Her ne olursa olsun, bu şampiyona başlarken böylesi bir öyküyü, en azından Gasol’den beklemiyorduk (Nowitzki’den bekleyebilirdik tabi). Ama öyle bir hikaye yazıldı ki, ancak böyle bir son yakışırdı Gasol’e ve emeğine… Fransa ise, en azından bir madalya kazanıp seyircisinin gönlünü aldı… Benim en çok hoşuma giden noktalardan biri de, nihayet, iki takımın asla ikinci kez karşı karşıya gelmediği bir turnuva seyredebilmek oldu…
BRONZ MADALYA:
FRANSA 81–68 SIRBİSTAN: Maça De Colo’nun hızlı üçlüğü ile başlandı. Raduljica ise, kendisinden daha uzun Gobert’in birebir savunmada zıplamayı sevmemesini kullanıp Sırplar’ın ilk sayılarını kaydetti. Cevabı Diaw verdi. Kalinic yerine ilk beşte başlatılan Simonovic’in üçlüğüne dek (7-5) sert savunmalar yüzünden yaklaşık 3 dakika boyunca iki taraf da skor üretemedi. Sırplar Bjelica’nın sayı ve asistleriyle ayakta dururken, Fransızlar da Tony Parker’ın serbest atışları neticesinde skorda tutundu. 16-16 biten ilk çeyrekte hem tempo, hem de organize basket verimi çok düşüktü; farkı yaratan çok ufak hamlelerdi. Teodosic bu dakikaya dek 0/3 ile, Parker da 0/4 ile oynadı. Temposuzluk, her iki takımın da yarı finale dek namağlup gelip finale kalamamaktan ötürü nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığını bizlere anlatır cinstendi.
0-9’luk seriyi yaratıp Sırbistan’ı taşıyan, yarı finalin krizini atlatıp nihayet 2014’teki formuna yaklaşan Bogdanovic’ti. İkinci çeyrekte de Bogdanovic bu formunu sürdürünce, o’nu savunmak için Fransa Kahudi’yi oyuna aldı. Fransa aslen Fournier’nin üçlüğüyle silkindi (19-20). Mücadele ve enerji ile Fransa, yani Diaw, Kahudi ve Gobert ağırlık koyarken, karşılarına iki üçlüğüyle Markovic çıktı ve tempo biraz yükseldi (29-28). Parker ise ne kadar azmetse bile, ıskaladıkça ıskalıyordu. De Colo ve Kahudi’nin ortalığı karıştıran güzide oyunları Batum’a bile kolay bir üçlük buldurdu. Teodosic, yine birebir savunmada ve değişmeli savunmada sınıfta kaldı ve fark 9’a kadar yükseldi (37-28). Kahudi seyirci tarafından tezahürat alırken, Sırplar Bjelica’nın marifetiyle farkı 6’ya indirdiler ve Fransa molası geldi. Kalinic’in faul isabetinin ardından ilk devre 37-32 son buldu.
İkinci yarı başında Raduljica ve Gobert birbirlerine savunmada güzel eziyetler çektirdiler; Raduljica inisiyatif alıp dribbling üzerinden çok şık bir smaç da vurdu hatta. Ama Fransa’da De Colo akınları başlıyordu. Bogdanovic’in penetre üzerinden bulduğu turnike ile Sırplar farkın açılmasını engellediler, fakat katı Fransız savunmasında istedikleri açık alan oyununu bulamıyorlardı. Parker-Batum alley-oop’unda güzellik uykusunu uyuyan Bogdanovic, Teodosic’in De Colo tarafından yapılan faul sonrası bulduğu üç atışla, güme gitmekten kurtuldu. Devamında Parker serbest atışlarla, Gobert ve Diaw da pota altından çeşitli şekillerde çok etkili oldular ve fark bir anda 13’e yükseldi (52-39). Hele Gobert’in Teo’ya bloğu muazzamdı. Parker – De Colo – Batum üçlüsü potaya penetre akınları düzenlerken, Bogdanovic’in üçlüğü Sırplar’a nefes aldırdı. Öte yandan, Bogdanovic’in cevabı Fournier’nin üçlüğü ve De Colo’nun çaldığı topu bitirdiği fast break’te saklıydı (58-42). Çeyrek de 58-44 noktalandı.
Son çeyreğe Lauvergne – Pietrus – Kahudi gibi “müdafaa hattıyla” giriş yapıp rakibe sahayı dar etmeyi amaçlayan Fransa, direksiyonu Parker’a teslim edince yine hücumda düşüş yaşadı ve skor bakımından çok kısır bir son çeyrek başlangıcı seyrettik. Savunmada teklese bile, savunmada Fransa rakibin en ufak bir hatasını bile affetmiyordu (Pietrus’a selamlar). Gobert üç asistten veya ribaunttan birini düzgünce sayıya çevirebildikçe, Fransa farkı çift hanelerde tuttu (62-51). Gelabale ve Diaw, Bjelica’yı bile bloklayıp sindirdi. Fournier de benchten gelip çatır çutur üçlük atmaya devam etti ve fark iyice açıldı (69-56). Sırbistan bırakın kaliteyi, gerçek azminden bile fersahlarca uzaktaydı. Bjelica’nın beklenmedik üçlüğü olmasa, fark 10’a inmeyecekti. Büyücü Diaw, cut eden Gelabale’e tabloluk bir asist yaptı pota altından, ve Sırplar rezil bir yüzdeyle şut atmaktan vazgeçmediler – lakin onların, işleri pota altından düzeltecek bir Gobert’i veya Diaw’ı yoktu. Diaw zaten bitime 1.20 kala bir üçlükle kapıyı tümden kapattı. De Colo da, tribünlerden “MVP” tezahüratını alıp, Parker’ın tahtının varisi olduğunu gösterdi. Maç 81-68 Fransa galibiyetiyle noktalandı.
Fransa’da De Colo 7/12 isabetle 20 sayı 3 ribaunt 4 asist, Gobert 15 sayı 14 ribaunt 3 blok, Fournier benchten gelip 15 sayı 5 ribaunt 2 asist, Parker 3/12 saha içi ve 7/7 faul isabetiyle 13 sayı 4 asist 3 top kaybı, Diaw 4 sayı 6 asist 3 top kaybı, Gelabale 4 sayı 3 ribaunt, Batum 3/9 isabetle 7 sayı 3 ribaunt 3 asist 2 top kaybı, Pietrus 3 ribaunt, Kahudi de 2 sayı 5 ribaunt ile madalyayı getiren faktörler oldular. Sırbistan ise, takım halinde 8/31 üçlük attı. Teodosic 0/9 isabetle, sadece faul atışlarından 3 sayı atıp, 4 ribaunt 3 asist 3 de top kaybı üretti. Bogdanovic 14 sayı 3 ribaunt 4 top kaybı, Bjelica 4/11 isabetle 12 sayı 6 ribaunt 3 asist, Raduljica 11 sayı 8 ribaunt 4 asist, Markovic 8 sayı 2 asist, Erceg 7 sayı, Nedovic 9 sayı, Simonovic de 3 sayı üretebildi.
FİNAL…
İSPANYA 80–63 LİTVANYA: İlk pozisyonda Gasol ilk bloğunu koydu. Diğer 4 oyuncu rakip savunmayı karıştırdığı için Llull çok rahat iki turnike buldu penetre üzerinden arka arkaya. Bu alanda İspanya kısalarının iyi perdeleme yaptığını söyleyebiliriz. Gasol de baktı ki tüm savunmanın dikkatini üzerine topluyor, bir şut fake’inin ardından Rudy’ye bomboş şut yaratan asisti yaptı (6-2). Mirotic de kolay bir basket bulunca, Valanciunas’ın basketi hariç hücumda tekleyen Litvanya hemen molayı aldı. İspanya bu dakikaya dek hiç şut kaçırmamıştı. Moladan sonra Kalnietis ilginç bir turnike denediyse bile başarılı olamadı, dönüşünde Ribas da bomboş bir üçlük kaçırdı. Seibutis’in yaydan basketiyle skor 8-4 oldu. Rudy, üzerindeki tüm “nazarı” bir el üstü üçlükle attı ve takımına ekstra sayılar kazandırdı. Litvanya bu bölümde organize set hücumları üzerinden sayı bulmakta çok zorlandı. Oysa orta mesafeden isabetiyle ilk sayılarını bulan Gasol, oralı değildi. Hem Kalnietis hem de Seibutis geri dönüş için gereken o kritik dış isabeti sağlayamayınca, savunma da konsantrasyonunu toparlayamadı ve Llull’ün asistinde Gasol bir smaç ile bunu cezalandırdı. Seibutis’in basit top kaybından sonra fark 11 olarak kaldı (15-4). Zekasını kullanarak Litvanya’ya sayı kazandıran isim, Maciulis oldu. Ama Gasol’ü İspanya çok doğru kullanıyordu. Kuzminskas’ın Gasol’ün üzerinden vurduğu muazzam smacına dek Litvanya buhrandan çıkamadı. Gasol de intikam niyetine Valanciunas’a bir blok daha yerleştirdi. Böyle böyle ilk periyot 19-8 sonuçlandı.
İkinci çeyreğe Felipe Reyes’in çok şık bir pota altı basketiyle giriş yapan İspanya, Rudy’nin kendi tarzıyla dribbling üstü kayarak bulduğu fade-away basketleriyle iyice havaya girdi (25-10). Seibutis’in kurnaz turnikeleri olmasa, Litvanya daha bu dakikada teslim bayrağını çekerdi. Sonrasında Reyes de Rudy’ye eşlik etti ve İspanya, genelin aksine takım halinde herkesten sayı üretmeyi sürdürdü. Gasol ve Valanciunas’ın kenarda olduğu bu evrede, Kavaliauskas rakipleriyle her iki pota altında da karakucak güreşmeye başladı ve biraz olsun dengeyi takımı lehine döndürmeye çabaladı. Kalnietis de fırsattan istifade etmeyi deneyip arka arkaya iki güzel basket buldu. Mirotic’in dipten gelen üçlüğü bu iki basketin arasında girmese, Litvanya ivmeyi yakalayabilirdi (30-18). Maciulis mola sonrasında kritik bir üçlüğü atamadı, ve Llull-Gasol ikilisi yine hemen cezayı kesti. O aranılan üçlük, aynı zamanda bu vesileyle Litvanya’nın maçtaki ilk üçlüğünü de kaydeden Kalnietis’ten geldi (34-21). Valanciunas Gasol’ün üzerinden basketini işte o ivme sayesinde buldu. Mirotic ise, yine ansızın bir üçlük gönderip postun pahalı olduğunu gösterdi. Seibutis yine kolay bir üçlüğü kaçırdı, ama hemen sonra üst üste iki denemede başarılı oldu (turnuvada hiç üçlük attı mı, gerçekten anımsayamıyordum, iyi geldi) ve İspanya mola aldı (37-29). Mola dönüşü Gasol bir isabetle takımını krizden çıkarttı ve farkı yine çift hanelere yükseltti. Eğer Valanciunas, o hücum ribaundunu sayıya çevirebilse, ikinci yarıya gidilirken mental avantaj Litvanya’da olacaktı. Maciulis’in o son saniye üçlüğü, yine de bir nebze ibreyi Litvanya lehine çevirdi (41-33). S-Rod daha ilk yarıda, çok kısa bir sürede 5 asist üretti.
İkinci yarıya, Litvanya’nın top kaybını bir fast break ile noktalayan Ribas başladı. İspanya yine pota altına bir “Şekerduvar” anlayışı yerleştirip, buradan moralini bozduğu Valanciunas’a 3. Faulünü aldırmayı başardı. Llull da Real Madrid’de gördüğümüz şutlarından birisini sokup skoru ilerletti (belli ki, Scariolo nihayet Real’li oyuncuları olması gerektiği gibi serbest bırakmaya karar vermişti). Cevabı Kavaliauskas’ın smacı verdi. Hem Rudy hem de Kalnietis müsait pozisyonda ıskaladı, Kavaliauskas da dev bir blok yedi, ama Gasol’ün duracağı yoktu (47-35). Ribas en kritik noktalardan birinde üçlüğü sayıya çevirip farkı 17’ye çıkardı. Bu bölümde Kazlauskas’ın oyuncu tercihleri çok tartışılır cinstendi açıkçası. Turnuva boyunca kenarda kalan rotasyon oyuncuları dahi şans buldu, hem de fark aleyhlerine çok açılmışken. Kuzminskas’ın basketinin ardından, çalınan bir topla Lekavicius yine ikinci asistini Kuzminskas’a yaptı. Jankunas’ın Rudy’ye görece sert faulü ve akabindeki düşüş Rudy’nin öyle ters bir yerine geldi ki, “Kolpacı” Rudy yerde kaldı ve belini – kalçasını tuta tuta kıvrandı (bu bile Fransız seyircinin Rudy’ye ıslıklarını engelleyemedi). Rudy maça devam edemeyip kenara gelirken, Kavaliauskas’ın en iyi savunması bile Gasol’ün orta mesafe isabetini engelleyemedi (54-39). Kuzminskas’ın boş hızlı hücum üçlüğü resmen potayı gezip dışarı döküldü. Fakat Kavaliauskas bir pozisyon sonra Gasol’e iyi savunma yapınca, Kalnietis de imana gelip üçlüğü gönderdi. S-Rod ise süre biterken bir turnikeyi sayıya çevirip Litvanya’nın işini zorlaştırmayı sürdürdü. Jankunas faul çizgisinden sıfırı çekmek için yanlış zaman seçince, Claver ekstra bir üçlükle bunu cezalandırdı. Maciulis’in dehşetengiz bloğu ise, Litvanya’nın daha bitmediğini anlatır cinstendi. Mirotic’in akıllara zarar üçlük denemesi sayı olmayınca, son çeyreğe 60-43’lük skorla gidildi.
Son çeyrek, S-Rod’un top kaybıyla başladı. Reyes ve Claver’in iki pota altını da adeta karartması, Jankunas ve Valanciunas’a daha da büyük zorluk çıkardı. Zaten bu sayede, Gasol ve Llull’ün kenarda olduğu bu bölümde skor üretemese bile İspanya sıkıntı yaşamadı. Uzun bir süreden sonra Maciulis hücum ribaundu üzerinden sayı üretti ve fark 13’e indi. Gasol ise Claver’e şahane bir asist yapıp, savunmanın dikkatinin yanlış yere toplandığını gösterdi. Sonra İspanya’da bol bol karavana şutlar atılmaya başladı. Tabi karşı hamle olarak gelen, Kuzminskas – Valanciunas alley-oop’unu da, bir şekilde seyredilmesi gereken hareketler listesine yazmamız gerekir. Gasol ise faul atışlarıyla 21. Sayısını üretti. Yanıt olarak, Valanciunas yine Kuzminskas’ın zekası sayesinde bir asist daha alıp bitirdi. Litvanya’nın en kritik dönüm noktası topunu kaybedip S-Rod’dan hızlı hücum yemesi de, bitime 4 dakika kala Litvanya’nın umutlarını epey azaltacaktı – tabi Valanciunas’ın ekstra basketine Llull’ün üçlüğüyle karşılık verilmesi de buna fazlasıyla katkı yaptı. Valanciunas bir de üzerine 4. ve 5. faullerini aldı, ve Litvanya’daki en sıcak el de oyun dışı kalınca, Litvanya adına işler iyice imkansızlaştı. Son 3 dakikaya gidilirken, Milaknis’in üçlüğü skoru 71-57’ye getirdi. San Emeterio Gasol’ün asistini yedikten sonra cezayı Kuzminskas kesti. Gasol, Kavaliauskas’a da 4. faulünü aldırttı bu gidişata şerh düşebilmek için. Yetmedi, turn-around turnikeye giden Kuzminskas’ı da blokladı Gasol. Üzerine bir de, üçlüğünü “yazdı” ve bitime 1.20 kala kapıyı tümden örttü (75-59). Kalnietis’in üçlüğünü de Llull bir üçlükle cevapladı. Hatta orada Jankunas da 4. faulünü yapıp iki sayı daha hediye etti İspanyollar’a.
Gasol dost-düşman herkes (ya da en azından büyük çoğunluk) tarafından üretilen alkışlarla kenara gelirken, İspanya da, altın madalyayı 80-63 ile kazanmayı başardı.
Hakemler finale yakışır biçimde, çok az hata yaptılar, hataları da dengeli yaptılar. Yanlı bir tutumları yoktu.
Şampiyon İspanya’da Pau Gasol 9/18 isabetle 25 sayı 12 ribaunt 4 asist 3 blok 1 top çalma ve 0 top kaybı ile yine devleşirken, Llull 12 sayı 6 ribaunt 5 asist 4 top kaybı, Rudy 11 sayı 2 top çalma, Mirotic 3/8 isabetle 8 sayı 2 asist, Claver 7 sayı 6 ribaunt 2 blok, Reyes 8 sayı, Ribas 5 sayı, S-Rod da 4 sayı 6 asist 2 top kaybı üretti. Gümüş madalyasını alan Litvanya’da ise Kalnietis 5/15 isabetle 13 sayı 6 asist 3 top kaybı 2 top çalma, Seibutis 13 sayı 4 ribaunt 0 asist 3 top kaybı, Valanciunas 5/10 isabetle 10 sayı 9 ribaunt 2 asist, Maciulis 3/8 isabetle 8 sayı 4 ribaunt 2 asist 3 top kaybı, Kuzminskas 8 sayı 6 ribaunt 2 asist 2 top kaybı, Jankunas 0/4 isabetle 4 sayı 5 ribaunt, Kavaliauskas 1/4 isabete 4 sayı 5 ribaunt, Milaknis de 3 sayı kaydetti.
Turnuvanın ilk beşine, Sergio Rodriguez, Nando De Colo, Jonas Maciulis, Jonas Valanciunas ve Pau Gasol seçildi. Şahsen, Sergio Llull, Tomas Satoransky, Milos Teodosic, Jan Vesely ve Nemanja Bjelica gibi isimlerin hakkı yendi. Alnının akıyla MVP olan Gasol’ün niye halen ıslıklandığını ise, mantıklı hiçbir sebep açıklayamaz. Zira 35’inde, hem de play-off’lu bir NBA sezonu oynadıktan sonra turnuvaya gelmiş birinden seyredilen böylesi bir performans, böylesi bir sonla bitmeliydi. Takımı ilk kez tam bir takım gibi oynadı. Galibiyet alındı. İçimizde hiçbir ukde kalmadı.
İspanya’ya da, Litvanya’ya da, ellerimiz patlayana dek alkışlar, tebrikler. 2001 12 Dev Adam’ı değil, 1993 Almanya’sı galip geldi! GASOL KAZANDI!
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
