https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

PROF DR. ACAR BALTAŞ İLE SPOR PSİKOLOJİSİNİN ÜLKEMİZDEKİ YERİ

Okunması Gerekenler

KAAN ILHANGeçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en önemli psikologlarından Prof. Dr. Acar Baltaş hocamızla Türkiye’de Spor Psikoloğunun yeri ve kulüplerimizin konuyla ilgili eksikliklerini konuştuğumuz çok önemli bir röportaj gerçekleştirdik. Kariyerimin en önemli röportajı olarak tarih sayfalarında yer alan bu sohbetimiz umarız ki kulüplerimizin ve kulüpleri yönetenlerin sahip olacağı yetkinliklere vakıf olmaları konusunda yön gösterir.

Süreç itibarıyla Baltaş Grubu ailesine ve Prof. Dr. Acar Baltaş hocama ilgilerinden ve misafirperverliklerinden ötürü şahsım adına teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletiyorum.

Gelin şimdi röportajımızın detaylarına bakalım:

Spor Psikolojisi nedir?

Spor Psikolojisi, gerek performans sporlarında, gerek bireysel, gerekse takım olarak yapılan sporlarda sporcuların performansını geliştirmek, takım sporlarında sporcular arasındaki ilişkileri geliştirerek takımın performansına katkı sağlayacak bir işi yapar. Bunları yaparken de bilimsel, psikolojik süreçleri kullanan kişidir.

Spor Psikolojisi ülkemizde neden yaygın değil ve gelişme süreci olarak öngörüleriniz nelerdir?

1990’lı yılların başına kadar insanların bir psikoloğa gitmesi, psikologdan destek alması bir ölçüde akıl ve ruh sağlığı sorunları olduğunu düşündürürdü. Bugün ise insanlar bir psikologlarının olmasını statü sembolü olarak değerlendiriyorlar.

Baktığımız zaman bireysel spor dallarında sporcular, bu tür yardımları almaya daha istekli. Ancak takım sporlarını yönetenler bu işlevleri kendilerinin yaptığını düşünüyorlar. Emin olabilirsiniz ki 10 sene sonra bugün nasıl 90’lı yıllara bakıp psikolojiyle ilgili böyle düşünülüyorsa 10 sene sonrada bugünkü duruma bakılıp psikoloji konusunda böyle düşünülmüş diyecekler.

Türkiye’nin en önemli psikologlarındansınız sizin futbol camiasına desteğiniz nasıl başladı?

Benim bu işe dâhil olmam 1996 yılında Mustafa Denizli’nin milli takım teknik direktörlüğü yapmasıyla başladı. 3 yıl boyunca Mustafa Denizli’yle birlikte çalıştık. Daha sonra 2002 yılında Fatih Terim’in Galatasaray’a geri dönmesiyle Fatih hocayla birlikte çalıştım.

Futbol camiasına baktığımız zaman mevcut yaşanılan sorunların sizce nedenleri neler?

Spor psikolojisine baktığımız zaman ilk akla gelen spor dalı futbol olduğu için A milli takım düzeyinde düşündüğümüz zaman daima bazı şeyler eksik kalıyor.  Bu işlerin alt yapılarda 7 yaşından itibaren başlaması lazım. Bu konuyu Barcelona Futbol Okulundan (La Masia) örnek vererek açıklamak isterim; La Masia ’da çocuklar günde 1,5 saat teknik ve taktik dersleri görürler geriye kalan 3 saat kişisel eğitim, zihinsel gelişim dersleri görürler. Biz ülke olarak insanları ahlaken eğitmenden, kişisel gelişimlerini tamamlamadan, ahlaki gelişimlerini oturtturmadan insanların sahaya çıkartıyoruz. Oyuncular karşılaştıkları şöhreti kaldıramıyorlar ve bu şöhreti hazmedemiyorlar. Dolayısıyla bu eğitimlerin alt yapıdan itibaren başlaması gerekiyor. Takım değerlerinin, kulüp değerlerinin, sporla ilgili temel değerlerin kazandırılması gerekiyor. Kazandırılmadığı zaman şu an kulüplerde ve oyuncularda yaşanılan sorunlarla karşılaşılıyor.

Saymış olduğunuz etkenlerin kazandırılması için neler yapılması gerekiyor?

Buradaki temel meselelerden bir tanesi kulüpleri yöneten kişilerin standartının ve düzeyinin yeterli olmamasıdır.

Örneğin maçlarda verilen galibiyet priminin üzerine çıkmak çok sakıncalıdır, şampiyonluk için prim vaat etmek sonrasında da artırmak daha da sakıncalıdır. Çünkü bir sporcunun hayatında derbi kazanmak önemli bir  yaşantıdır, şampiyonluk kazanmaksa başlı başına bir olaydır. Bu etkenlerin yanına para koymak çok tehlikelidir. Bu yaklaşımlar yapılan işin anlamını kaybetmesine neden olur.

Oyuncuların maça motivasyonlarını artırmak için para dışında neler yapılmalıdır?

Primlerin mütevazı olması lazım. Zaten çok büyük paralar kazanıyorlar. Hem vergiden muaf transfer ücreti alıyorlar, hem maç başına para alıyorlar hem de maç kazanılırsa, daha fazla para alıyorlar. Böyle saçma düzen olmaz! Bütünüyle iş, paraya dayandırılıyor.

Galatasaray takımı 17 senedir Fenerbahçe’yi Şükrü Saraçoğlu stadında yenemiyor. Bu sezonun ilk maçında Kadıköy’de 1-1 berabere kaldı. Galatasaray yönetimi bu maç için maç primini 30.000$’dan 50.000$’a çıkarmıştı. Böyle bir şey olamaz. Ben kulübün yönetici olsam: ‘Arkadaşlar bu maçın primini kaldırdık yenin maç kadrosunu poster yapacağız sayılı basacağız sizlere ve taraftarlara dağıtacağız.”  veya “Yenin kulübe resminizi asacağız tarihe geçeceksiniz.” derdim. Futbolcular bunlara odaklanmaları gerekirken paraya odaklanıyorlar. Dolayısıyla para konusu, bir işi kendi onuru ve zevki için yapmanın ötesine geçiriyor. Bizler oyuncunun maçı kaybetmesine üzülmesini beklerken, parayı kaybettiğine üzüldüğünü görüyoruz.

Ben yıllarca milli takımda şampiyon olmamış oyuncularla çalıştım. Şampiyonluk primi yerine bu oyuncuların bir tanesine şampiyonluğu verin bakalım neyi seçecekler. Tabii ki de şampiyonluğu seçerler. Bu işler sadece parayla olmaz.

Yöneticiler neden günlük başarılarla ya da para kıstası ile başarı ararlar?

İnsanlar kendi değerinden yola çıkarak başkalarını motive etmeye çalışırlar. Yöneticilerin değeri para olduğu için onlarda parayla motive etmeye çalışıyorlar.

Kulübü yöneten insanlar olaya uzun vadede bakmadıkları için, amatör dallar için kendilerine verilen paraları üst yapılara harcayıp menajerle verdikleri için dolayısıyla bu kısır döngüye giriyorlar.

La Masia’dan örnek verdiniz Peki, Barcelona Kültürü için neler söylersiniz?

Barcelona’dan hiçbir oyuncuyu satın alamazsınız. Barcelona’dan hiçbir oyuncu para için gitmez, sadece gönderilirse gider. Bizim yöneticilerimiz ise “her oyuncu alınır ve satılır” açıklamalarını yapıyorlar. Bunu söylediğiniz zaman oyuncuya eşya muamelesi yapmış olursunuz. Yöneticiler çıkıp  ‘biz hiçbir oyuncumuzu satmak istemeyiz, hepsi bizim evladımızdır’ demeleri gerekir.

2002 yılında Sayın Fatih Terim ile birlikte Galatasaray’da çalıştınız. Bir kulüpte neler tam veya eksik bunları en net şekilde bilen birisiniz. Bu dönem itibarıyla Galatasaray takımının sizce bu kadar kötü olmasının nedenlerini nasıl sıralarsınız?

Türk futbolunda eksik olan şey alt yapıdan insan yetiştirememektir ve bunun için gereken sabrı gösterememektir. Türkiye’de istisnai başarı göstermiş bir takım ve Türkiye’nin istisnai bir süreci var. 4 sene üst üste şampiyon olan Galatasaray, hocası Fatih Terim ve o takım sonunda Avrupa Şampiyonluğu’na ulaşıyor. Sonra o takımın yetiştirdiği oyuncularla beraber dünya 3.lüğü elde ediliyor. Başarının sırrı istikrardır. İlk önce süreci bu şekilde söylemek gerekir.

Galatasaray’ın şu anki başarısızlığının sebebi: ‘mali istikrarsızlıktır ve kötü yönetimdir’. Öteden beri gelen kulübün finansal yönetimindeki beceriksizliktir. Adnan Polat döneminde kulüp stadın yapılmasıyla kendini toparlamıştı. Kulübün başına büyük ümitlerle gelen Ünal Aysal adeta kulübün dibine dinamit koymuştur. Takımın gözbebeği olan hocasını (Fatih Terim) sezonun başında işten ayırmıştır. Yerine getirilen İtalyan Mancini ilk yarının bitimiyle kulübe 11 oyuncu almıştır. Bu oyuncuların alınma gerekçesi de “hoca istedi aldık” olarak açıklanmıştır. Hoca “kulübü yak dese, yakacak mısınız ?” diye sormak gerekir. Galatasaray’ın başarısızlığının arkasında Ünal Aysal vardır, şimdiki yönetim kurulu vardır. Gerek Fatih Hocayla gerek Hamza Hocayla yolların ayrılması ‘ego savaşı’dır. O yüzden Galatasaray’ın içinde bulunduğu durum gerçekten çok vahimdir.

Çalıştığınız dönemdeki federasyon ile mevcut federasyonu yapı ve istikrar açısından değerlendirdiğinizde neler söylersiniz?

Federasyonlar geçmiş yıllarda, Türkiye’de futbolu disipline etmeye ve kulüpleri düzene sokmaya değil durumu idare etmeye bakıyordu Mevcut federasyon biraz daha fazla durumu kontrol etmeye ve geleceğe dönük yatırım yapmaya çalışıyor.

Türkiye Futbol Federasyonunun spor psikolojisine desteği ne durumda?

Federasyon, spor psikolojisini destekliyor.

Türkiye Futbol Direktörü Sayın Fatih Terim’in konuyla ilgili desteği hakkında neler söylersiniz?

Psikolojik desteğinin anlamlı olması için takımın hocasının “Yapılmak istenen iş önemlidir’’ demesi ve bunu desteklemesi gerekir. Ancak böyle olursa bu çalışmalar üst yapıda destek bulur. Fatih Hoca benimle çalışmalarında bu desteği vermiştir.

Spor psikolojisini futboldan ayırırsak diğer spor dalları içerisinde en üst düzeyde kullanan spor dalı ve sporcular kimlerdir?

Tenisçilerdir. Ahlaki standartları ve zihinsel dayanıklıları en gelişmiş sporcular tenisçilerdir. Çünkü ellerine raketi aldıkları andan itibaren raketle beraber aynı zamanda ahlaki ve zihinsel antrenmanlarını da beraber yapmaya başlarlar.

Tenisçilerin kaybettikleri maçtan sonraki konuşmalarına baktığımızda; hiçbiri şansızlıktan yakınmazlar, hiçbiri hakeme söz bulmazlar, korta kabahat bulmazlar.. Hepsi rakibini tebrik eder, “bugün o benden daha iyiydi. Hak etti” der. Tenisçilerin söyledikleri kendilerine dönük eleştiridir rakiplerine dönük övgüdür. O yüzden tenisçiler bu kadar başarılılar.

Mentorlüğün Türkiye’deki yeri nedir?

Mentor akıl hocası demektir. Psikoloji eğitimi almamış olan, psikoloji popüler olduğu için kendine psikolojiyi iş edinenler var, yaşam koçları bunların başında gelir. Bu yaşam koçları 16 ile 60 saat arasında kurs görür, yüzeysel bir spor vizyon dersi alır ve ben yaşam koçu oldum der. Baktığımızda kendi hayatlarını düzene sokamamış, kendi hayatlarında yaptıkları işlerde tatminsizlik yaşamış insanlar başka insanların hayatlarını düzene sokmaya çalışıyorlar. Mentorlükte böyle bir şey. Hayat alanında ‘yaşam koçuyum’ ne anlam ifade ediyorsa spor alanında da ‘ben mentorüm’ o olmaya başladı.

İyi bir spor psikoloğu olmak isteyenlere neler önerirsiniz?

  • Her şeyden önce yaşına göre olgun olmalı.
  • Takımın hocasıyla rekabet uyandıracak her türlü ilişkiden kaçınmalı.
  • En üst düzeyde mahremiyet bilincine sahip olmalı.
  • Kendini ortaya çıkartmaya çalışmamalı.
  • Sporcusunun performansıyla gizlice övünmeli. Bu performans spor psikoloğuna mutlu olmak için yetmeli yani ‘İstihbarat teşkilatı çalışanları başarılarını kutlamazlar.’’

Önemli not: Prof. Dr. Acar Baltaş hocamızın kaleme aldığı ‘Barselona’nın Başarısından Alınacak Dersler’ ve ‘ Usta’dan Mentor’a’ başlıklı yazılarını röportajımızın hemen sonrasında ayrıntılı şekilde buradan okuyabileceksiniz.

Saygılarımla…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Mail : kaan.ilhan@abcspor.com

Twitter: @sinyorrkaan

 

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular