Sinan’la bu sezon yıldızlaşan performansının nedenlerinden, takımın yaşadığı sıkıntılara, 6 kişiyle kazanılan Fenerbahçe Ülker maçından, gelecekteki planlarına kadar birçok konu hakkında konuştuk. Kendisi sorularımı içtenlikle cevapladı.
Sinan, henüz sıcaklığını koruyan ve sosyal medyada çok konuşulan Patric Young ve attığı tweetle alakalı bir şeyler söylemek istediğini belirtince röportajımızında startını vermiş oldu:
Fanatik bir Galatasaraylı mıyım? Hayır.
Bu durum benim bu formayı hakkını vererek giymemi değiştiriyor mu? Bence değiştirmiyor.
Beşiktaş’ta oynarken kimse benim Galatasaraylı olduğum için Beşiktaş formasını yalandan giydiğimi de söyleyemez. İnsanlar Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli. İstediklerini düşünüp tartışabilirler ama ben herşeyden öte sporsever bir insanım. Ben sahaya çıktığımda tuttuğum takımdan dolayı değil, oynadığım basketboldan dolayı beni destekleyen sporseverlerin pozitif tepkilerini tecrübe ettikçe daha da mutlu oluyorum.
Hazır Patric’in tweetinden konu açılmışken şunu sormak istiyorum. Ortalık bir yanlış anlaşılmadan dolayı çalkalanırken, bu noktada basına da bir görev düşmüyor mu? Yangına körükle gitmek yerine hemen doğru tercüme yapılsa, bu olay bu kadar büyümezdi sanırım.
-Burada tercümeyi kimin yaptığı önemli. Ben ekşi sözlükte de onu yazdım. Sen İngilizce yazdığın bir şeyi Google translate’de çevir, dil bilimi çok kötü, ne dediğini Türkçe bile anlatamadığın bir şey çıkacak. Orada ifade gayet net. İngilizceyi orta seviyede bilen biri bile, ezandan önce uyanmanın probleminden bahsedildiğini anlar ama onu istediğin yere çekebiliyorsun, Türkiye zaten bu tarz durumlarda mühendislik yapmış bir dolu insanın olduğu bir ülke(!) maalesef. Bir de polemikten beslenmenin sükse yaptığı bir noktadayız, dolayısıyla burada “haberi ilk ben gireyim, daha çok tık alayım” diye düşünen zihniyetler çoğaldığı için, olayın özüne inmek pek tercih edilmiyor.
Bir de çocuğun NBA’e gitme hayalinden bahsettiği tweeti alıp, ikisini birleştirmişler olayı iyice bambaşka bir noktaya çekmişler. Bugün açık konuşayım, benim seneye de kontratım var ama NBA’den, hele hele San Antonio’dan falan teklif gelirse bayağı bir düşünürüm ve sıcak bakarım. Buna niye bu kadar tepki gösteriliyor anlayamıyorum.
-Aksini söyleyenin hakikaten geçerli bir sebebi olması lazım. Mesela gireceğimiz konulardan biri muhtemelen, sezon içerisinde yaşadığımız ekonomik sorunlar olacaktır. Böyle zamanlarda herkesin kendi içinde bir çözümleme stratejisi düşündüğünü sanıyorum. Bende kendi kendime düşündüğüm ve kendime sorular sordum.
Euroleague’de Top 16 oynuyor muyum? Evet oynuyorum.
Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birinde miyim? Evet öyleyim.
Avrupa basketboluna göre standartların üzerinde para kazanıyor muyum? Evet kazanıyorum.
Galatasaray henüz Barcelona, Real Madrid, Cska Moskova gibi her sezon Final-Four hedefleyen bir istikrara kavuşamamış olabilir. Lakin bahsettiğimiz takımlar, genelde sezon başı kadrolarını kuvvetli kuruyorlar ve sezon ortasında çok takviye ihtiyacı duymuyorlar. O zaman ben Galatasaray’dan paramı zamanında alamıyorum diye örneğin, Polonya’nın iyi bir takımına gitsem ya da Kızılyıldız’a veya o ayarda bir takıma gitsem benim için stratejik bir hata olur, kariyer olarak bir hata olur, yani her anlamda yanlış bir hamle olur.
“FURKAN’IN GİDİŞİ DOMİNO ETKİSİ YARATTI”
Sezonun son çeyreğine girdiğimiz şu günlerde, takım olarak sezon başında koyduğunuz hedeflerin şu anda neresindesiniz? Yaşadığınız ekomonik problemler ve buna bağlı olarak giden oyuncular, rotasyonun daralması gibi sorunlar olmasaydı farklı bir durumda olur muydunuz?
-Hiçbir yerindeyiz. Özellikle orada Furkan’ın gitmesinin ben domino etkisi yarattığı düşüncesindeyim. Eğer Furkan kalsaydı, o zaman her anlamda daha sağlam durulmuş olurdu ve bizim adımıza her türlü daha farklı bir sezon olurdu diyebilirim. Ama geçmişle ilgili hiçbir şeyi değiştiremezsin, nasıl olurdu diye düşünürsen yolunda ilerleyemezsin. Tekrar sorunun başına gelecek olursak, şu anda sezon başı hedeflerimizin hiçbir yerinde değiliz ve eğer ligde şampiyon olamazsak ta, hiçbir yerinde olarak tamamlayacağız maalesef!
-Sanırım şu ana kadar Euroleague’de 19 farklı oyuncu kullanmışız. Elbette bu kolay bir durum değil ama hayat beraberinde değişimi ve adaptasyonu getirir. Attığın her adımda, aldığın her nefeste ister istemez bu değişime göre hareket ediyorsun. Takım karakterini, teknik ekip karakterini, yönetici karakterini ayakta tutup daha da geliştirebilecek en önemli durum, zorluklarla karşılaştığın değişiklikler sonucu ortaya çıkıyor. Kendimden ziyade takım arkadaşlarımdan örnek verecek olursam, mesela Patric ve Justin de bunlara dahil, onlarda çok ciddi bir değişiklik ve tecrübe yaşıyorlar. Yaşadığın güçlüklerle, bir şekilde engelleri aşmasını bilip belli dönemlerde çıkış yakalayarak bu evreleri geçebiliyorsun.
Yalnız bu durumda sadece oyunculara değil, teknik ekipten, malzemecisine, yöneticisinden, taraftara kadar herkese büyük görevler düşüyor. Misal Fenerbahçe maçında taraftarlarımız 15 bin kişi tıka basa salonu doldurup, hemen bir sonraki iç saha maçı olan Telekom maçında 600 kişiyi zor buluyorsa burada sıkıntılar baş gösteriyor. İçeride kaybettiğimiz Tofaş ve İBB maçlarını da bu örneğe dahil edebiliriz. Oyunculardan her maç aynı performansı bekliyorlar ki %100 haklılar ama herkesin her dönem elinden geleni yapması lazım ki kalıcı başarı gelsin.
“FENERBAHÇE MAÇI BENİM İÇİN ÇOK ÖZELDİ”
Bu sezon çok zor şartlarda oynayıp kazandığınız büyük maçlar oldu. Seyircisiz ve 7 kişiyle kazanılan Olympiakos ve 6 kişiyle kazanılan Fenerbahçe Ülker maçları gibi. Gene sıkıntıların yoğun yaşandığı dönemlerde, kaybetsenizde son ana kadar getirdiğiniz, son topa kadar savaştığınız ve maç sonunda alkışlarla uğurlandığınız karşılaşmalar oldu. Maccabi, Panathinaikos, deplasmandaki Efes maçı gibi. Herşeye rağmen ayakta kalmayı nasıl becerebiliyorsunuz? Bir de özellikle taraftarın gözünde çok ayrı bir yere sahip olan Fenerbahçe maçından biraz bahsedebilir misin?
-Daha önce de belirttiğim gibi karşınıza çıkan zorluklar sizde farklı motivasyonlar ortaya çıkartabiliyor. O engelleri bir şekilde kıracak tepkiyi vermen gerekiyor. Bu saydığın maçların hepsinde senin de dediğin gibi, kaybettiğimizde bile herşeyimizi koyduk ortaya. Hatta ona Türkiye Kupası’nda oynadığımız Efes maçını da ekleyebiliriz.
2.soruna gelecek olursak, Fenerbahçe Ülker maçı gerçekten benim kariyerim içinde çok özel bir maç. O günün sabahından itibaren, sezonun genelinde üzerimizde bulunan o kara bulutların dağıldığı nadir günlerden birini yaşadık. Takım olarak kaybedeceğiniz bir şeyin olmadığı anlar takım içinde antrenör içinde daha kolay oluyor. Biz o gün biliyorduk ki, kaybedersek daha dibe inmezdik çünkü bizim için daha inilecek yer yoktu. Fakat kazanırsak camiayı ayağa kaldıracak, gerek yöneticilerde gerek taraftarda etki yaratacak ve tepki vermelerini sağlayacak bir durum olacaktı.
-Ben herşeyden önce basketbolu çok seviyorum. En önemli hedefim de basketbolu sevdirmek ve izleyenlere keyif vermek. İnsanlar stres atmak, eğlenmek için de salonlara geliyor. Bu açıdan bakacak olursak insanları eğlendirerek para kazanıyoruz. Her gün belli istikrarda belli şeyleri yapmanız gerekiyor, şartlar ne olursa olsun. O günde işler bizim yolumuzda gitti, ayrı bir motivasyon ve ayrı bir özgüvenle çıktık. Sonunda da öyle bir netice çıkması, açıkçası her türlü yorgunluğa ve sıkıntıya değdi diye düşünüyorum.
Ergin Ataman takımlarının, özellikle Beşiktaş’ın şampiyon olduğu sezondan beri, Mart ayının sonları ve Nisan ayıyla beraber müthiş bir ivme yakaladığını, forma girdiğini ve o havayla sezon sonuna kadar gittiğini görüyoruz. Bu şekilde Beşiktaş’ta şampiyon oldu, Galatasaray’da büyük bir galibiyet serisiyle beraber şampiyon oldu, geçen sezonda şampiyonluk iddiasını final serisinin son maçına kadar taşıdı, son maç eğer oynansaydı belki de bir kez daha şampiyon olacaktı. Bu sezon şartların daha elverişsiz olmasına rağmen gene böyle bir ivme yakalayabilir misiniz?
-Ergin Ağabeyin tüm sezonlarına baktığında, bunlara Efes sezonları da dahil, sezon sonuna doğru rotasyonun iyice daraldığını, tüm oyuncuların rollerinin netleştiğini görürsün. Bizde şu anda görev alan 8 kişinin hepsi çok kaliteli ve tecrübeli oyuncular. Neler yapmamız gerektiğinin farkındayız. Önümüzdeki maçlarda hatalarımızı, yanlışlarımızı minimize etmeye çalışacağız. Hiçbir maç kolay değil ama biz takım olarak herşeyi olabildiğince iyi yaparsak bütün maçlarımızı alabiliriz ve bu bizi ilk 4’ün içinde tutar. Play-Off’ta zaten her maç bir kavga, her maç bir final.
Kötü senaryoları düşünüyor musunuz bilmiyorum ama şu an kamuoyundaki beklenti Fenerbahçe Ülker-Anadolu Efes finalinin olacağı yönünde. Eğer böyle olursa o zaman lig üçüncülüğü Euroleague içinde bir anahtar olabilir lakin o da çok kolay gözükmüyor.
-Kötü ihtimalleri de düşünüyoruz elbette. Örneğin ben 7 senedir her sezon Euroleague oynamışım. Seneye de oynamak isterim her açıdan. Düşünmez olur muyum o yüzden.
-Yanlış hatırlamıyorsam, son periyot başlarken, 12-13 sayı geride girmiştik, Bootsy 3’lük sokuyor, hemen ardından ben Solomon’dan topu çalıp smaç yapıyorum diye bir sahne var gözümde.
O maçta 11 dakika süre alıp 3 top çaldın ve hepsi son periyotta, çok kritik dönemlerde.
-Şu ana kadar kariyerimdeki tek şampiyonluk olması zaten çok ayrı kılıyor o sezonu. Bunun dışında da böyle bir senaryoyla şampiyon olmak ve böyle bir takıma karşı bunu başarmak gerçekten çok güzel. Çok özel oyuncularla oynadım, özellikle kendi pozisyonumda oynayan Charles Smith ve Bootsy Thornton’dan çok şey öğrendim o sezon. Ayrıca kendimi tanıtma, yapabileceklerimi gösterme adına da çok faydalı bir sezon oldu benim için. Dediğim gibi Thornton’un üçlüğü ve benim çaldığım toptan sonra, müthiş bir geri dönüşle o maçı kazanınca şampiyon olacağımıza inanmıştık. Serinin anahtarını bulduğumuzu düşündük ve bir anda müthiş bir özgüven yakaladık. Senin de bahsettiğin gibi Galatasaray’ın rekor galibiyet serisiyle şampiyon olduğu sezonda da, ben dışarıdan onu çok net görüyor ve hatta Ender ve Cenk’le de paylaşıyordum. Çünkü kazanma alışkanlığını oluşturup, rakibe de o duygunuzu hissettirdiğiniz zaman mümkün değil o noktadan geri dönüş olmaz. O seride de rakibe o hissi verdik ve kalan 3 maçıda kazanıp böyle anlamlı bir şampiyonluk kazandık.
Cuma sabahı bu çok güzel roportajın kalanında buluşmak üzere…
ziya.darende@abcspor.com