varsaydığımız oyun karakterleriyle) sahadayken çemberi öyle bir savunacaklar ki, tarihe bile geçebilirler. Üstüne, Vucevic – Ibaka – Biyombo üçlüsü tüm zamanların en çok ribaunt toplayan uzun rotasyonu haline gelebilir – bu da, Payton ve Green’in ribaunttaki etkinliklerini de eklediğimizde, hem hücumda hem de savunmada Orlando’yu çok özel bir yere koyuyor. Ayrıca draft’tan seçtikleri Zimmerman da önemli bir takipçi, ribauntçu ve boyalı alan bitiricisi. Her ne kadar atletizmi ve oyun yapısı NBA’den ziyade Avrupa’ya uygun kaçsa da, Zimmerman’ın inatçılığı ve hırsı kimi zaman fayda sağlayabilir. Bu da, olası sakatlık haberlerini daha az ürkütücü hale getiriyor elbette..
Böylelikle, takımın tek sorununa, yani sakatlık risklerine geliyoruz. Payton ve Ibaka’da şimdiden ufak sakatlıklar var; ayrıca kadroda Gordon dışında herkesin sakatlıkla içli dışlı olmuş bir mazisi de bulunuyor. Rotasyonu gerekenden fazla dar veya geniş tutmamaları olumlu; ama birbirini ikame eden değil, tamamlayan isimlerle bir rotasyon oluşturuyorlar. Dengenin şaşmadığı hallerde, Orlando bu yıl Güneydoğu grubunun zirvesi için Atlanta ile kapışacaktır. Evet, öyle isabetli hamleler yaptılar ki, bir anda zirve adayı oldular. Doğu’da rahatlıkla play-off’a kalabilir, hatta Konferans Yarı Finali’ne de çıkabilirler. Üstelik, cap bakımından da hayli avantajlılar, yani ayıklamayı düzgün yaparlarsa istikballeri daha da parlayabilir. Bu yıl Magic, hiç şüphe yok ki izlemeye değer bir takım olacak. Ben şahsen Florida Derbisi’nde Hassan Whiteside ile Ibaka – Biyombo ikilisinin kapışmalarını görmek için sabırsızlanıyorum. Bakalım koç Vogel, Indiana’daki sistemi, yıldızsız Magic’e nasıl uyarlayacak?
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak