https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

YÜRÜMÜYOR

Okunması Gerekenler

YÜRÜMÜYOR

Geçen hafta Ankara deplasmanında gelen puan kaybına rağmen hafta içi olağanüstü seçimli kongrede adaylardan en doğru ismin seçilmesiyle beraber Beşiktaş camiasında yeniden bir canlanma ve silkelenme gözle görülür şekilde belli etmişti kendini.

Buna ek olarak gereken sadece bir galibiyetti, böylece Galatasaray derbisi öncesinde tam anlamıyla bir kenetlenme mümkün olabilecekti. Ama olmadı, olamadı. Dürüst olmak gerekirse, eğer olsaydı bunun adil bir sonuç olduğunu da söyleyemezdim!

Beşiktaş 18 kişilik kadroyu genç oyuncularla tamamlayabilecek derecede çok sayıda eksikle hazırlandı Braga maçına. Adeta 11 oluşturmakta zorlandı Abdullah Avcı, ama bunu kendisine mazeret olarak gösteremem doğrusu. Bu sakatlıkların hepsi şanssızlıkla açıklanabilir mi? Son 5 senede hiç olmadığı kadar sakatlık yaşıyorsa bir takım, bunda teknik heyetin ve sağlık ekibinin de payı büyüktür, emin olun.

Sonuç olarak iki sağ bekin birden sakat olduğu, bu sebepten Necip’in o bölgeye geçtiği, Ruiz’in yokluğunda aylardır oynamayan Roco’nun forma bulduğu, kanatlarda oynayabilen iki yabancı transferin sakatlığı nedeniyle Caner’in sol önde yer aldığı, takımın tek üst düzey santraforunun sakatlığı nedeniyle de Güven’in tek forvet olarak boy gösterdiği içler acısı bir düzende çıktı sahaya Siyah-Beyazlılar.

Buna karşın taraftarın da desteğiyle hızlı ve istekli bir başlangıç yapıldı. Ama bunu zaten bir çok maçta gözlemlemiştik, bu arzu ve istek golü getirmediği müddetçe sadece hızlı başlangıç olarak notlarda kalıyordu!

Beşiktaş sadece ilk golü bulabildiği maçlarda oyunun kontrolünü ele alabiliyordu ki, bunu sezon başından beri alınabilen 2 maçı da galibiyetle bitirmişti zaten. Braga karşısında da o kilidi açacak gol maalesef bulunamadı, ilk 15 dakika içine önce Boyd sonra Rebocho net fırsatları değerlendirecek son vuruş kalitesini gösteremediler. Ljajic’in frikiğinin de direkte patlaması talihsizlikti. Bunların üzerine bir de 10 numaralı formayı taşıyan arkadaşın artık bıkkınlık veren top kayıplarından biriyle geriye düşülünce, işler iyice zora girdi.

Herhalde bir futbolcunun bu derece baş aşağı düşen bir performans gösterdiği görülmüş şey değildir! Oğuzhan’ın uzun zaman en büyük destekçilerinden olan benim gibi bir adam artık tahammül edemez hale geldiyse, bu iş bitmiş demektir! Oğuzhan’ın şapkayı önüne koyup, kariyerinin geleceğini düşünmesi gerektiğini söylemeyeceğim, o noktayı geçtik artık! Onu geçen sezon sonunda yapacaktı, bu saatten sonra eski günlerine bu formayla dönebileceğine şahsen inancım bitmiştir, geçmiş olsun…

Beşiktaş ikinci yarıya ilk yarıdaki gibi etkili bir başlangıç da yapamadı, dolayısıyla o ışığı takımda göremeyen tribünler de her geçen dakika desteklerini azaltıp protestoya döndüler. Koskoca Beşiktaş takımı tarihinin en kötü lig başlangıcını yapıyorsa, böyle basit bir Uefa grubunda 3 maçta sıfır çekiyorsa hiç kimse çıkıp da “aman futbolcuları ıslıklamayalım, aman hocaya laf etmeyelim” falan demesin, kalpler kırılmasın!

Bugün sahada hiç kimse hak etmediği bir tepki görmedi. Caner ofansta yaptığı ezber ortalar sayesinde atılan gollere en çok katkı veren oyuncu gibi görünse de, asıl görevine döndüğü anda (zaten kendisinin orjinal mevkiisi nasıl sol bek oluyor, aklım almıyor!) bütün foyaları ortaya çıkıyor. Her defasında onun kanadı otobana dönüyor, o bölgedeki koridoru rahatlıkla kullanan rakipler çoğunlukla golleri oradan buluyor.

Haliyle buna artık tahammül edemeyen taraftarlar da Oğuzhan ile birlikte en çok Caner’den çıkarttılar hırslarını. Aynı şekilde Boyd ve Ljajic de tepkilerden nasibini alanlar arasındaydı, bunun sebebi de bence bu iki isimden beklentilerin yüksek olup yaşanılan hayal kırıklığıydı.

Tüm bu sorunlar arasında Beşiktaş maçı çevirmenin de eşiğine kadar gelmedi değil. Umut Nayır ile gelen beraberlik golünden hemen sonra kazanılan penaltı ile şans sonunda güldü Beşiktaş’a. Lakin güvendiğimiz dağlara kar yağmaya devam ediyordu! Takımda o an itibariyle penaltıyı gözü kapalı kullandırabileceğimiz tek isim olan Adem Ljajic topu direğe nişanlayarak ayağımıza kadar gelen galibiyet fırsatını de çöpe atmış oldu.

Gecenin tek moral veren olayları, sonradan oyuna giren gençler Kartal ve Erdem’in hiç sırıtmayan performansları ve tribünden aldıkları alkışlardı. Artık Beşiktaş yarışta bu vaziyete geldikten sonra en azından bu gençlerden 1-2 tanesi bu sezon kazanılabilirse ne mutlu bize. Ama şahsen ben hiç umutlanmayacağım, zira bu konuda beklentiye girip düş kırıklığına uğramaktan usandım.

Açıkçası bu maç kazanılsa ve bir şekilde gruptan çıkılsa dahi Beşiktaş’ın UEFA’da daha fazla ilerlemesi mümkün görünmüyordu. Yani sadece lige odaklanmanın avantajları da olabilir, en azından geçen sezon Fenerbahçe’nin düştüğü durumlara düşmemek için varını yoğunu lige verebilir takım.

Ancak, çok değil iki sene önce Şampiyonlar Ligi’nde ilk 3 maçını kazanıp tarih yazmış bir takımın bugün Avrupa Ligi’nde 3 maçta puansız kalması kahredici bir durum gerçekten. Bu takımı bu hale getirenlerin baş sorumlusu Fikret Orman ve yönetimiydi, umarım bir daha Beşiktaş semtinden bile geçmezler. Diğer sorumluların da ömrü çok uzun görünmüyor doğrusu. Pazar günü oynanacak Galatasaray maçı kazanılırsa belki Abdullah Avcı ve ekibi bir nebze daha vakit kazanır, ancak görünen o ki bu gemi yürümüyor ve yürüyecek gibi de görünmüyor…

Yine de hoca değişimi için Beşiktaş’ın yenilmesini isteyenlerin taraftarlığını sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Futbolcusundan teknik heyetine, yönetiminden taraftarlar kadar herkesin son iki sezonda olan “her şeyi” hatırlayıp bu maça şampiyonluk maçıymış gibi tam konsantre olması gerektiğine inanıyorum. Derbiyi kazanmak somut anlamda pek bir şey kazandırmayabilir, ama kulübün yakın geleceği için psikolojik anlamda büyük önem taşıyor…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: olcay.nurlu@abcspor.com

twitter: @olcynrlu

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

AMATÖRCE

Yedigimiz iki gol de olacak iş değil. İlkinde ortada fol yok yumurta yok. Rakibin ne baskısı var ne pozisyonu....

Benzer Konular