TEKERRÜR MÜ?

TEKERRÜR MÜ?

21 Kasım 2007 günü İngiltere ve Hırvatistan Euro 2008’in eleme grubunun son maçı için Wembley Stadı’na çıktığında Slaven Biliç yönetimindeki Hırvatlar grup liderliğini daha önceden garantilemişken, Rusya’nın 2 puan önündeki Steve McClaren’in talebelerine ise 1 puan yetiyordu. Grupta üçüncü sırada yer alan Hiddink yönetimindeki Ruslar ise son maçta Andorra önünde neredeyse 3 puan cepte olarak maça başlıyordu.

Yıllarca Alex Ferguson’un yardımcılığı yapmış, 1998-99 üçlemesinde (CL, PL ve FA Cup) teknik kadroda ikinci adam olan McClaren asıl ününü 2001-2006 yılları arasında yönettiği Middlesborough’da yapmıştı. Vasat bir orta sıra takımına 2004 yılında Lig Kupası da kazandıran McClaren’in M’Boro’da çalıştığı süre esnasında onunla beraber gelip aynı anda ayrılan bir kişi daha vardı.

Bu oyuncu Euro 96 yarı finalinde kaçırdığı penaltı ile İngiltere Milli Takımı’nın o döneme kadar, belki de Dünya Şampiyonu ’66 takımından bile daha iyi ve favori kadrosunun sükutu hayale uğramasına neden olan Gareth Southgate idi. Aston Villa’dan gelip kariyerini tamamlayacağı M’Boro’da McClaren’in ofansa yönelik sisteminin savunmadaki en önemli parçası olan Southgate hocası ile takımını başarıya taşıyacaktı.

M’Boro macerası akabinde, halihazırda yardımcılığını yaptığı ve ismi sürekli skandallarla anılan Sven Goran Eriksson’un yerine gelen McClaren’in kulüpteki görevi ise öğrencisi Gareth Southgate’e geçiyordu.

Yazının başına dönecek olursak 2007 Kasım’ında Hırvatlar hiçbir iddiası olmadığı halde, daha sonra Bursaspor forması da giyecek olan, Scott Carson’un ikramları ile ilk yarıyı 2-0 önde kapatıyordu. Wembley’de seyirci protestoları ile içeri giren İngilizler Beckham’ın girmesi ile ikinci yarıda toparlanıyor ve maçı 2-2’ye getiriyordu. Tam da epik bir “geri dönüş” yazmak için İngiliz tabloid medyası klavye başında hazır beklerken Petriç’in golü Wembley’i 1996 yılından tam 11 yıl sonra tekrar yıkıyordu. Hırvatlar ve Ruslar el ele Viyana’nın yolunu tutarken İngiltere, 1994 Dünya Kupası’na katılamama fiyaskosundan sonra en büyük ikinci yıkımlarını yaşıyorlardı.

McClaren de Graham Taylor’dan sonra bu başarısızlığı üzerinde taşıyan ikinci Milli Takım menajeri olarak tarihteki yerini alıyor ve 24 saat bile geçmeden kovuluyordu. Kulüp seviyesinde elde edilen başarılar bir kalemde Wembley’in çimlerine gömülüyordu. Alex Ferguson tedrisatı ya da Eriksson günleri McClaren’i hayal ettiği İngiltere başarısına ulaştıramamış, hatta tam da tersine, kamuoyu önünde küçük düşürülerek takımdan gönderilmesini de engelleyememişti. Futbol bir kez daha tarih ile yaşayamayacağını tüm paydaşlarına göstermişti.

McClaren o günden sonra Hollanda’da Twente ile kazandığı bir şampiyonluk dışında eski süksesini bir daha yakalayamadı ama öğrencisi ve halefi Southgate bugün İngiltere’de Kraliçe’den sonra en önemli adam konumuna yükseldi. McClaren ile aynı kariyer yolu çizen Southgate, kaderini hocasından ayırmanın ve yolun ters tarafına doğru yönelmenin gayesi ile Dünya Kupası’nda son bir haftaya giriyor.

Hocası McClaren gibi, skandallarla adı gündeme gelen bir milli takım menajeri olan Sam Allardyce’ın yerine geçici olarak göreve başlayıp rüştünü ispatlayarak bugüne kadar gelmeyi başaran Southgate kupaların kupasını evine götürebilecek mi hepimiz göreceğiz ama Southgate tercihinin tüm dünyaya gösterdiği mesajı kaç kişi alacak onu da bilemiyoruz açıkçası.

2011 yılından beri önce alt yapı koordinatörlüğü, U21 antrenörlüğü ve akabinde gelinen A takım menajerliği aslında planlı yürüyüşün bir parçası olarak da adlandırılabilir. Önceki görevinde bulup yetiştirdiği oyunculara güvenip yola çıkan ve Rusya’ya gelen Southgate ne sonuç alırsa alsın başarılı olarak addedilecektir. Belki heyecan verici bir futbol oynamıyorlar ama mücadele eden bir takım ortaya çıkardığı kesin.

Maguire, Pickford, Stones, Delle Ali, Kane, Rashford, Sterling, Arnold, Cheek ve bunun gibi birçok genç oyuncuya güvenerek onları Rusya’ya getiren ve 0,1 yaş farkı ile turnuvanın en genç takımı unvanını kaybeden Southgate 26 yaş ortalaması ile Fransa ile beraber ikinci sırayı paylaşıyor.

Kaderin ilginç bir cilvesi gibi Southgate’in de hedefe giden yolda karşısında hocası McClaren gibi Hırvatistan var. 11 sene önce Wembley’deki maçta takımın genç yıldız adayları olan Modriç ve Rakitiç’in artık takımın ana kumanda masası olduğu Hırvatistan önünde 52 sene önceki başarıyı tekrar etmek isteyecektir. Knock out aşamalarında kendilerinden sadece 30 dakika fazla ama daha sert seviyede maçlar oynamış olan ve yaş ortalaması kendilerinden 1,9 yıl daha fazla bir Hırvat takımı karşısında bu kez kamuoyu tarafından bir adım önde gösteriliyorlar.

Fakat unutulmaması gereken husus İngilizler’in bugüne kadar hep favoriyken kaybetmiş olmasıdır. Geçmişin aksine Rusya’ya hem gelirken hem de turnuva ilerledikçe İngilizce’deki tabir ile hep “underdog” yani baş altı olarak tanımlanan İngiltere burada daha rahat bir oyun sergiledi. Zaten genç oyuncuların da istediği atmosfer bu idi ama artık o atmosfer yok. Her ne kadar daha yetenekli oyuncular barındırsalar da 11 Temmuz Çarşamba akşamı “underdog” olan taraf Hırvatistan olacaktır çünkü artık ok yaydan çıkmıştır.

Bunun da en büyük sebebi, geçmişte yaşananlardan akıllanmayan İngiliz medyasının o gecenin hayalini kurmaya başlamış, yıllarca kullanıp ama sonunda yutmak zorunda kaldıkları kibirli jargonları yavaş yavaş tekrarlayarak piyasa sürmüş olmasıdır. Yıllardır yaptıkları hataları tekrar ederek bugün doğru sonuca ulaşmayı hayal edebilir İngiliz medyası ama Southgate’in hocası McClaren’in yaptığı hatalardan ne kadar ders çıkardığını hep birlikte göreceğiz.

Oynattığı sistem ile Belçika’ya benzer bir yapıyı tercih eden ve Guardiola tedrisatından evrilerek çıkmış Walker ile stoperi üçleyen Southgate daha tedbirli bir anlayış izliyor ve Kane’in üreticiliğine el açıyor. Bu yöntem bugüne kadar işe yaradı ama neredeyse 11-12 senedir, bazı nüanslar hariç, aynı sistem ile sahaya çıkan Hırvatlar karşısında ne kadar iş yapacak, onu da merakla bekliyor olacağız.

Kanaatimce önümüzdeki bir hafta bizlere söylemleri ile potansiyel iyi bir menajer profili çizen genç hocanın sahadaki performansını da izleme imkânı verecek.

Bekleyelim ve görelim…

Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta diliyorum.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: osman.cetin@abcspor.com

twitter: @msdoc78