Bu gece önce Fenerbahçe – CSKA, hemen ardında EFES – Laboral maçlarını izledim.
Her iki takımımızda kendi standart dış şut yüzdelerinin altında oynadılar. Anadolu Efes ilk 2 periyotta oyunda tutunamazken, Fenerbahçe deplasmanda olmasına karşın Avrupa’ nın en güçlü takımlarından biri olduğu iddia edilen rakibi karşısında maçın hiçbir saniyesinde geri adım atmadı. Dış şutlar kaçınca tek kurtuluşun göğüs göğüse mücadele olduğunu iyi bilen Obradovic, işi şansa bırakmayarak 2. çeyreğin ortalarından itibaren oyunu penetre, pick and roll hücumuna döktü. CSKA iyi tanıdığı Fenerbahçe’ ye doğru dürüst hızlı hücum şansı tanımadı. Fenerbahçe savunması da doğru yardımlar getirince nefes kesen bir maç oldu.
Efes ise göğüs göğüse mücadele için ikinci yarıyı bekledi. Bir ara işler o kadar iyi gidiyordu ki, kazanacağımıza hepimiz inandık. Maçın son 2 dakikasına kadar nefes kesen bir mücadele izledik. Maç sonunda saçma bir top kaybıyla maçı kaybettik ki.; Efes maçını özetleyen cümle sanırım şu olur. ” İlk yarı şanssızlık, ikinci yarı aptallık maçı almamızı engelledi ”
Fenerbahçe ise maçı bir türlü kopartma noktasına gelemedi. CSKA bir kez 10 sayı, 1 kez de 9 sayı farkı eritince huzurla maçı izleyemedik. Bence Avrupa’nın en iyi guardı olan Teodosic son dakikada kontrolünü kaybetmeseydi belki yine kazanırdık ama fark bu kadar olmayabilirdi.
Laboral çok ilginç bir takım. Dış şutları çok yüzdeli atıyorlar. Dış adamları boş bırakırsanız sağanak olarak potanıza iniyorlar. Basketbolsever olarak Efes’ in yenilmesine üzüldüm. Sonra kendi kendime dedim ki ” İYİ Kİ FENERBAHÇE’LİYİM ! “
Bu arada eklemezsem olmaz… 2 maçın hakemleri de skandal yaratma çabasındaydı. Moskova’da 2.çeyrekten itibaren hemen her pozisyonunda düdükler aleyhimize çalınırken, Abdi İpekçi’de de 3.periyod ve sonrasında hakemler tam anlamıyla alabora olup, maçın kontrolünü kaybettiler.
ÖZGÜR CENK AKDAMAR
